Şirketlerin her sorunu çözülmüş de, bir tefecilikleri kalmıştı..
Her gün ayrı bir polemik konusu yaratılıyor. Bir türlü ekonomik sorunlara odaklanılamıyor. Gerek yazılı gerekse sosyal medyada o kadar çok bilgi kirliliği var ki, insanlar bu yorumlara inanıyor, hatta acaba böyle bir şey gerçekten olabilir mi diye kendi kendilerine soruyorlar. Polemik konusu iddialarla ilgili olarak, işin uzmanı olan kişilere danışanlar da az değil. İnsan inanamıyor!
Olay Ne?
Son zamanlarda polemik konusu yapılan hususlardan birisi de, şirketlerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları şirketlere borç para vermeleri halinde tefeci sayılıp sayılmayacakları ile ilgili.
Tartışmalar öyle boyutlara ulaştı ki, bu konuyla ilgili hemen herkes farklı fikirler üretmeye başladı:
- Bir kesim; doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları şirketlere borç para veren şirketlerin bu işlemlerinin Kurumlar Vergisi Kanununun 13. Maddesine göre transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı olarak değerlendirildiği, yani şirketlerin borç verdikleri şirketlere finans hizmeti verdikleri ve faiz hesaplayarak KDV tahakkuk ettirdikleri, bu faiz kazançlarını ve KDV’leri beyan ettikleri, dolayısıyla yasal bir işlem yaptıkları, bu şirketlerin tefeci sayılmalarının hem teorik hem de fiili olarak mümkün olmadığı görüşünde iken,
- Sayıları oldukça azımsanmayacak olan diğer kesim ise; 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede tüzel kişilerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları diğer tüzel kişilere ödünç para vermelerinin tefecilik kapsamında değerlendirilmeyeceğinin açık bir şekilde düzenlenmiş olduğunu, ancak 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyi yürürlükten kaldıran 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediğini, bunun da doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları şirketlere borç para veren şirketlerde tefeci durumuna düşme endişesi yarattığını iddia etmektedir.
Bu Tartışmalar Özellikle Grup Şirketlerde Büyük Endişe Yarattı!
Bu konudaki tartışmaların yoğunlaşması, özellikle kendi içinde birbirlerine borç para veren grup şirketlerde büyük endişelere neden oldu. Hatta bu konudaki tereddütler öyle bir hal aldı ki, konu Hükümete kadar ulaştı.
Olaya bakıldığında, aslında ortada tefecilik falan yok, her şey yasal. Ancak ilgili Kanunda, yürürlükten kaldırılan 90 sayılı KHK’da olduğu gibi borç para verme işleminin yapılabileceğine ilişkin açık bir düzenleme olmaması, kötü niyetli kişilerce bu şekilde borç para veren şirketlerin tefecilikle suçlanmalarına neden olabileceği endişesi yarattı. Ki bu endişe ciddi boyutlara ulaştı. Geçmiş karnemiz, benzer konularda büyük mağduriyetlere neden olan kanuni amacını aşan yorumlarla yapılan onlarca kötü ve yanlış işlemlerle dolu.
Peki, Hükümet Bu Konuda Ne Yapıyor?
Hükümetimiz bu konuda yaşanan endişelerin farkında ve artık konu kendilerine iletilmiş durumda. Onlarda, küçücük bir ihtimal dahi olsa, şirketlerimizin tefecilik suçlaması ile karşı karşıya kalmalarını istemiyor. Bu konunun kökten çözümü için şu an TBMM’de görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine bir madde ilave edilmiş durumda.
Söz konusu Kanun Teklifi ile, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununa “Ödünç para verme” başlıklı bir ek madde eklenerek, 6102 sayılı Kanunun 195. Maddesi hükümleri çerçevesinde şirketler topluluğunu oluşturan şirketlerin, birbirlerine uygulanacak faiz ile ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak ödünç para verebilecekleri hususu açıklığa kavuşturulmaktadır. Madde gerekçesinde; şirketlerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları diğer şirketlere borç para vermeleri halinde suç isnadı ile karşılaşmalarının önüne geçilmesi ve bu mahiyetteki ödünç para verme işlemlerinin yapılabilmesinin amaçlandığı, bu mahiyetteki işlemlerin vergisel boyutlarının kendi mevzuatları çerçevesinde devam edileceği ifade edilmektedir.
En kısa sürede yasalaşmasını beklediğimiz bu düzenleme ile, yukarıda belirtilen tereddütler tamamen giderilmekte, söz konusu tartışmalar da tarihin derinliklerine gönderilmektedir. Gerçekten de bazı konularda düzenlemeler iyice değerlendirilerek eksiksiz olarak yapılmalı, hiçbir yoruma ve suçlamaya yol açacak herhangi bir açıklık bırakılmamalıdır. Bir söz vardır ya, “şüyuu vukuundan beterdir” diye, işte yukarıda belirttiğimiz konu da böyle bir şey. En ufak bir ima, tartışma bile şirketleri huzursuz etmeye yetti. Neyse ki, en kısa zamanda bu tereddütler gideriliyor.
Gün Bugün, Hadi Birleştirilmiş Grup KDV Mükellefiyetini Yeniden Gündeme alıp Yasalaştıralım!
Hatırlayacağınız üzere, Nisan ayında yasalaşan ve KDV Kanunu’nda değişiklik öngören 7104 sayılı Kanunun kanunlaşma aşamasında, grup şirketlerine birleştirilmiş KDV mükellefiyeti ve KDV beyannamesi getiriliyordu. Bu şekilde, grup şirketi kapsamındaki şirketlerin her biri ayrı ayrı KDV beyannamesi vermeyecek, açılacak grup KDV mükellefiyeti altında tek bir KDV beyannamesi verilecek, bir anlamda şirketlerin KDV verileri konsolide edilecekti. Bu şekilde vergi dairesine KDV ödenip ödenmeyeceği grup şirketlerinin konsolide edilmiş birleştirilmiş KDV beyannamesine göre tespit edilecekti.
Dolayısıyla, grup şirket KDV mükellefiyeti ile, artık grup şirket kapsamına giren şirketlerden bazıları KDV öderken, bazılarında devreden KDV çıkması söz konusu olmayacak, KDV ödenip ödenmeyeceği konsolide edilmiş KDV beyannamesine göre tespit edilecekti. Grup şirket KDV mükellefiyetinden, sadece birbiriyle %50 veya daha fazla ortaklık ilişkisi olan şirketler yararlanacaktı. Ancak, Kanun tasarısının TBMM Genel Kurul aşamasında bu düzenleme, bilmediğimiz bir nedenden dolayı kanun metninden çıkarıldı. Aslında şirketlerin ekonomik zorluk yaşadığı bu dönemde, birleştirilmiş grup KDV mükellefiyeti ve beyannamesi düzenlemesi hayati önemde.
Hazır tefecilik düzenlemesi yapılırken, gelin şu birleştirilmiş grup KDV mükellefiyeti ve beyannamesi düzenlemesini de hayata geçirelim. Ne dersiniz?
Olay Ne?
Son zamanlarda polemik konusu yapılan hususlardan birisi de, şirketlerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları şirketlere borç para vermeleri halinde tefeci sayılıp sayılmayacakları ile ilgili.
Tartışmalar öyle boyutlara ulaştı ki, bu konuyla ilgili hemen herkes farklı fikirler üretmeye başladı:
- Bir kesim; doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları şirketlere borç para veren şirketlerin bu işlemlerinin Kurumlar Vergisi Kanununun 13. Maddesine göre transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı olarak değerlendirildiği, yani şirketlerin borç verdikleri şirketlere finans hizmeti verdikleri ve faiz hesaplayarak KDV tahakkuk ettirdikleri, bu faiz kazançlarını ve KDV’leri beyan ettikleri, dolayısıyla yasal bir işlem yaptıkları, bu şirketlerin tefeci sayılmalarının hem teorik hem de fiili olarak mümkün olmadığı görüşünde iken,
- Sayıları oldukça azımsanmayacak olan diğer kesim ise; 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede tüzel kişilerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları diğer tüzel kişilere ödünç para vermelerinin tefecilik kapsamında değerlendirilmeyeceğinin açık bir şekilde düzenlenmiş olduğunu, ancak 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyi yürürlükten kaldıran 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediğini, bunun da doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları şirketlere borç para veren şirketlerde tefeci durumuna düşme endişesi yarattığını iddia etmektedir.
Bu Tartışmalar Özellikle Grup Şirketlerde Büyük Endişe Yarattı!
Bu konudaki tartışmaların yoğunlaşması, özellikle kendi içinde birbirlerine borç para veren grup şirketlerde büyük endişelere neden oldu. Hatta bu konudaki tereddütler öyle bir hal aldı ki, konu Hükümete kadar ulaştı.
Olaya bakıldığında, aslında ortada tefecilik falan yok, her şey yasal. Ancak ilgili Kanunda, yürürlükten kaldırılan 90 sayılı KHK’da olduğu gibi borç para verme işleminin yapılabileceğine ilişkin açık bir düzenleme olmaması, kötü niyetli kişilerce bu şekilde borç para veren şirketlerin tefecilikle suçlanmalarına neden olabileceği endişesi yarattı. Ki bu endişe ciddi boyutlara ulaştı. Geçmiş karnemiz, benzer konularda büyük mağduriyetlere neden olan kanuni amacını aşan yorumlarla yapılan onlarca kötü ve yanlış işlemlerle dolu.
Peki, Hükümet Bu Konuda Ne Yapıyor?
Hükümetimiz bu konuda yaşanan endişelerin farkında ve artık konu kendilerine iletilmiş durumda. Onlarda, küçücük bir ihtimal dahi olsa, şirketlerimizin tefecilik suçlaması ile karşı karşıya kalmalarını istemiyor. Bu konunun kökten çözümü için şu an TBMM’de görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine bir madde ilave edilmiş durumda.
Söz konusu Kanun Teklifi ile, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununa “Ödünç para verme” başlıklı bir ek madde eklenerek, 6102 sayılı Kanunun 195. Maddesi hükümleri çerçevesinde şirketler topluluğunu oluşturan şirketlerin, birbirlerine uygulanacak faiz ile ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak ödünç para verebilecekleri hususu açıklığa kavuşturulmaktadır. Madde gerekçesinde; şirketlerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları diğer şirketlere borç para vermeleri halinde suç isnadı ile karşılaşmalarının önüne geçilmesi ve bu mahiyetteki ödünç para verme işlemlerinin yapılabilmesinin amaçlandığı, bu mahiyetteki işlemlerin vergisel boyutlarının kendi mevzuatları çerçevesinde devam edileceği ifade edilmektedir.
En kısa sürede yasalaşmasını beklediğimiz bu düzenleme ile, yukarıda belirtilen tereddütler tamamen giderilmekte, söz konusu tartışmalar da tarihin derinliklerine gönderilmektedir. Gerçekten de bazı konularda düzenlemeler iyice değerlendirilerek eksiksiz olarak yapılmalı, hiçbir yoruma ve suçlamaya yol açacak herhangi bir açıklık bırakılmamalıdır. Bir söz vardır ya, “şüyuu vukuundan beterdir” diye, işte yukarıda belirttiğimiz konu da böyle bir şey. En ufak bir ima, tartışma bile şirketleri huzursuz etmeye yetti. Neyse ki, en kısa zamanda bu tereddütler gideriliyor.
Gün Bugün, Hadi Birleştirilmiş Grup KDV Mükellefiyetini Yeniden Gündeme alıp Yasalaştıralım!
Hatırlayacağınız üzere, Nisan ayında yasalaşan ve KDV Kanunu’nda değişiklik öngören 7104 sayılı Kanunun kanunlaşma aşamasında, grup şirketlerine birleştirilmiş KDV mükellefiyeti ve KDV beyannamesi getiriliyordu. Bu şekilde, grup şirketi kapsamındaki şirketlerin her biri ayrı ayrı KDV beyannamesi vermeyecek, açılacak grup KDV mükellefiyeti altında tek bir KDV beyannamesi verilecek, bir anlamda şirketlerin KDV verileri konsolide edilecekti. Bu şekilde vergi dairesine KDV ödenip ödenmeyeceği grup şirketlerinin konsolide edilmiş birleştirilmiş KDV beyannamesine göre tespit edilecekti.
Dolayısıyla, grup şirket KDV mükellefiyeti ile, artık grup şirket kapsamına giren şirketlerden bazıları KDV öderken, bazılarında devreden KDV çıkması söz konusu olmayacak, KDV ödenip ödenmeyeceği konsolide edilmiş KDV beyannamesine göre tespit edilecekti. Grup şirket KDV mükellefiyetinden, sadece birbiriyle %50 veya daha fazla ortaklık ilişkisi olan şirketler yararlanacaktı. Ancak, Kanun tasarısının TBMM Genel Kurul aşamasında bu düzenleme, bilmediğimiz bir nedenden dolayı kanun metninden çıkarıldı. Aslında şirketlerin ekonomik zorluk yaşadığı bu dönemde, birleştirilmiş grup KDV mükellefiyeti ve beyannamesi düzenlemesi hayati önemde.
Hazır tefecilik düzenlemesi yapılırken, gelin şu birleştirilmiş grup KDV mükellefiyeti ve beyannamesi düzenlemesini de hayata geçirelim. Ne dersiniz?
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.