Eylül 1- İzmir Tulumlu Girit Kabağı
Merhabalar;
Eylül'e merhaba ve İzmir Tulumlu Girit Kabağı ile sonbahar esintisi…
Eylül ayı başında yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda bu ayın benim için ne ifade ettiğini düşündüm. Her ayın ayrı güzellikleri ve anlamları var benim için. Mesela annem ve ablamın doğum günleri Eylül'de. Öğrenciyken de Eylül ve okul açılma zamanlarını severdim okulumu özlediğim için sanırım.
Şimdi işimle ilgili düşündüğümde Eylül demek hazırlık demek aslında. Hem de ne hazırlık. Kadınların annelerin en çok çalıştığı ay bence. Neler neler yapılıyor bakalım mı beraber?
Domates sosları ve salçalar ki tüm yıl çoğu yemeğe eklenir keyifle yenir. Sonra meyvelerin şerbetleri, kompostoları, pestilleri kayısı, üzüm hem ekşi hem mayhoş tatlarıyla tüm yıl kavanozları doldurur. Likörler renkleri ile kahve tepsilerini süsler. Bazı sebzeler fasülye, barbunya, patlıcan gibi çeşitli işlemlerden geçirilip saklanır. Bazı sebzeler kurutulur. Kurutularak saklama hem pratiktir uzun zaman muhafaza edilir ve piştiğinde tüm lezzeti aynen yemeğe aktarırlar. Erişteler de bu şekilde hazırlanıp bez torbalarda saklanır. (Ananem bize az erişte kestirmemiştir bize.)
Sonra reçellerrrrr ahh o reçeller. Çocukken komşu evlerin mutfak pencerelerinde hep dizi dizi reçel kavanozları görürdüm renginden hangi reçel olduğunu çıkarmaya çalışırdım. Ton ton renk renk büyülü bir dünyaya açılan kapılar gibiydi reçel kavanozları. En sevdiğim çilek ve vişne idi hep de tanelerini yemek isterdim ama en büyük sorunum bu reçeller ekmeğe sürünce akıyorlardı ve ben elime akan reçelden hiç hoşlanmıyordum. Sonunda annem bana şahane bir çözümle gelmiş ve beni marmelat ile tanıştırmıştı. Aman Allahım harika bir koku, değişik renkler, güzel aromalar veeee ekmeğe koyuyorum top gibi kalıyor muhteşem bir şeydi!!! Marmelat aşkım hala da sürüyor, Anjelik Erik yaptık geçen gün atölyede az karanfil ile yok böyle bir şey. (Yanlış anlaşılmasın yaz bitince reçel meysimi bitmiyor her mevsimin meyvesi ile reçel yapılıyor.) Çalışırken şükrettim bu meyveler için. Yetiştiren, özenle ve emekle toplayan, bizlere ulaştıran herkese şükrettim.
Sonuçta bu ay şeftaliye, kayısıya, salatalığa, ahududuya elveda deyip elma, pırasa, incir, balkabağı ve lahanaya hoş geldin diyeceğiz. Aslında bir yazımızda da buzluk ritüellerini yazmak isterim neler nasıl saklanabilir şeklinde.
Gelelim bu haftanın reçetesine, işte sizlere bahar aylarından sonbahara dek yapabileceğiniz keyifli sağlıklı bir Girit yemeği…
İZMİR TULUMLU GİRİT KABAĞI
1 Kg. Girit kabağı (Sakız kabak da ikiye kesilerek kullanılabilir.)
1kg. Pembe domates (kabukları soyulmuş ve küp kesilmiş.)
2 adet orta boy soğan (yarım ay kesilmiş)
7-8 adet bütün sarımsak
100 ml zeytinyağı
200 gr. İzmir Tulumu
Deniz tuzu, karabiber
Dereotu
Kabakları yıkayın, tepesini alt kısmını keserek temizleyin. 4'e bölün ama tam kesmeyin alt kısmı bütün kalacak. (Amaç burada çiçek gibi durmasını sağlamak, sakız kabaktan yapılıyorsa da kabakları eninden 2'ye bölüp sonra 4'e ayırın gene tamamen kesmeyin. Altları bütün kalacak.)
Tencerenizin dibine soğanları dizin, sonra kabakları, domatesleri serpiştirin. Sarımsakları da ekleyin. Zeytinyağı, tuz ve karabiber ekleyin. Kısık ateşte pişirin. Tüm ürünler aynı anda konacak ve su eklenmeyecek. Kabak çok sulu bir sebzedir domates de öyle bu sebeple su eklemeye gerek kalmayacak. Tıkır tıkır pişecek ve suyunun büyük çoğunluğunu çekecek. Kabaklar yumuşayıp piştiğinde yemeğimiz olmuş demektir. Ateşi kapatın ve şerit kestiğiniz tulum peynirlerini kabakları üzerine yerleştirin. Bu şekilde demlemeye alın. Tencerenin ısısı ile peynir eriyecektir ve sos gibi olacaktır. Servis zamanı dereotu ile süsleyin. Hem ılık hem soğuk olarak lezzetle sofraları şenlendirecektir.
Afiyetler olsun, sevgilerimle…
Belkıs Erden TUNCAY
Belkıs’ın Mutfağı’nın Kurucusu & Sosyolog
Eylül'e merhaba ve İzmir Tulumlu Girit Kabağı ile sonbahar esintisi…
Eylül ayı başında yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda bu ayın benim için ne ifade ettiğini düşündüm. Her ayın ayrı güzellikleri ve anlamları var benim için. Mesela annem ve ablamın doğum günleri Eylül'de. Öğrenciyken de Eylül ve okul açılma zamanlarını severdim okulumu özlediğim için sanırım.
Şimdi işimle ilgili düşündüğümde Eylül demek hazırlık demek aslında. Hem de ne hazırlık. Kadınların annelerin en çok çalıştığı ay bence. Neler neler yapılıyor bakalım mı beraber?
Domates sosları ve salçalar ki tüm yıl çoğu yemeğe eklenir keyifle yenir. Sonra meyvelerin şerbetleri, kompostoları, pestilleri kayısı, üzüm hem ekşi hem mayhoş tatlarıyla tüm yıl kavanozları doldurur. Likörler renkleri ile kahve tepsilerini süsler. Bazı sebzeler fasülye, barbunya, patlıcan gibi çeşitli işlemlerden geçirilip saklanır. Bazı sebzeler kurutulur. Kurutularak saklama hem pratiktir uzun zaman muhafaza edilir ve piştiğinde tüm lezzeti aynen yemeğe aktarırlar. Erişteler de bu şekilde hazırlanıp bez torbalarda saklanır. (Ananem bize az erişte kestirmemiştir bize.)
Sonra reçellerrrrr ahh o reçeller. Çocukken komşu evlerin mutfak pencerelerinde hep dizi dizi reçel kavanozları görürdüm renginden hangi reçel olduğunu çıkarmaya çalışırdım. Ton ton renk renk büyülü bir dünyaya açılan kapılar gibiydi reçel kavanozları. En sevdiğim çilek ve vişne idi hep de tanelerini yemek isterdim ama en büyük sorunum bu reçeller ekmeğe sürünce akıyorlardı ve ben elime akan reçelden hiç hoşlanmıyordum. Sonunda annem bana şahane bir çözümle gelmiş ve beni marmelat ile tanıştırmıştı. Aman Allahım harika bir koku, değişik renkler, güzel aromalar veeee ekmeğe koyuyorum top gibi kalıyor muhteşem bir şeydi!!! Marmelat aşkım hala da sürüyor, Anjelik Erik yaptık geçen gün atölyede az karanfil ile yok böyle bir şey. (Yanlış anlaşılmasın yaz bitince reçel meysimi bitmiyor her mevsimin meyvesi ile reçel yapılıyor.) Çalışırken şükrettim bu meyveler için. Yetiştiren, özenle ve emekle toplayan, bizlere ulaştıran herkese şükrettim.
Sonuçta bu ay şeftaliye, kayısıya, salatalığa, ahududuya elveda deyip elma, pırasa, incir, balkabağı ve lahanaya hoş geldin diyeceğiz. Aslında bir yazımızda da buzluk ritüellerini yazmak isterim neler nasıl saklanabilir şeklinde.
Gelelim bu haftanın reçetesine, işte sizlere bahar aylarından sonbahara dek yapabileceğiniz keyifli sağlıklı bir Girit yemeği…
İZMİR TULUMLU GİRİT KABAĞI
1 Kg. Girit kabağı (Sakız kabak da ikiye kesilerek kullanılabilir.)
1kg. Pembe domates (kabukları soyulmuş ve küp kesilmiş.)
2 adet orta boy soğan (yarım ay kesilmiş)
7-8 adet bütün sarımsak
100 ml zeytinyağı
200 gr. İzmir Tulumu
Deniz tuzu, karabiber
Dereotu
Kabakları yıkayın, tepesini alt kısmını keserek temizleyin. 4'e bölün ama tam kesmeyin alt kısmı bütün kalacak. (Amaç burada çiçek gibi durmasını sağlamak, sakız kabaktan yapılıyorsa da kabakları eninden 2'ye bölüp sonra 4'e ayırın gene tamamen kesmeyin. Altları bütün kalacak.)
Tencerenizin dibine soğanları dizin, sonra kabakları, domatesleri serpiştirin. Sarımsakları da ekleyin. Zeytinyağı, tuz ve karabiber ekleyin. Kısık ateşte pişirin. Tüm ürünler aynı anda konacak ve su eklenmeyecek. Kabak çok sulu bir sebzedir domates de öyle bu sebeple su eklemeye gerek kalmayacak. Tıkır tıkır pişecek ve suyunun büyük çoğunluğunu çekecek. Kabaklar yumuşayıp piştiğinde yemeğimiz olmuş demektir. Ateşi kapatın ve şerit kestiğiniz tulum peynirlerini kabakları üzerine yerleştirin. Bu şekilde demlemeye alın. Tencerenin ısısı ile peynir eriyecektir ve sos gibi olacaktır. Servis zamanı dereotu ile süsleyin. Hem ılık hem soğuk olarak lezzetle sofraları şenlendirecektir.
Afiyetler olsun, sevgilerimle…
Belkıs Erden TUNCAY
Belkıs’ın Mutfağı’nın Kurucusu & Sosyolog
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Zerrin şenoğlu