Kıymetli okurlarımız!
Son günlerde yeni bir gıda tartışması ile karşı karşıyayız. Evet gıda güvenliği hususunda istediğimiz noktada değiliz. "Ekin ve nesil ifsadı (bozulması)" Kur'an-ı kerimde beraber zikrolur. (2/205) Önce gıda bozulur sonra nesil ve ahlak.
Osmanlı'da gıda ihracatına bayağı sınırlama vardı. Dört mevsimi yaşayan dünyanın sayılı ülkelerinden olan memleketimizde dünyanın en kaliteli gıdalan üretilmekte. Lakin çoğu ithal olmakta. Halbuki bunu evveliyetle bu vatanın insanı tüketmeli.
Gıda da Osmanlının son derece katı kuralları da vardı. Gerek fiyatlarda gerek kalitede. Yasalar son derece caydırıcı olmalı.
Aksi takdirde gıda sebepli sağlık sorunları hayatımızın vazgeçilmezi olur.
Biz deriz ki, ilhamını tarihten alan Milli Gıda Politikamız olmalı.
Bunun için;
1- Osmanlıda devlet üretim çiftlikleri 4-5 milyon dönüm idi. Bunun mazisi Osmanlının kuruluşuna kadar gider (Bkz:TİGEM resmi sayfası linki). Bu sisteme geri dönülmeli. Bursa Karacabey tarım işletmesi 700 yaşında. Olabilir. Hayal değil. Her vilayete bir Karacabey tarım işletmesi gibi üretim çiftliği kurulabilir
2- Her an en az nüfusun üç katı sayıda koyun-keçi sayımız olmalı.
3- Halka; bal, balık, ceviz, et, süt, peynir gibi hayatî gıda ürünler olabilecek en doğal hali ile ulaştırılmalı. Belediyecilik yap kaldırım sök kaldırım değildir. Valilik kaymakamlık kurdele kesme yeri değildir. Efendiler! eser bırakın eser...
4- Et üretimini arttırmak 55 kg olan koyunu hormonla 80 kg yaparak artırmak değildir. 55 kg doğal koyun sayısını arttırmaktır.
5- Süt üretimini arttırmak demek 15 kg süt veren ineğin genleri ile oynayarak 60 kg süt verir hale getirmek değildir. 15 kg sütün kalitesini korumaktır.
6- Türkiye, batıdan doğuya doğru yükselen coğrafi yapıya sahip. Yani bizim mera sorunumuz yok. (Taha 53- “Yeryüzünü sizin için bir döşek yapan, oradan sizin için yollar açan ve gökten bir su indiren O'dur.” İşte Biz o su ile türlü türlü bitkilerden çiftler çıkardık. 54- Hem siz yiyin, hem de hayvanlarınızı otlatın. Akıl sahipleri için bunda nice ibretler vardır!
7- Sadece Karadeniz de 120.000 dere var. Camız üretimi ihmal edilmemeli.
8- 35.000 mağaramız var buralarda doğal deri peyniri üretimi yapmamak için hiçbir neden yok. Doğal antibiyotik adeta.
9- Memleketimizin %50'den fazlası dağlıktır. Sultan Alparslan dağlara konar göçer Yörükleri yerleştirerek et-süt-peynir ihtiyacını karşılamıştır. Ve dahi Kur'an-ı Kerim'de arıların dağlara ev yaptığından bahsedilir. Yani kaya balı (Nahl/68). Bunun için de varlığımız var. Çok şükür.
10- Bütün bunlar kooperatifleşerek yapılmalı, zira kooperatif aşırı servet farklarını engeller. Herkesi mühendis yapmaya çalışmak fiziğe aykırı. "Çobanlık yapmayan peygamber yoktur" Buhari. Hz. Şuayib-as- kızları ile hayvancılık yapardı. Sonra Hz. Musa-as-i damat olarak yanına aldı ve beraber çalıştılar.
Kalın sağlıcakla.