31 Mart’ta gerçekleştirilecek olan Mahalli İdareler seçimleri öncesinde açıklamalarda bulunan AK Parti Milletvekili Hakkı Köylü MHP ile gerçekleştirilen Cumhur İttifakı’nın başarılı bir şekilde sürdürüldüğünü, Kastamonu özelinde ittifakın şu ana kadar söz konusu olmadığını ancak bunun kesin alınmış bir karar olmadığını ifade ederek açık kapı bıraktı.
AK Parti ile Milliyetçi Hareket Partisi 31 Mart’ta gerçekleştirilecek olan mahalli idareler seçimleri öncesinde bazı il ve ilçelerde belediye başkan adayları konusunda anlaşma sağladı. AK Parti bazı il ve ilçelerde aday çıkartmazken MHP’nin adayını destekleyecek.
Yapılacak olan seçimler öncesinde açıklamalarda bulunan Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti Milletvekili Hakkı Köylü, partiler düzeyinde çalışmaların sürdürüldüğünü belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı sonrasında 31 Mart seçimlerinde çevre kirliliği oluşturacak şekilde seçim çalışmaları yapılamayacağını ifade eden Hakkı Köylü, Yüksek Seçim Kurulu’nun da aynı hassasiyeti gösterdiğini ve bu noktada çalışma yaptığını hatırlattı.
İl ve ilçelerde adayların belirlendiğini, il genel meclisi ve belediye meclisi üyelerinin belirlenmesi için çalışmaların sürdürüldüğünü kaydeden Hakkı Köylü:
“Bir Cumhur ittifakı var, karşı taraf bizi ilgilendirmiyor. Kastamonu’da şu ana kadar henüz özel bir düzenleme olmadı. Yani her yerde ittifaka dair kendi adaylarını belirleyip seçime giriyorlar. Önümüzdeki günlerde yerel bir ittifak söz konusu olabilir mi; bilemiyorum. Yüksek Seçim ve İlçe Seçim kurullarına henüz adaylar verilmedi. Türkiye’nin birçok yerinde MHP’yle ittifak içerisindeyiz. Kastamonu’da şu ana kadar henüz böyle bir gelişme kaydedilmedi; fakat böyle bir gelişme olmayacak anlamına da gelmiyor. Belki de olabilir, şu an bir şey diyemiyorum. Parti yöneticileri bir araya geldiklerinde bunu değerlendirebilirler” dedi.
Milletvekili Köylü, seçim dönemi süslemelerine değinerek; “Bu seçim çalışmalarında, çul çabutu ortadan kaldıracağız. Çevre temizliğine çok dikkat edeceğiz. Bizim partimiz tarafından çevre kirliliğine sebep olan materyaller yasaklandı zaten Yüksek Seçim Kurulu’nda bunun üzerinde çalışmaları devam ediyor. Bana sorarsanız; ben siyasete girdiğimden beri, siyasetin şaşalı taraflarını bilmediğim için olaylara belli bir mantık çerçevesinde bakıyorum. Bu işe başladığımdan beri, ‘Niye bu kadar bayrak asıyoruz? Bu çulları niye dağıtıyoruz? Bunun ne anlamı var’ gibi düşüncelerim vardı. Daha önce konvoy yapılıyordu. 2002 seçimlerindeki konvoya ben de katıldım. Ama ısrarla karşı çıktım, bu olmaz dedim. O zaman şöyle bir düşünce vardı; konvoyda kimin arabası daha fazlaysa seçimi o kazandı gözüyle bakıyorlardı. Bunun ne anlamı var, benim mantığıma uymuyordu. Siyasete ilk girdiğimizde konvoya katıldık. Daha sonraki seçimde yine ben karşı çıktım. Israr ettiler fakat ben partiye katılmayacağımı söyledim ve katılmadım. Bir daha seçim geldi yine ısrar ettiler. Dedim ki; arkadaşlar konvoy yapmayalım ve biz katılmadık. Bir sonraki seçimde MHP’de konvoy yapmadı. Biz de yapmadık. Şimdi daha iyi oldu. Sağdan soldan Dünya kadar araba geliyor, bir sürü gereksiz masraf oluyor. Her geçen gün seçimi daha kaliteli hale getirmeye başladık. Halka ve çevreye zarar verici faaliyetleri de önlemeye başladık. En son kafamızda kalan, benim de yıllardan beri söylediğim, sağa sola bayrak asma meselesini de çözdük. Batı’daki gibi olması lazım. Bizde bundan sonra kavgasız, gürültüsüz bir seçim yapacağız. Bunu bir spor olarak değerlendirip, centilmence yarışmamız gerekiyor. Kimse kimseyi kırmadan, incitmeden, aşağılamadan herkesin kendi yapacağını anlatması ve kendi projelerini ortaya koyması bu işin mantığı gereğidir. Onun dışındakiler; halkın da istediği şeyler değildir. Vatandaşlarımız eskisi gibi, kim daha çok bağırıyor gibi şeylere bakmıyor. Milletimiz bu adam neyi yapacak diye bakıyor ve kararını veriyor. Biz de inşallah Kastamonu’da sakin ve huzurlu bir seçim yapacağız” şeklinde konuştu.
Kendir üretiminin önemine vurgu yapan Milletvekili Köylü; “Sayın Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz hafta kendirle alakalı açıklamaları yaptı. Bu açıklamadan sonra biz Ankara’da geçtiğimiz günlerde Sanayi Bakanımızla görüştük. Hatta Tahsin beyde, Taşköprü Belediye Başkanımız da vardı. Orada kendir meselesini de konuştuk. Onlarda bu konuyu çok ciddiye alıyorlar. Biz orada söyledik, kendirin anavatanı Kastamonu, yanılmıyorsam 14 ilde kendir üretimi uzun zamandır varmış fakat en çok şehrimizde yetiştiriliyor. Oralarda da neredeyse bitmek üzere, bizde de öyle. Büyük ihtimalle çiftçimiz yeterli fiyat ve pazarı bulamadığı için kendir ekimini tercih etmiyor. Kendir ekilen yerlerdeki büyük araziler sulanıyor. Eskisi gibi değil. Vatandaş şuna bakıyor; kendir ekersem alacağım kaç kuruştur, pancar veya yonca ekersem alacağım kaç kuruştur. Kendiri bizim çoğaltabilmemiz için, mutlaka diğer alternatif ürünlerden daha cazip hale getirmeliyiz. Aksi takdirde ekmez. Kendiri ön plana çıkarmamızın en önemli sebeplerinden birisi; kendirin sanayi ürün olmasıdır. Son zamanlarda ülkemizde naylonun ortadan kaldırılmasına çalışılıyor. Biz de buna dönük çalışmalar yapıyoruz. İşe, poşetle başladık. Eskiden kendir vardı, naylon onun yerini aldı. O yerini tekrar geri kazandırmaya çalışacağız. Eğer poşetten uzaklaşmaya çalışırsak, naylonun boşluğunu kendir ve ahşapla doldurabiliriz. Kendir için ümitliyiz. Bu işin peşini bırakmayacağız” ifadelerine yer verdi.
MOPAK ile gerçekleştirilen görüşmeye değinen Milletvekili Köylü; “Taşköprü Belediye Başkanımız da MOPAK ile görüştü. Orası çalışıyor ama düşük bir kapasiteyle çalışıyor. Fabrika sahipleri, kendir ekimi yapılması durumunda, alım yapılabileceğini ve fabrikanın kapasitesini yükseltebileceğini söyledi. Geçtiğimiz günlerde Bakanla görüşmemizin ana konularından birisiyse Taşköprü Organize Sanayi Bölgesi’ne kaynak aktarımıyla ilgiliydi. Organize Sanayi’nin alt yapısı İnşallah bu yıl tamamlanacak. Bölge içerisinde kendire dönük fabrika kurulabilir. Sanayi Bakanı bize teşviklerin şeklinin değiştireceğini söyledi. ‘Bir bölgede hangi ürün hangi sektör ağır basıyorsa ona teşvik vereceğiz’ dedi. Örneğin Kastamonu’da ahşap var; burada ahşaba dönük üretimlere teşvik verilecek. Bu şekilde, oradaki insanların daha kolay şekilde üretime teşvik edileceği söylendi. Teşvikler bundan sonra sektör olarak değerlendirilecek. Kastamonu’da da kendire dönük teşvik olabilir” dedi.
Cemal Kaşıkcı cinayetine de değinen Milletvekili Köylü; “Cemal Kaşıkçı, Türkiye’de işlenmiş bir cinayettir. Çok detaylı bir konu. Burada Türk istihbaratı ve emniyeti çok hassas bir çalışma yürüterek, burada bu çalışmanın işlendiğini ispat etti. Adamlar da bunu kabul etmek zorunda kaldılar. Onlar, Kaşıkçı’nın burada öldürüldüğünün bilinmemesini istediler ve bunun için çaba gösterdiler. Cinayeti işleyenler bunu örtbas etmeye çalıştı fakat bunu kapatamadılar. Tüm dünyada bunu duydu. Bir yargılaması olacak. Yargılamanın sonucunda ne olacak onu bilemiyoruz. Fakat şuna dikkat çekmek istiyorum; Cemal Kaşıkçı cinayetinin şüphelileri hakkındaki soruşturma İstanbul’da devam ediyor. Bu soruşturmanın gereği olarak biz bu faillerin Türkiye’ye iade edilmesini istiyoruz ve burada yargılamak istiyoruz. Suudi Arabistan’da diyor ki, ben göndermem, ben yargılayacağım. Bunların ikisi de mantıklı. İstemek bizim görevimiz. Suudi Arabistan suçluları verir mi? Vermez. Biz olsak biz de vermeyiz. Bir Türk vatandaşı başka bir ülkede Türk’e karşı suç işlerse ve Türkiye’ye geldiyse, biz onu burada yargılarız ve biz vatandaşımızı başka bir ülkeye vermeyiz. Bizim yargılama hakkımız var. Ayrıca bizim kanunumuzda vatandaş iade edilmez diye de bir hüküm var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı farklı bir ülkede ister Türk’e, ister farklı bir ülkeden vatandaşa karşı suç işlesin; Türkiye’de bulunduğu andan itibaren biz onu yargılama hakkına sahibiz ve başka ülkeye vermeyiz. Arabistan’da vermez. Bir şey diyemeyiz. Dünya şunu merak ediyor; Arabistan, bunları adil olarak yargılayacak mı, yargılamayacak mı? Bizim Türkiye’de olsa bu, kimse bir şey demez. Bir takım şüpheler uyandırdılar. İşin içinde bir takım devlet görevlilerinin olduğu düşünülüyor, dolayısıyla bu tür kişilerin içinde olduğu bir yargılamanın Suudi Arabistan gibi bir ülkede ne kadar sağlıklı olacağını bilemiyoruz. Belki gayet güzel yargılarla belki de yargılamazlar. Ama vermeyeceklerinden eminim. Biz olsak biz de vermeyiz” diye konuştu.
Milletvekili Köylü, televizyon programında yer alan Palu ailesine değinerek; “RTÜK zaten bunları önlemeye yönelik tedbirler alabiliyor. Halkın ruh sağlığını bozacak, ahlakını bozacak, rencide edecek yayınlar varsa, bunları ortadan kaldırmaya, bunları gerekli cezaları vermeye yetkisi var. Fakat bizdeki ucuz yayıncılık, magazin. Bir aile içinde bir takım şeyler olmuş, bir haber olarak geçip, bitersin. Türkiye’de yaptığımız yanlışlardan birisi haberi haber olmaktan ziyade, sonucuna kadar götürüyoruz, adamı yargılayıp, mahkum ediyoruz. Basın yayın yoluyla bu yapılıyor. Bu suç aslında. Bunun üzerinde kimse durmuyor. İnsanların lekelenmeme hakkı var. Bu hakkı ihlal ettiğin zaman bunun ceza kanunda karşılığı var. Bu suçtur. Haber olarak yayınlarsın bu tamam. Bir olay olmuş, bir kişi yakalanmış, o kişi şüpheli konumundadır. Mahkum değildir. Mahkum oluncaya kadar kimsenin kimseyi mahkum gibi değerlendirmeye hakkı yok. Basıncılar, özellikle televizyonlar bu kişi polislerin arasında gösteriyor, olay yerinde gösteriyor, defalarca on defa arka arkaya gösteriyor. İnsanların kafasında suçlu olarak yer edinmesine neden oluyor. Bu kasıtla yapmıyor belki ama bu habercilik değil” ifadelerini kullandı.
Kastamonu’daki FETÖ mücadelesine değinen Milletvekili Köylü; “Ben bu FETÖ meselesini ben 10 senedir söylerim. Bugünkü cemaatlerin büyük bir kısmı ekonomik ve siyasi güç devşirme peşindedir. Belki aralarında istisnalar vardır. Din ile fazla alakası yoktur. Dini cemaatlerin başında şeyhtir, şıhtır birisi var. Kim kime inanır, inanmaz beni ilgilendirmiyor. Çünkü biz demokratik ve laik bir ülkedeyiz. Herkes kime inanıp, inanmayacağını kendisi seçer. Bu bizi ilgilendirmez. Peki cemaatin başında şeyh ya da şıh birisi var. İnsanlar bundan irşad alıyorlar, dini bilgi alıyorlar, kendi iddialarına göre. Bunun şubesi olur mu başka yerde? Bayii midir bu? Bu dini cemaat midir? Şeyh Şaban-ı Veli’nin temsilcisi mi vardı? Hacı Bayram Veli’nin temsilcisi mi vardı? Böyle bir şey olmaz. Onun için bunlar ekonomik ve siyasi güç devşirme peşindeler. İnsanlarında buna dikkat etmesi lazım. Bir örgütün üyesi var, bir de örgüt sempatizanı var. FETÖ bir örgüt olarak ortaya çıktı. Cemaat olarak başladı, terör örgütüne dönüştü. Örgüt üyesi olanların hangi fiillerde bulunduysa, örgüt üyesi sayılacağı kanunda belirtilmiştir. Bunların dışında kalanlar örgüt sempatizanı olarak görülebilir. Örgüt sempatizanı olan kişilerin bir suçlu olarak kabul edilip, yargılanması gerekmez. Örgüt tespit edildikten sonra propagandasını yaparsa, örgüt propagandası yaparsa bu suç olur. Böyle insanlarda varsa, bunların cezalandırılması gerekir. Bunun dışında FETÖ eskiden sempatik bakan insanlar vardı. Bunların çoğu iyi niyetli olarak yaklaşmışlardır. Bunların örgüt üyesi olarak kabul etmek doğru değil. Zaten Yargıtay bunu konuda kararını verdi. Belirli fiilleri işleyenler örgüt üyesi olarak kabul edildi ve cezalandırıldı. Şimdi halk arasında bu da FETÖ’cü denir ama onun cezalandırılmasını gerektirecek fiiller ortada yoktur. O yüzdende cezalandırılmaz” diye konuştu.
Etkin Pişmanlık Yasası’na değinerek sözlerine devam eden Milletvekili Köylü; “Herkesin en tabii hakkıdır, Etkin Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmak. Herkes bu yasadan yararlanarak, bir takım şeyler söyleyebilir. Fakat mahkeme sanığın verdiği ifadeye bakarak, Etkin Pişmanlık Yasası’ndan faydalanmasını gerektirecek bir ifade vermediyse bu kapsama almaz ve ona göre karar verir. Etkin Pişmanlıktan maksat kişinin örgütle ilgili mahkemenin bilmediği, örgütün çökertilmesine dönük bilgiler vermesi gerekmektedir. Eğer mahkemeyi ikna edecek derecede bilgi vermediyse, Etkin Pişmanlıktan istifade edemez. Verdiği bilgiler çok önemliyse faydalanır. Maksat örgütlerin çökertilmesidir. Örgüt üyesi örgüt adına bir suç işlediyse, örgüt üyeliğinden cezasından indirim yapılır ama işlediği suçtan cezayı aynen alır” diyerek bilgi verdi.
TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti Milletvekili Hakkı Köylü, halk arasından adalete güvenin azaldığı yönündeki iddialara da değinerek; “Halk arasında böyle bir düşünce kısmen olsa da var. Bunun asıl sebebi Türkiye’de hakim kıdem ortalamasının 3,5 yıl olması. Bu birçok yerde yeni göreve başlayan hakimler olduğunu gösteriyor. FETÖ olayından sonra 5 bine yakın hakim ihraç edildi. O zaman büyük bir boşluk doğdu. Bu boşluğu kapatmak için çok sayıda hakim alındı. Yeterince tecrübe kazanmadan hakimler göreve başladı. Haliyle bu hakimler verdikleri kararlarda bazı sıkıntılar. Bunun çözüm yeri de yargının kendi içinde. İstinaf Mahkemelerinde bu kararlar düzeltebilir. Mesela, Hizmet Sebebiyle Emniyet Suiistimal suçu var. Bu kapsamda ceza oranında düzenleme yaptık. Alt sınırını 1 yıl, üst sınırını 7 yıl olarak düzenlendik. Çünkü bu malın değerine göre verilecek cezadır. Bizde şu sıkıntı var. Bazı hakimlerimiz bir kamyon dolusu malı satana da alt sınırdan ceza veriyorlar. Gerekli kriterleri de koymuşuz. En pahalı malı satanları da alt sınırdan ceza veriyorlarsa, bu adaletsizliktir. Hakimlerimizin daha dikkatli olmaları lazım” dedi.