Osmanlı Hanedanı memleketten sürüldü ama yüreklerden sürülmedi!..

Şehzade, Orhan Osmanoğlu

Bilemiyorum, zannedersem birkaç yazı sürecek bir mevzu bu.

Hakikatte ciltler yazılsa bile nihayete erecek bir konu değil şüphesiz. Ama elimden geldiğince bazı hususları belirtmek istiyorum.

Biliyorsunuz 3 Mart 1924 tarihinde Halifeliğin kaldırılmasıyla birlikte üyesi olmaktan şeref duyduğum Osmanlı Hanedanı üyeleri süresiz bir şekilde sınır dışı edilmişlerdir. Sürgüne giden hanedanımızın mensuplarının pek çoğu bu durumun kısa sürede son bulacağını düşünüyorlardı haliyle. Ama bu iş hiçte onların düşündüğü gibi olmadı. Hanedanın hanım mensupları 16 Haziran 1952 tarihinde çıkarılan özel bir kanunla dönüş izni alırken, erkekleri ise 15 Mayıs 1974 tarihli Genel Af yasasının 8. maddesiyle ülkelerine geri dönebilmişlerdir. Ancak, 1952 yılına kadar yasağın devam ediyor olmasına rağmen bazı istisnai durumlar yaşanmıştır.

Resmî adıyla "Hilâfetin ilgâsına ve Hanedan-ı Osmanî'nin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair 3 Mart 1340 (1924) tarih ve 431 numaralı kanun" 13 madde idi. 3. maddede "İkinci maddede söz konusu kimseler işbu kanunun ilânı tarihinden itibaren on gün içinde Türkiye Cumhuriyeti arazisini terketmeye mecburdurlar" deniyordu. Ancak kanun kapsamına giren hanedan üyeleri ve mensuplarından, o sırada hasta yatağında yatmakta olan Sultan Beşinci Murad Han'ın kızı Fatma Sultan ile eşi ve üç çocuğu hariç hiçbirisi sözü edilen 10 günlük süreyi kullanamamışlardır. Kanun, 6 Mart 1924 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığına göre vatanı terk için son gün 15 Mart olmalıydı. Hâlbuki Halife Abdülmecid Efendi, oğlu Ömer Faruk Efendi, kızı, zevceleri ve üç kişilik maiyeti, daha 4 Mart sabahı Dolmabahçe Sarayı'ndan alınarak otomobillerle Çatalca'ya getirilip Simplon Ekspresi'ne bindirildiler. Vatanı terk için şehzadelere 6 Mart'ın başladığı gece yarısına kadar 48 saat, sultanlara ve diğerlerine ise 1 hafta süre verilmişti. Bu sebeple 10 Mart günü bittiğinde, o sırada zaten yurt dışında olanlar ile Fatma Sultan ve ailesi haricinde, kanunun saydığı kişilerin tamamı vatan topraklarını terk etmiş bulunmaktaydı.

Kıymetli dostlarım dünyada önetim şeklini darbelerde, hânedanlar mutlaka sıkıntı çekmiştir. Ancak hiçbiri, Osmanlı hânedanı kadar büyük acılar çekmemiştir.

Merhum Yılmaz Öztuna diyor ki: "Iki büyük dünya savaşı sonunda Avrupa tarihini oluşturan en büyük hânedanlar sona erdi. 4’ü imparatorluk hânedanı idi: Rusya’da Romanof’lar, Almanya’da Hohenzollern’ler, Avusturya-Macaristan’da Habsburg’lar, Türkiye’de Osmanoğulları. Ve daha birçok krallık hânedânı. Rusya’da komünistlerin vahşice yok ettikleri Romanof’lar hariç, hiçbir hânedan Osmanoğulları derecesinde olumsuzluklara mâruz kalmadı. Osmanoğulları, 2700 yıllık Türk tarihinin en büyük ailesidir. Göktürk, Selçuklu, Timur hânedanlarından bile büyük… Ertuğrul Gazi’den (1191-1281), Ikinci Abdülhamid’e (1842-1918) kadar iki düzine dâhi çıkardı. 1516-1924 arasında hilâfet (halifelik) tâcını da büyük liyakatle taşıdı." (Türkiye Gazetesi, 19 Temmuz 2010)
OGÜNhaber