İYİ Parti ile merkez dahil bazı ilçelerde ortak aday çıkaracak olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin aday tanıtım programına İYİ Parti teşkilatı da tam kadro katıldı.
CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin’in açılış konuşmasıyla başlayan aday tanıtım programında sırasıyla CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, İYİ Parti İl Başkanı Özcan Büyükşen, Daday Belediye Başkanı Hasan Fehmi Taş ve CHP’nin merkez belediye başkan adayı Mustafa Öztürk birer konuşma gerçekleştirdi.
HİKMET ERBİLGİN
CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin konuşmasında şunları ifade etti:
“Bu iktidar çocuklarımızı değil damatlarını düşünüyor. Etin kilosu 20 TL olacak diyorlardı, otun kilosunu 20 TL yaptılar. Soğan deposu bastılar, halleri bastılar. Çünkü gözleri hep ithalatta. Soğan mı yok ithal çözüm, et mi yok hadi Sırbistan’a gidelim. Araç köylüsüne sen şu meşhur Araç soğanını üret ben arkandayım diyen bir devlete ihtiyaç var. Et mi lazım hadi Ağlı hadi Devrekani köylüsü hayvancılıkta yanında ben varım diyen devlete ihtiyaç var. Damat çıkmış tarlada 2.5 TL olan ürün nasıl markette nasıl 7-8 TL oluyor diye soruyor. Bende soruyorum 3 liralık sigara nasıl 13 lira, 2 liralık benzin nasıl 6 lira oluyor Damat bey. Şimdi bunlar yabancı seviyor. Katarlı’yı seviyor, Sırbistan’ı seviyor ama vatandaşını sevmiyor. Bu verimli topraklarda, Anadolu’da eti bitirdiler, sütü bitirdiler, otu bitirdiler. Türkiye Varlık Fonu var, bu fon damada emanet edildi. Varlığımızı yokluk yapanları unutmayın. Biz bunları görmeyelim diye 6 ay önce “ABD’ye boykotlu misilleme” manşeti atanlar, Rahip Bronson’u teslim ettikten sonra kuzuya dönmüşler “ABD ile ortaklığımızı bozma planı boşa çıktı” diye manşet atıyorlar. Utanmalarını diliyorum.
Damat bakan olmuş, kızı önceden danışmandı, yakını bakan olmuş, bakanın kardeşi büyükelçi, yeğen Saray’a danışman… Kastamonu’da durum farklı mı? Bakın Belediye Meclisi’ne; belediyede oğlu, kızı, damadı, gelini işe başlamayan meclis üyesi neredeyse yok. Bizim çocuklarımız 10 kişilik işe 1000 kişi müracaat ederken, onlar kendi çocuklarını düşünüyor.
İktidar algı yapıyor goy goy yapıyor. Türkiye’nin milli geliri 2002’de Arjantin, Brezilya, Rusya, Türkmenistan, Kazakistan ile eşitti şimdi bu ülkelerde milli gelir bizden yüksek. Bu iktidar yalancıdır. AKP’ye oy veren vatandaşlarımız bilsin diye söylüyorum; bu iktidar Kastamonu’da CHP- HDP ile iş tutuyor diyor, sonra İzmir adayları eski bakan Sayın Zeybekçi İzmir’de ‘HDP yasal bir partidir, oy veren kardeşlerimizin iradelerine saygı gösteriyorum’ diyor. AKP MKYK üyesi Orhan Miroğlu ‘HDP’nin oyuna talibiz’ diyor.
Kastamonu’da şehrin en değerli yerlerini parsel parsel sattılar. 20 milyon dediler alıcı çıkmadı 10 milyona verdiler. Eşe dosta yer gösterdiler. Sayın Babaş’a sizlerin adına 8 soru sordum çıt çıkmadı. Sayın Ünlü artık sustu ağzını açmıyor. Yöneticilerine cevap verdiriyor. Her cevap veren ortalıkta bir daha gözükmüyor. AKP’lisi MHP’lisi Belediye’yi birlikte yönettiler, birlikte tükettiler. AKP adayı Babaş 8-10 trilyon harcayacak gibi duruyor. Twetter’da çalışmalar, billboardlar, seçim arabaları, ilan ve reklamlar, harca babam harca, oldukça zengin bir belediye başkanımız varmış.
Yunus Emre sözüyle başkan adaylarımıza sözümüz şudur; ‘Benlik davasını bırak, muhabbetten olma ırak, sevgi ile dolsun yürek, hoşgörülü olmaya bak.’”
HASAN BALTACI
Koruyacakları bir cumhuriyet, korunacak bir demokrasilerinin kalmadığını ifade eden CHP Milletvekili Hasan Baltacı, “Rejim çoktan değişti. Artık kazanmamız gereken bir cumhuriyet ve demokrasiye ihtiyacımız var. Çünkü bir toplum olabilmek ve birlikte yaşayabilmek için en sağlam zemin cumhuriyettir” dedi.
Milletvekili Hasan Baltacı da konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Önümüzdeki seçim yalnız bir yerel seçim değildir. Cumhur ittifakı için, yani iktidar için bir beka sorunu, bizim için ise içerisinde bulunduğumuz ekonomik krizden, hukuk krizinden, demokrasi krizinden kurtulmanın fırsatıdır. Cumhur ittifakı için sorun tek adam rejimini sağlamlaştırmaktır. Bizim için; eşit, adil ve özgür bir ülkede yaşamak için fırsattır. Şimdi onlar; eş, dost, akraba, yandaş düzenini devamı için mücadele edecek. Bizde koca bir ülke, koca bir kent olarak ortak geleceğimiz için, hepimizin geleceği için mücadele edeceğiz ve başaracağız.
Aynı kentte, aynı mahallede, aynı sokakta, aynı binalarda yaşıyoruz. Çocuklarımız aynı okullara gidiyor. Hepimiz aynı hastanede tedavi oluyoruz. Trafik sorununu birlikte yaşıyoruz. Hepimize ait yeşil alanlar ve parklar, gözümüzün önünde yok ediliyor. Kentsel dönüşüm adı altında mahallerimiz, çevremiz betona gömülüyor. Hepimiz betonla kuşatılmış durumdayız. Aynı pazardan alışveriş yapıyoruz, ekonomik krizi birlikte yaşıyoruz. Doğalgaza, elektriğe, benzine, mazota zam geldiğinde, dolar yükseldiğinde, soğan ve biber zam rekoru kırdığında, çocuklarımızın eğitim masrafları ikiye katlandığında hepimizin uykuları kaçıyor. Kendimizi daha güvensiz ve yalnız hissediyoruz. Hastaneye gittiğimizde doktor yoksa hepimiz için yok. Randevu alamıyorsak, yoğun bakım üniteleri doluysa, muayeneye, ilaca, yapılan tahlillere paramız yetmiyorsa, açıkça söyleyeyim hepimizin sağlığı tehlike altındadır. Yıllarca emek ve para harcayarak, gecemizi gündüzümüze katarak üniversitede okuttuğumuz çocuklarımızın gözlerinin içine bakamaz duruma geldik. Gençlerimizin gözlerindeki umut ışığı giderek sönüyor. Genç işsizlik oranı yüzde 25’lere çıktıysa, işsizlik hepimizin çocuğu için en büyük tehdittir. TYP kapsamında geçici olarak 10 kişi alınacak bir işe 1000 kişi başvuruyorsa, geçici bir iş için bile insanlarımız bir siyasi partiye üye olmak ya da, icazet almak zorunda kalıyorsa, bu bizim sorunumuzdur. Çiftçilerimiz; ilaca, gübreye, mazota gelen zamdan dolayı artık toprağını ekmekten vazgeçtiyse hepimizi bir gıda sorunu bekliyor demektir. Bu sebepten gençler köylerden kentlere sadece asgari ücret için, sadece sigortalı çalışmak için göç ediyorsa bu hepimizin sorunudur.
Başımıza bir olay geldiğinde her hangi bir kurumda hak aramak istediğimizde müracaat edecek bir makam bile bulamıyorsanız, adliyeler artık adalet dağıtmıyorsa, bu hukuk krizi, bu adalet krizi hepimizin sorunudur. Her şeyden önemlisi kimliğinden, yaşam tarzından, siyasi tercihlerinden dolayı bu toplum kutuplaştıysa, ayrıştıysa ve bir birine düşman edildiyse, artık bir toplum olmayı beceremiyorsa, çocuklarımız birlikte oynayamıyor, gençlerimiz birlikte üretemiyorsa, bu hepimizin en büyük sorunudur. Bütün bunların, bizim, yani binlerin, milyonların ortak sorunu olduğunu bilerek mücadeleye devam ediyoruz.
Bizim için esas soru şudur; Ne yapmalı? Aslında bu sorunun cevabı tarihsel olarak defalarca verildi. Şimdi bize düşen görev 21 yüzyılda bu sorunun cevabını, bir kez daha 31 Mart’ta tekrar vermektir. İşte şimdi yapmamız gereken eşit, adil ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen hepimizin yapması gereken görev; ulaşabildiğimiz herkese, en başta eşimize, ailemize, akrabalarımıza, komşularımıza, arkadaşlarımıza nasıl bir kentte yaşamak istiyoruz anlatmalıyız. Bize düşen görev cesareti anlatmaktır. Rant belediyeciliğinin, müteahhit belediyeciliğinin yerine; toplumcu ve halkçı bir belediyeciliği nasıl kuracağımızı anlatacağız. Kamunun, yani hepimizin olan kaynaklarımızı nasıl adil, şeffaf ve vicdanla kullanacağımızı anlatacağız. En önemli kaynağımızın israf etmemek, yolsuzluk yapmamak, rant yaratmamak olduğunu anlatmalıyız. Tek adam rejimine karşı ortak akılla, etkili ve aktif kent konseyleriyle, danışma meclisleriyle kentimizi nasıl yöneteceğimizi anlatmalıyız. Tüketim üzerine, rant üzerine, ihale ve rekabet üzerine değil, üretim ve hakça paylaşım üzerine bir belediyecilik modelini ortaya koyacağız. Üretici birliklerini ve kooperatiflerini destekleyerek üretim ilişkilerini yeniden düzenleyeceğiz. Taşeronlaşmaya, geçici işçiliğe son vererek, örgütlü emekle belediyecilik yapacağız.”
ÖZCAN BÜYÜKŞEN
İYİ Parti İl Başkanı Özcan Büyükşen de Meclis’de parti olarak verdikleri önergelere iktidar ve MHP tarafından sürekli ret kararı verildiğine dikkat çekerek, “İYİ Parti olarak 24 Haziran seçimlerinden sonra onlarca önerge ile halkımızın vicdanı olduk. Bu çalışmalarımızın hepsinde CHP destek vermiş ve halkın sesine kulak vermiştir. Ama sütten çıkmış ak kaşık gibi kendini görenler, halk için verdiğimiz önergelere kulaklarını tıkamışlardır. Devlet kurumlarına TC ibaresinin yeniden konulmasını istedik kötü mü ettik. Okullarımızdan kaldırılan andımızın geri gelmesini istedik kötü mü ettik. Bize FETÖ’cü derlerken, FETÖ’nün siyasi ayağı araştırılsın dedik kötü mü ettik. Suriyeliler’in geri gönderilmesini istedik kötü mü ettik” diye konuştu.
HASAN FEHMİ TAŞ
CHP’nin şu anda Kastamonu’daki tek belediyesi olan Daday’ın Belediye Başkanı Hasan Fehmi Taş da konuşmasında, Daday’a kardeş belediyeler gelmesini arzu ettikleri belirtti ve “Bugüne kadar Daday’ı sevdiklerimiz gibi kucakladık. Bu aşamaya gelmemizde tüm hemşehrilerimizin katkısı vardır. Daday’ın tüm sıkıntılara rağmen turistik bir ilçe haline getirdik. Büyük mücadelelerle bugünlere geldik. Bir çok projemiz AKP tarafından engellenmeye çalışılsa da en iyi çalışmaları hayata geçirdik. Daday’da bizim için sen ben o yok. Biz vardır. 10 yıllık belediyecilik anlayışımda kapım herkese eşit olarak açık oldu. Başkan odaklı değil insan odaklı hizmetler sunmaya devam edeceğiz. Daday Atatürkçü düşünce ve duyguların ilçesidir. Çağdaş ve demokrat olarak kalacaktır. Aday olan tüm arkadaşlarıma başarı diliyorum. Tek belediye olmaktan övünmek istemiyorum. Bu sayının artmasını kardeşlerimin çoğalmasını istiyorum. Gücümüzü herkese gösterelim istiyorum” diye konuştu.
MUSTAFA ÖZTÜRK
Cumhuriyet Halk Partisi’nin merkez belediye başkan adayı Mustafa Öztürk, ise ilk kez cumartesi günkü programda vatandaşların karşısına çıktı.
Adaylığı açıklandıktan sonra ilk kez açıklamalarda bulunan Mustafa Öztürk, nasıl bir belediyecilik planladıklarından bahsetti. Mustafa Öztürk’ün konuşması ise şöyleydi:
“Bugün bu salona cemre düşüyor. Baharın müjdeleyicisi cemre bugün burada düşüyor. Birlikte çalışarak kazanacağız. Birlikte proje üreteceğiz ve mutlu olacağız. Sosyal belediyeciliği göstereceğiz. İnsana, doğaya ve çevreye değer veren bir belediyecilik anlayışı getireceğiz.
Kastamonu’da İYİ Parti ile aynı ışığa yürüyoruz. Toplumsal barışı ve gülümseyen yüzleri çoğaltmak için geliyoruz. Belediye başkanlığına neden aday oldum; memleketimin insana değil betona dayalı ranta önem verdiği için, bunlara karşı durmak için aday oldum.
Sosyal refahın eğitmeden, üretmeden yapılamayacağını anlatacağız. Sanatsız bir toplumun mutlu olamayacağını anlatacağız. Her konuda kurullar kuracağız. Anneler kurulu, gençler kurulu, inşaat kurulu, temizlik kurulu oluşturacağız. Bu kurullarda toplanan talepler piramidin tepesinde toplanacak. Problemi birlikte tespit edip birlikte çözeceğiz. Sosyal belediyeciliği, kalıcı alt yapıları, insan merkezli projeleri, istihdama dayalı projeleri üretmek, uygulamak ve adam gibi kontrol etmek için geliyoruz. İnsan haklarını, doğayı, çevreyi ve hayvan haklarını koruyan belediyeciliği anlatmaya geliyoruz. Birlikte çalışacağız, her şeye rağmen birlikte kazanacağız ve yöneteceğiz. Birlikte üretip, birlikte başarıyı göstereceğiz. Yönümüzü iyiye çevireceğiz. Biz bize kurban, herkes bize hayran olacak. Mütevazi, nezih, insanımızı üzmeyecek, israftan kaçınan bir seçim kampanyası hazırladık. Büyük büyük resimleri ve otobüsleri biz insanların yüreklerine yapıyoruz..
Kimseye sataşmadan kendi işimizi yaparak, korkutmadan, üzmeden bu belediyeleri alacağız. Gençlerimiz, kadınlarımız için yola çıktık.
İnsanımız Kastamonu’yu terk etmeyecek. Gurbettekileri buraya çekmeye çalışacağız. Belediyecilik yolları temizlemek değildir. Betondan bıktım artık. Hastane yapıyoruz içi boş. Adliye yapıyoruz içi bomboş, hatta daha tehlikeli. Yollar yapıyoruz ama mazot benzini geçti. Şehrimizin hemen yanındaki Dereköy artık üretmez olmuş. Tarlayı ekemez, ürettiğini satamaz olmuş. Tarımda da var olacağız. Bu gençlere mısır dikmeyi, fasulye ekmeyi öğreteceğiz. Eğitmeden üretmeden çalışmadan bir yere gelemeyiz. Ziraat Odası’nın kongresinde tarıma verdikleri desteklerden bahsettiler. Keşke o destekleri vermeselerdi de benim köylüm elinin nasırını unutmayıp keyifçiliğe alışmasaydı. Köylerimiz keşke boşalmasaydı. Kaybolan tohumlarımız İsrail’in bankalarında keşke saklanmasaydı.