Nazım Hikmet kimdir?

Nazım Hikmet kimdir?

Nazım Hikmet kimdir?

Siyasi inançları yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.

Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. İt Ürür Kervan Yürür kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.

Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Nâzım Hikmet, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yattı. 1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldı; ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile bu işlem iptal edildi. Mezarı Moskova'da bulunmaktadır.

YAŞAMI
Nâzım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu.

İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'nde ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlaki tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi.

Nâzım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vâlâ Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928’de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nâzım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.

AİLESİ
Babası, Matbuat Umum müdürlüğü ve Hamburg konsolosluğu yapmış olan Hikmet Bey, annesi Ayşe Celile Hanım'dır. Celile Hanım piyano çalan, resim yapan, Fransızca bilen bir kadındır. Celile Hanım, bir dilci ve eğitimci de olan Hasan Enver Paşa'nın kızıdır. Hasan Enver Paşa, Polonya'dan 1848 Ayaklanmaları sırasında Osmanlı İmparatorluğu'na göç eden ve Osmanlı vatandaşı olunca Mustafa Celalettin Paşa adını alan Konstantin Borzecki'nin (Lehçe: Konstanty Borzecki, d. 1826 - ö. 1876) oğludur. Mustafa Celaleddin Paşa Osmanlı Ordusu'nda subay olarak görev yapmış ve Türk tarihi üzerine önemli bir eser olan "Les Turcs anciens et modernes" (Eski ve yeni Türkler) kitabını yazmıştır. Celile Hanım'ın annesi ise Alman kökenli Osmanlı generali Mehmet Ali Paşa'nın yani Ludwig Karl Friedrich Detroit'in kızı olan Leyla Hanım'dır. Celile Hanım'ın kız kardeşi Münevver Hanım, şair Oktay Rifat'ın annesidir.

Babası Hikmet Bey, Selanik'te, Hariciye Nezareti'nde (Dışişleri Bakanlığı) çalışan bir memurdur. Diyarbakır, Halep, Konya ve Sivas valilikleri yapmış olan Nazım Paşa'nın oğludur. Mevlevi tarikatından olan Nazım Paşa aynı zamanda bir özgürlükçüdür. Kendisi Selanik'in son valisidir. Hikmet Bey henüz Nazım'ın çocukluğunda memuriyetten ayrılır ve ailece Halep'e, Nazım'ın dedesinin yanına giderler. Orada yeni bir iş ve hayat kurmaya çalışırlar. Başarısız olunca İstanbul'a gelirler. Hikmet Bey'in İstanbul'daki iş kurma denemeleri de iflasla neticelenir ve hiç hoşlanmadığı memuriyet hayatına geri döner. Fransızca bildiği için yeniden Hariciye'ye atanır.

DAVA VE SÜRGÜN
1925 yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden birçok kere yargılandı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmaya çalıştığı gerekçesiyle 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın kaldı. Bursa cezaevinde kaldığı yılları anlatan Mavi Gözlü Dev adlı film 2007 yılında vizyona girmiştir. 1950 yılında bir af yasasıyla salıverildi. Ancak sürekli izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılması ve öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurtdışına kaçtı. 17 Haziran 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türk vatandaşlığından çıkarılmasına karar verildi. Sovyetler Birliği'nde Moskova yakınlarındaki yazarlar köyünde ve daha sonra da, eşi Vera Tulyakova (Hikmet) ile Moskova'da yaşadı. Memleket dışında geçirdiği yıllarda Bulgaristan, Macaristan, Fransa, Küba, Mısır gibi dünya memleketlerini dolaştı, buralarda konferanslar düzenledi, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katıldı, radyo programları yaptı. Budapeşte Radyosu ve Bizim Radyo bunlardan bazılarıdır. Bu konuşmaların bir kısmı bugüne ulaşmıştır.

ÖZEL YAŞAMI
Aşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir

"... Çok şükür aşığım. Bana öyle geliyor ki bir tek insana, yüz milyonlarca insana, bir tek ağaca, bütün ormana, tek bir düşünceye, bir çok düşünceye ve fikre aşık olmadan yaşamak yaşamak değildir" diyen Nazım Hikmet yaşamı boyunca bir çok kez aşık oldu.

"Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri"
İlk büyük aşkı Nüzhet'ti. O dönemde henüz 15 yaşında olan Nüzhet ile Tanin'de yazan gazeteci Muhittin Birgen sayesinde tanıştı Nazım. Nüzhet Kastamonu'dan Tiflis'e gittikten sonra da onun peşinden gitti. O sıralar Moskova Üniversitesi'nde okuyan Nazım Hikmet, kadınlar arasında popülerdi. Ama Nüzhet'in de oraya gelişiyle birlikte ilgisini tamamen Nüzhet'e yönelti. 1921 yılında evlendiler. Genç kadının İttihatçı olan yakın bir akrabası Nazım'ı politik görüşleri nedeniyle pek sevmiyordu. Nüzhet'e sürekli mektuplar yazıp evine geri dönmesini istiyordu. Sonunda Nüzhet 'mavi gözlü deve' ayak uyduramayıp Türkiye'ye geri döndü. Bir profesörle evlendi.

Lena'yı Türkiye'ye getiremedi
Nazım Hikmet, Nüzhet'in ardından Türkiye'ye döndü. Ama daha sonra yeniden Moskova'ya gitti. İkinci evliliğini METLA Tiyatrosu'nda tanıştığı Lena Yurçenko adlı bir hanımla yaptı. Gerçek adı Ludmilla Yurçenko olan Lena diş hekimiydi. Nazım 1928'de Türkiye'ye dönerken Lena'yı da getirmek istedi ama vize alamadı.

"Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair"
Nazım Hikmet'in en güzel aşk şiirlerini yazdığı, en uzun süre evli kaldığı kadın Piraye. Nazım ile Piraye genç kadın eşinden henüz boşandığı sırada tanıştılar. Sanat eleştirmeni Vedat Örfi ile 16 yaşındayken evlenen Piraye'nin iki çocuğu vardı. Bunlardan biri eleştirmen Memet Fuat Bengü. Nazım, Piraye'yi çok sevdi. Ancak evlilik yaşamlarının 13 yılı boyunca Nazım cezaevindeydi. Daha sonra Münevver'e aşık oldu. 1951 yılında Nazım ile Piraye'nin evliliği sona erdi.

"Günler gitgide kısalıyor, yağmurlar başlamak üzere"
Nazım'ın Piraye'den sonraki eşi ise Münevver oldu. Nazım aynı zamanda dayısının kızı ve ressam Nurullah Berk'in eşi olan Münevver'e aşık oldu. Münevver, kızı Renan'ı bırakmak istemediği için Nazım'ın aşkına karşılık vermeye çekindi. Nazım'ın afla cezaevinden çıkmasından sonra evlendiler. Nazım Hikmet'in tek çocuğu Mehmet Nazım, Münevver'den doğdu. Ancak şair, oğlu henüz 3 aylıkken kaçtı. 1961'de Münevver İtalyan yazar Joyce Lussu'nun yardımıyla Varşova'ya Nazım'ı görmeye gitti. Ama Nazım o sırada Vera ile evliydi. Münevver ve Nazım'ın oğlu Mehmet Nazım, ressam ve Fransa'da yaşıyor.

Galina hem doktoruydu, hem sevgilisi
Nazım, Türkiye'den kaçtıktan sonra doktor Galina Grigoryevna Kolesnikova ile evlendi. Galina, Nazım'ın hem sevgilisi hem de doktoruydu. Nazım'ın hiç şiir yazmadığı tek kadındı Galina.

"Saçları Saman Sarısı, Kirpikleri Mavi"
Nazım Hikmet son eşi Vera Tulyakova 1956'da, genç kadın henüz 24 yaşındayken tanıştı. Dört yıl sonra evlendiler. Nazım ölünceye kadar Vera ile evli kaldı.

Bu arada opera sanatçısı Semiha Berksoy, yazar Suat Derviş ve dönemin bir başka genç yazarı Cahit Uçuk da Nazım Hikmet'in gönlünü kaptırdığı kadınlar oldu.

BELGESELİ


Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Ne güzel şey hatırlamak seni :
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti :
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...

Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...

Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Nazım Hikmet RAN
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı