Siyasette yol arkadaşlığı..

Değeri dostlarım ve okurlarım, bugün size biraz siyaset, biraz dostluk, biraz da siyaset ahlâkından, siyasi yol arkadaşlığından bahsedeceğim.

Dostlarım!
Türkiye eski Türkiye değil. Dik duran, masaya yumruğunu vuran, nerede bir mazlum Müslüman varsa yardım elini uzatan bir Türkiye var artık.

IMF‘ye borcu kalmayan, gelir düzeyi 2300 dolardan 12000 dolara yükselen, dünyada gündem olan büyük projelere imza atan bir Türkiye var ve bütün bunlar 15 yılda AK Parti ve başında Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde gerçekleşti. İster beğenin ister beğenmeyin ama eski Türkiye yok artık.

Evet dostlarım yukarıda yazdığım gibi konumuz siyasi yol arkadaşlığı. Düşünün iki dava arkadaşı var, aynı yola baş koymuş, yola beraber çıkmış, iki kardeş gibi iki dost. Dava ise büyük ve şahlanmış Türkiye...

İki dost siyasete atılmışlar fikirler aynı, istikamet aynı, hedef aynı. Hani bir şarkı vardı “beraber yürüdük biz bu o yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda” sözleriyle sanki bu dostluğu anlatmaktadır. Birlikte çıktıkları davayı anlatmaktadır sanki.

Dostlarım her ne kadar aynı yola baş koymuş olsalar da hedefleri, istikametleri bir olsa da bir davada iki tane lider olmaz. İki dost içinden birinin lider olması diğerinin onu desteklemesi gerekir.

Hani geçen yazılarımdan birinde sizlere minibüs muavinini anlatmıştım ya. Şoför direksiyon başında oturup hedefe ulaştırır, muavin ise ona yardımcı olur. Buradan yola çıkarak size Devlet beyin asil duruşunu, devletimize ve Erdoğan’a sahip çıkmasını anlatmıştım.

Aynen o örneğimde olduğu gibi dostlarım bir otobüste iki şoför olmaz, bu milllet çift başlılığı kaldıramaz, mutlaka tek bir lider olması gerekir. Bugün sizlere anlatmaya çalıştığım diğer yol arkadaşının kim olduğunu sanıyorum anlamışsınızdır. Sabık Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.

Evet bir süreden beri yol arkadaşları arasına bir soğukluk girdi. Son günlerde ise bu daha da belirginleşti. Yol arkadaşı Abdullah Gül’ün, yaptığı açıklamaları şahsım adına çok üzücü buldum. 

Dostum dediği, beraber yola çıktığı kişi ülkenin başında olabilir ve yanlışlar da yapabilir Onu uyarmakta haklıdır, bu çok doğal, dost dedik ya elbette fikrini söyleyecektir. Ama bunu bir medya aracılığı ile ya da tweet atarak yapmamalıydı. Bu hiç etik değil. Tecrübeli bir siyasetçi, bir dost ve yol arkadaşı için hiç hoş bir hareket değil.

Siyasi yol arkadaşı, dostunu uyaracaksa bunu dostluğa yakışır bir şekilde yapar. Mesela bir yemek davetinde ya da özel bir ziyarette konuyu gündeme getirerek uyarısını yapar.

Son iki yılda ülkemizde iç ve dış hainler çoğalmışken, bunların da üzerine başımızda bir fetö belası, pkk ve pyd belası varken dost, liderin yanında olmalıdır. Lideri yalnız bırakmamalıdır,düşmanlara ve hainlere karşı birlik içerisinde durmalıdır.

Halbuki bir haftadan beri Sayın Erdoğan ve Gül arasında büyük bir anlaşmazlık var gibi gösterilmekte ve bunu fırsat bilen taraf medya ise gündeme getirip bununla millete algı yapmaktadır. Maksat kaleyi içerden fethetmek.

Bizim Osmanlı torunu olarak bir nasihatimiz var. Burdan önce Sayın Abdullah Gül’e sesleniyorum “dostunu yalnız bırakma, O sevabıyla hatasıyla bu ülkenin seçilmiş lideridir.

Ve yine Sayın Ahmed Davudoğlu’na sesleniyorum “siz bu yola birlikte baş koydunuz, ülkemiz zor günler geçirdi ve tehlike hâlâ bitmiş değil. Sayın Erdoğan’ı Sultan Abdülhamid Han Hz.lerinin yalnızlığına bırakmayın!”.

Burda mesele Erdoğan değil ülke, vatan meselesidir. O’na sahip çıkalım. Amacım sizleri eleştirmek değil. Allah şahidim olsun ben sadece bu vatanı bu milleti düşünüyorum ve olan biten hadiseler bizleri çok üzüyor.

Erdoğan’a tekrardan el uzatın, muhabbet ve sadakatinizi gösterin. Hoşunuza gitmeyen bir karar verirse, uyarılarınızı ve fikirlerinizi kendisine etik bir şekilde bildirin. Sizleri gerçek birer siyasi yol arkadaşı ve dost olmaya, öyle davranmaya davet ediyorum.

Siz bir dava adamısınız. Bir davanız var. Ve bu davanın protokolleri var. Hepimizin şahsi protokollerinin üstünde. Şili’de annesi tarafından terk edilen çocuğun çığlığı ile uykunuzu kaçıran bir dava. Taksimde çöp tenekesinde bulunan bebekle üşüten bir dava. Dünyada fuhuş çetesinin elinde olan 1.5 milyon çocuğun çığlıkları varken uyuyamazsın kalk, diyen bir dava. Naçar bir halde otobana düşmüş kadınların gözyaşlarını silmek isteyen bir yüce dava. Mühür sizde. Ona odaklanmamız gerekir hepimizin. Duruşunuzla, söylemlerinizle gaflettekileri uyandırmanız, ve dahi utandırmanız gerek. “Biz ne yapıyoruz bu kadar ciddi meseleler varken” dedirtmeniz gerek.

Evet dostlarım, ben sade bir Türk vatandaşı ve bir Osmanlı torunu olarak bu iki yol arkadaşından bu şekilde davranmalarını temenni ve arzu ediyorum. Bizi birbirimize bağlayan özel bağlarımız var. Bir ucu Medine’de..O dertli yâr’in hürmetine..

Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.”Tevbe-128-

Dilerim talebimi değerlendirisiniz. Tüm tarafsızlığımla.
Allaha emanet olun!
OGÜNhaber