Sel gider kum kalır

Muhtemelen ülkemizde de Haziran ayı ile birlikte bu kademeli normalleşme yürürlüğe girecektir.

"Normalleşme" derken aslında, kapalı fabrikaların tekrar faaliyete geçmesi, okulların açılması, turizm tesisleri ve otellerin hizmet vermeye başlaması, kapalı olan AVM'lerin, mağazaların ve dükkanların açılması ve spor müsabakalarının tekrar başlaması gibi sınırlı alanlarda, bazı şartlar dahilinde ve önlemlerin uygulanmaya devam edilmesi ile "eskiye dönüş" kastedilmektedir.

Tamamen eskiye dönüş ise öyle hemen kolay olmayacaktır. Salgın süresince en çok konuşulan konu "artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözü olmuştur. Mademki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, o halde hangi normalleşmeden bahsediliyor sizce?

Bir de şu var ki her şey eskiye dönse bile insanlar için uzun süre eskiye dönüş mümkün görünmemektedir. Evde kaldıkları süre boyunca yaşanılan sıkıntılar insanların ruhlarında ve sinir sistemlerinde büyük tahribatlara yol açmıştır. Özellikle genetik yatkınlık bulunanlar başta olmak üzere pek çok insan bu süreçte depresyon hastası olacaktır. Ancak burada çok büyük bir tehlike bulunmaktadır. Kulaktan duyma bilgilerle, kendisinde depresif semptomlar gören herkesin hemen koşa koşa psikiyatristlere müracaat edecek olması beni çok endişelendirmektedir.

Aslında salgın süresince en sağlıklı insanın bile depresif belirtiler göstermesi çok normal insanî bir durumdur. Buna sebep olan şartlar ortadan kalkınca bu depresif belirtiler de kendiliğinden yok olup gidecektir. Fakat insanlar her zaman olduğu gibi beklemek yerine işin kolayına kaçıp doktora giderek ilaç almayı tercih edeceklerdir. Bu da zaten son yıllarda çığırından çıkmış olan antidepresan ilaç kullanımını hepten çığırından çıkartacaktır. Maalesef ülkemizde psikiyatri polikliniklerinde doktorların kullanmış olduğu algoritma ve doktorların ilaç ile tedaviyi tercih etmesi, ilerleyen haftalarda koronavirüsü ve depresyonu belki de mumla aratacak daha büyük sağlık sorunlarına ve toplumsal sorunlara yol açacaktır.

Bunu şunun için söylüyorum: Kendisinde depresyon belirtileri gören bir kişi psikiyatri doktoruna gittiğinde, zaten bozuk olan ruh hali ile oldukça karamsar bir şekilde kendisini ifade edecektir. İşini hakkıyla yapanları tenzih ederim fakat psikiyatristler de kişinin kendini ifade ettiği durumu dikkate alarak, ne bir tahlil ve hormon testi ve ne bir elektronik görüntüleme raporu istemeden ilaç tedavisine başlayacaktır.

Oysaki bu antidepresan ilaçlar faydası olduğu kadar zararları da olan çok hassas ve dikkatli kullanılması gereken ilaçlardır. İhtiyacı olmadığı halde bu ilaçları kullanan kişilerde ilerleyen zamanlarda, bu sefer gerçekten majör depresyon, serotonin sendromu, bipolar ve şizofreni gibi çok daha tehlikeli rahatsızlıklar görülme ihtimali oldukça yüksektir. Bu rahatsızlıklar ile birlikte intihar riski, bağımlılık ve şiddete meyil gibi çeşitli psikolojik sorunlara, bu sorunlar da bazı ailesel ve toplumsal sorunlara yol açacaktır. Bunlar arasında özellikle boşanma ve aile içi şiddeti örnek olarak gösterebiliriz.

Sağlık Bakanlığı'nın koronavirüs salgını konusunda gösterdiği hassasiyetin aynısını, bu psikolojik sorunlar içinde göstermesi gerekmektedir. Bunun için özellikle normalleşme sürecine girerken vatandaşların hemen koşa koşa psikiyatristlere ve psikologlara gitmelerine mani olunmalıdır. Diğer taraftan psikiyatristlere de kendilerine başvuran hastalara ilaç verme konusunda acele etmemeleri gerektiği tavsiye edilmeli hatta bu konuda uyarılmalıdır.

İnsanlar kulaktan duyma bilgiler ile doktorlara müracaat ettiklerinde, doktorların ilaçtan önce mutlaka terapi önermeleri ve hastaları farklı branşlardaki doktorlara yönlendirmeleri çok önem taşımaktadır. Günlerce evde kalmaktan dolayı kan ve hormon değerleri değişen insanların anksiyete ve depresyon belirtileri göstermeleri aslında çok normal bir durumdur. Kendisinde böyle belirtiler gören insanlar psikiyatristlere gitmeden önce dahiliye veya jinekoloji doktorlarına gitmiş olsalar, alacakları tedavi ile kan ve hormon seviyelerindeki değişimleri tespit edilecek ve tedavi ile de rahatsızlıkları ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla antidepresan ilaçların yol açacağı çok ciddi rahatsızlıklar ile de hiç karşılaşmayacaklardır.

Ben iddia ediyorum ki ülkemizdeki boşanmaların, şiddetin, bağımlılıkların ve intiharların büyük bir bölümünün temelinde kullanılan bu antidepresan ilaçların çok büyük bir rolü vardır. Çünkü her geçen yıl artan antidepresan ve benzeri ilaçların sayısı ile paralel olarak yukarıda saydığım sorunlar da artmaktadır. Bu ilaçlar gereksiz yere veya fazla dozlarda kullanıldığında insanların duygu durumları üzerinde çok büyük değişimlere yol açmaktadır. Bu değişimler öyle büyük ki, ilaç kullanan insanlar hiç tanınmayacak kadar değişik durumlarda karşınıza çıkar ve tamamen farklı bir insan olabilirler. Ahlâkî değerleri değişebilir, harcama alışkanlıkları değişebilir, inançları değişebilir, hayata bakışları ve yaşam enerjileri değişebilir. Üstelik bunlar sadece benim kendime ait temelsiz iddialarım da değil, pek çoğu ilaçların kendi kullanma kılavuzunda da yazmaktadır. Bence bu tehlike koronavirüsten daha büyük bir tehlikedir. Eğer önlem alınmazsa önümüzdeki aylarda ve yıllarda pek çok sosyal ve toplumsal sorunlarla karşılaşabiliriz.

Maalesef ülkemizde insanların ilaç kullanımı konusunda karnesi zayıflarla doludur. Sağlık sistemimizin karnesi de pek farklı değil aslında. Birkaç sene öncesine kadar özellikle antibiyotik ilaçları peynir ekmek gibi kullanıyorduk. Doktorlar hastalarına kolaylıkla antibiyotik reçete edip gönderiyorlardı değil mi? Allah'a şükür son yıllarda antibiyotik ilaçlar konusunda bir farkındalık oluşmaya başladı. Artık hekimlerimiz de öyle hemen antibiyotik yazmıyorlar hastalarına. Ama onlarca yıl hoyratça kullanılan antibiyotikler yüzünden insanların vücutlarında bulunan ve bağışıklık sistemini ayakta tutan faydalı bakteriler de yok olup gittiler.

Koronavirüsün etkisini göstermeye başladığı günlerde en çok konuşulan şeylerden birisi de "güçlü bağışıklık sistemi" olmuştur. Eğer zamanında bağışıklık sistemine zarar veren antibiyotikler ve gıdalar yerine bağışıklığı güçlendiren ilaçlar ve gıdalar kullanılmış olsaydı bugün virüs salgınını daha az zararla atlatabilirdik. Onun için ilaç kullanımı çok dikkat edilmesi gereken bir konudur. Ümit ediyorum ki antibiyotikler için son yıllarda gösterilen hassasiyet, antidepresanlar ve benzeri ilaçlar için de gösterilmeye başlar. Aksi halde koronavirüs salgını sonrası kucağımıza nur topu gibi sorunlar göreceğiz.

Bu vesileyle tüm milletimiz için sağlık ve afiyet diliyor, Ramazan ayının hayırlı ve bereketli geçmesini yüce Allah'tan niyaz ediyorum.
OGÜNhaber