Belinde bir halat boşlukta sallanıyor gibiyim, mutlaka bir yere çarpmam lazım durmak için. Hayırlara vesile bir şeyler bekliyorum ama ne bekliyorum onuda bilmiyorum. Anlayın ne haldeyim derken bir yazı dikkatimi çekti.
Çok sevdiğim Gülse Birsel'in yazısı. Bana iyi geldi. Benden de nacizane tavsiye doğaya dönün.. Doğa varsa insanoğlu var, doğa yoksa insanoğlu da yok..
"Kafaya takmayın, kaderci olun, krizleri fırsatlara çevirin, derinizi kalınlaştırın. Çünkü 2017’yle başa çıkmanın başka yolu yok. Aşağıda bedava yaşam koçluğu önerilerimi bulacaksınız. Önümüzde savaşıyla, kriziyle, gerginliğiyle deli gibi bir yıl var. Ama siz öyle bir kafayla girin ki, 2017 sizi görünce sopasını saklasın.."
Bence şahane bir yaşam koçu olabilirdim. Yaşam koçlarının çoğundan ayıptır söylemesi daha zenginim. Daha ünlüyüm. Spor yapmadan normal kilodayım ve psikoloğa gitmeden az çok bir ölçüde akıl sağlığım var. Ne kadar az ne kadar çok, gününe göre değişir. Bugünkü akıl sağlığım biraz karneyle dağıtmışlar gibi. “Onlardan daha zenginim” filan yazıyorum zira. Olsun. Her şekilde görülüyor ki yaşam koçlarının dediğini değil, benim yaptıklarımı yaparsanız, yaşamınızda daha güzel şeyler olabilir. Ve daha da güzeli, benim önerilerim bedava...
Ben endişe ve tasadan yıldım arkadaş! Hayır ne faydası var? Ben gece uykusuz kalınca dolar 2,00TL’ye mi iniyor? Ben her akşam CNN seyredince terör mü azalıyor? Yoo. O zaman derin bir nefeees ve hep beraber gevşiyoruz!
Kendinizi dinlemeyin, beyninizde buluttan nem kapan, vesveseli, geveze ve drama seven bir teyze oturuyor. Onu dinlemeyin. He deyin geçin. Müzik açın, kitap okuyun. Su yatağını bulur efendim! Yarın ne giyeceğinizin planı bile bazen tutmuyor, hayatınızın geri kalanını planlamak nasıl bir ukalalık! Kendinizi rüzgara bırakın, akıntıya karşı yüzmeyin.
Ne yerseniz yiyin: Asla yediğiniz tavuğun özel hayatında neler yaşadığını öğrenemeyeceksiniz. Ne kadar gezdi dolaştı, ne kadar pinekledi, ne stres yaşadı bilemeyeceksiniz. İçtiğiniz sütün kaynağı olan inek ne yedi, emin olamayacaksınız. Ekmeği, şekeri filan azaltın ama gerisini bırakın dağınık kalsın. İçtiğimiz sütün nereden geldiğiyle ilgili duyduğumuz endişe, sağlığımıza o sütten çok daha fazla zarar veriyor, o noktaya geldik!
Kas, makbul bir şey değildir: Sadece kebapta değil, bence insanda da fazla kas tatsız oluyor. Günde 1 saat spor yapmayınca bütün gün dert edenlerden olmayın. İnsanoğlu lazım olduğunda hareket etmek için tasarlanmış bir canlı. Doğada yarasa gibi ters asılıp mekik çekmek gibi bir aktivite türü yok. Yürümek var, yüzmek var, meyve toplamak var. Efendi gibi spor yapın, durup dururken sakatlık çıkarmayın.
Krizi fırsata çevirin: Ekonomik kriz var mı yok mu tartışılıyor. Ben de doğrusu “Var” diyene deli gözüyle bakmıyorum. Özellikle aile reisleri için, işte size para harcatmaya çalışanları reddetme fırsatı. Krizi öne sürerek misafirden, hediyeden, hafta sonu illa AVM’ye gitmekten, hatta uzun telefon konuşmalarından kurtulabilirsiniz. Fast food’u bırakıp evde daha çok yemek yemek, ucuz olduğundan daha çok sebze tüketmek, taksiler indi bindi ücreti 8,50 TL almaya başladığından daha çok yürümek... Güzel şeyler bunlar. En azından bu şekilde bakalım.
Elinizde olmayan şeylere kafayı takmayın, çünkü elinizde değil: Suriye’deki savaş veya Türkiye’deki tehlikeli yapılanmalarla ilgili tasalanıyorsunuz. Çok normal. Peki tasalanmanız neye yarayacak? Her şeyi devletten beklememek lazım ama bazı şeyleri de devletten beklemek lazım! Ben bekliyorum mesela. Devlet bunları çözsün! Veya oradakiler o işi yapmasın, gelsin senaryo yazsın, takı tasarlasın, ne bileyim tornacılık yapsın. Çünkü ben ülkeyi yöneteceğim diye çıkmadım oraya, onlar çıktı.
Dünyanın her yeri feci, bir şey kaçırmıyorsunuz: Türkiye’nin çivisi çıktı, gidelim buralardan diyenlere: “Nereye yav, karpuz keseceedik?” Hakikaten, öncelikle bir düşün, seni neresi istiyor? O isteyen yeri sen istiyor musun, yani ilginiz karşılıklı mı? Bütün bunlar tamamsa, bir de bak bakalım orası buradan daha mı güvenli? Emin misin? Bence o kadar abartma, dev kararlar verme. Gurbetçilere gurbetin ne demek olduğunu bir danış, dinle. Sonra da çık bir dolaş, vapura bin gez, bir çay iç, açılırsın."
Biraz rahatladım mi sanki ama ben oralarıda geçmiştim zaten. Yani ne kaldı ki oynatmaya.. Az kaldı gibi hissediyorum..
İşte ruh halim; üzgünüm, mutsuzum. Ama devam diyeceğim, Hemde hiç yılmadan, daha iyiye.. İnadına daha yaratıcı, çalışkan, yardım sever bir şekilde ilerii marş. Durmak yılmak yok.
İşte sevgili okurlar, biraz karıştı ama yoldan çıkmadan devam ediyorum. Hepinizi selamlıyorum. Haftaya karşınıza daha normal çıkmak sözüyle byeeee...