Sınıfta, sırasında oturup öğretmeninden ders dinlemeyi dahi henüz öğrenememiş çocuklardan ve gençlerden, evlerinde uslu uslu oturup ders dinlemelerini bekleyen Milli Eğitim Bakanımız, bizim öğrencileri acaba Japon öğrenciler ile mi karıştırıyor.
Zaten Eğitim Sistemi ve kalitesi ülkemizin kronikleşmiş bir problemiydi, şimdi bu salgın bahanesiyle alınan tedbirler sebebiyle de artık eğitim sistemimiz yoğun bakıma alınmış bir hasta gibi oldu.
Koronavirüs toplamda ne kadar insanı öldürecek bilmiyorum ama öğrencilerimizin eğitime ve okumaya duydukları hevesi hepten öldürecek gibi görünüyor. 5 aylığına oyun konsollarına ek vergi koysanız ne olacak ki. Zaten herkesin elinde bir akıllı telefon var, her evde bilgisayar ya da tablet var. Hatta belki de içinde oyun konsolu olmayan ev bile kalmamıştır çoktan.
Devlet, kendi vatandaşları ile köşe kapmaca oynamak yerine "Devlet aklı"nı kullanarak, elindeki devlet gücünü ve imkanlarını kullanarak tedbirleri önceden alamaz mı? İstese tabi ki alabilir, ama bu öyle kısa vadeli hesaplarla olacak iş değil. İşte bakın, hiç hesapta olmayan bir salgın sebebiyle tüm eğitim sistemi dijital/sanal ortama kaydı. İyi de bizim çocuklarımız ve gençlerimiz acaba buna ne kadar hazırlardı? Bence hiç…
Eğitim sistemimiz hiç sempatik değil. Çok sıkıcı ve bilimsellikten uzak. Sadece müfredattan bahsetmiyorum, sistemin kendisi de bilimsellikten uzak. Yani ülkemizin gerçekleri ile örtüşmeyen, indirgemeci bir sistemimiz var.
Tamamen ezbere dayalı ve "level atlama"ya odaklı, yani hedefleri sadece "sınıf geçmek" ya da "sınav geçmek" olan öğrencilerin yetiştiği bir sistem bu.
"Medya okur-yazarlığı" diye bir ders vardı mesela, (belki hala vardır bu seçmeli ders, bilmiyorum) gerçekten çok merak ediyorum, acaba bu dersi bugüne kadar kaç öğrenci seçmiştir. Seçenlerin ders başarısı ne seviyededir? Bu dersi seçmeli ders olarak düşünen eğitimciler aynı şeyi çok önceden "internet-yazılım-teknoloji-bilişim-yapay zeka" konularında da düşünemezler miydi? Bunları nasıl kullanmak gerektiğine dair eğitici, öğretici ve sevdirici bir seçmeli hatta zorunlu bir ders okutulsaydı bugün gençler ne durumda olurdu acaba?
Hani bir zamanlar "Fatih Projesi" diye bir saçmalık vardı. Öğrencilere tabletler dağıtılmıştı. Gerçekten ne oldu o projenin akıbeti? Dağıtılan yüzbinlerce tabletin akıbeti ne oldu acaba? İhaleleri alıp, devlete tabletleri satanlar köşeyi dönmüşlerdir mutlaka fakat tabletleri alıp da derslerinde daha başarılı olan öğrenciler oldu mu acaba? Hiç sanmıyorum.
İyi de niçin bu milletin varlıkları böyle saçma sapan projeler ile heba ediliyor. Burada devlet aklı nerede peki? Eğitim sistemini onlarca yıldır deneme tahtasına çeviren ve bu milletin evlatlarını da heba eden yöneticiler hangi akla hizmet etmişlerdir. Yazık değil mu milletin evlatlarına. Bu yüzden milyonlarca çocuğumuz ve gencimiz cemaatlerin ve tarikatların ağlarına düşüyorlar. Düşüyorlar da orada eğitim sistemi ve kalitesi çok mu farklı sanki.
Velilerin inek gibi sağıldığı, evlatlarımızın da robot gibi yetiştirildiği bu okullardan bugüne kadar hangi başarı elde edilmiştir, koskoca bir hiç tabi ki. Zaten başarılı olan, kendini yetiştiren, kalıtsal olarak buna yatkın gençleri hesaba katmıyorum çünkü böyle öğrenciler özellikle seçilip ayıklanarak okulların reklamı için kullanılan reklam malzemesi olmaktan öteye geçemiyorlar.
Az önce de söylediğim gibi, devlet vatandaşları ile köşe kapmaca oynamamalıdır.
Millet otogaz tercih ediyor diye ek vergiler koyarlar, yurtdışından telefon getiriyor diye ek vergi koyarlar, millet tatile yurtdışına gidiyor diye harç koyarlar.
Hadi bunları bir şekilde anlıyor ve bende destekliyorum ama devlet şunu bilmeliydi bence, biz bu öğrencileri evlerine kapatıyoruz ama bunlar evlerinde ders izlemek yerine oyun oynamayı tercih ederler.
İstediğiniz kadar ek vergi koyun, evet belki oyun konsolu satışlarını azaltabilirsiniz ama aklı fikri oyuna çalışan bir gençliği evlerinde tutup onlara ders izlettiremezsiniz.
Anne baba zoruyla izleyenlerden de zaten iyi bir öğretim almalarını beklemeyin.