Şehzade Orhan Osmanoğlu
Hepinizin malumu olduğu üzere Çanakkale savunması ile ilgili hazırlıklar, Cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han'ın emriyle başlatılmıştır. Çanakkale Boğazı'nın devletin savunmasında olmasının öneminin farkında olan Sultan Abdülhamid, çeşitli çalışmalar için girişimlerde bulunmuş. Düşman saldırısı ihtimaline karşı Çanakkale'ye torpil döşetmiş.
Padişahın baş kimyageri olan Polonya asıllı Bonkowski Paşa, 1897 yılında deniz savunmasıyla ilgili bir rapor hazırlayarak, Sultan Abdülhamid'e sunmuş. Raporu Osmanlı arşivlerinde bulan tarihçi Ahmet Temiz, Bonkowski'nin savaştan 18 yıl önce hazırladığı bu raporun savunmayla ilgili önemli bilgiler verdiğini belirtiyor. Abdülhamid Han'ın ileri görüşlülüğünün bu belgede de ortaya çıktığını kaydeden Temiz, şöyle konuşuyor: "Başkimyager, hazırlamış olduğu raporunda düşman devletler tarafından İstanbul ve Çanakkale Boğazı'na karşı vuku bulacak bir saldırı esnasında buraların savunulması için denize döşenebilecek ve düşman gemilerinin geçişlerine engel olabilecek torpilleri ele almıştır."
Padişaha sunulan raporda şu bilgiler yer alıyor: "İstanbul ve Çanakkale boğazlarının muhtemel bir düşman saldırısına karşı muhafaza altına alınmasından bahsediliyor. Ben de Halife Hazretleri'ne verdiğim vatanın muhafazası sözü gereği, sadık tebaanın mesailerine gücüm yettiğince katılmak üzere fenne müracaat ettim. Biraz fikir yürüttükten sonra, bir nevi hareketli bir torpil icat ettim. Bu usul Çanakkale Boğazı sularında münasip bir şekilde kullanıldığında Akdeniz adalarından zorla girmek isteyen bir düşman filosunun girişini tamamen imkânsız kılmazsa bile oldukça zorlaştırır."
Dedem Sultan Abdülhamid Han, tahttan haksız bir darbe ile indirildikten sonra Beylerbeyi Sarayı’nda beş buçuk yıl hapis hayatı yaşadı. Bu süre içerisinde, otuz üç yıl dahiyane bir denge siyaseti ile savaş riskine sokmadan ayakta tutmaya çalıştığı devletin siyasetten anlamaz bir güruhun elinde savaşa sürüklenmesine şahit oldu. Bu elbette onun için çok büyük bir üzüntü kaynağıdır.
Çanakkale'de yaşanan kıyametin hemen öncesinde dünyanın bir büyük savaşa doğru sürüklendiğini gören Sultan II. Abdülhamid devletin başkentinin muhafazası için Çanakkale Boğazı'ndaki savunma tertibatını savaşa hazır hale getirmeyi öncelikli iş edinir.
İttihatçılar onu tahttan indirmek için harıl harıl çalışırken o İttihatçıların ileride ülkeyi ateşe attığı I. Dünya Savaşı’na hazırlamakla meşguldü. Ne acıdır ki Çanakkale zaferi denilince Enver Paşa’nın ismini zikredenler Abdülhamid Han’dan hiç bahsetmemektedirler.
1890 senesinde dönemi komutanlarından Mareşal Asaf Paşa'yı Çanakkale Boğazı'ndaki top ve bataryaları yenilemek ve boğazı geçilemeyecek derecede tahkim etmek üzere Sultan Abdülhamid tarafından görevlendirir.
Çanakkale Boğazı’nı askerî bakımdan güçlendirmek üzere bina edilmiş Kale, Kışla, Tabya gibi istihkâm yapıları ve Ayrıca lojistik destek vermek üzere civardaki yerlere inşa edilmiş veya tamir edilmiş hastane, cami çeşme kuyu yaptırmış ve daha da ilginci bunların hepsinin fotoğraflarını çektirerek kayıt altına almıştır.
Selahaddin Adil Paşa bu çalışmalar ile ilgili şunları söyler "Hakikaten büyük kısmı II. Abdülhamid döneminde yapılan yenileme ve güçlendirme çabaları hem düşmana büyük zarar verdirmiş, hem de siperlerdeki asker kaybını en aza indirmiştir."
Çanakkale’nin düşmesinden korkan İttihatçılar Talat Paşa’nın başkanlığında Beylerbeyi sarayına gidip II. Abdülhamid’e İstanbul’dan Konya’ya gitmesi gerektiğini teklif ettiklerinde Sultan 'Şevketli biraderimin bastığı yerlere dahi bağlılığımı arz ederim. Ancak endişeleri tamamen yersizdir. Eğer dokunulmamış ise, ben zamanında Çanakkale'yi fevkalade tahkim eylemiştim. Oradan hiçbir donanmanın geçmesi mümkün değildir. Amma farz edelim ki öyle bir felaket başa geldi. O halde hükümdarın yapacağı şey tacını tebaasını terk ederek kaçma zilleti değil, sarayındaki payitahtının taşları altında canını feda etmektir. Hazreti Fatih, bu beldeyi küffar elinden fethettiği zaman, Bizans İmparatoru Konstantin kaçmayıp, harp ede ede yıkılan kalelerin altında can vermek kahramanlığını göstermiştir. Biz Fatih'in soyu, Konstantin'den aşağı kalamayız. Zat-ı Şahane'ye böylece arz edin. Müsterih olsunlar ve ezeli iradeye boyun eğsinler. Şuradan şuraya kımıldamasınlar, düşman buraya giremez. Bana gelince, ben artık hiçbir yere gitmem. Yegâne arzum burada ölmektir. Biraderimden ve hükümet-i seniyyeden bu arzuma yardımcı olmalarını dilerim!' demiştir.
Bu sözler o kadar tesirli olmuştur ki Padişah Mehmed Reşad ve İttihatçılar bu düşüncelerinden vazgeçmek zorunda kalmışlardı. Böylelikle ordumuzun maneviyatı sarsılmamış ve zafer müyesser olmuştu. Sultan Abdülhamid padişah olmadığı halde gösterdiği bu kararlı tutum ile Çanakkale savaşının üzerinde belirleyici olmuştur.
Evet kıymetli okuyucularım hamasetle değil gerçeklerle tarih yapılması lazım ki hakikatler ortaya çıksın. Bizler atalarımıza layık insanlar olarak hep hakikatin peşinde olalım.
Hepinizi Allah’a emanet ediyorum aziz okuyucularım.