Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak: "Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım" diye bağırır.
"Dövene elsiz, sövene dilsiz" olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: "Kabak aşağı, kabak yukarı..."
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Berber dervişe bakar, sorar:
"Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?"
Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:
"Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!"
Ne demiş Yunus Emre;
Olsun be aldırma Yaradan yardır...
Sanma ki zalimin ettiği kârdır...
Mazlumun ahı indirir şâhı...
Her şeyin bir vakti vardır..
Davası Hakk olan da ... Davasını savunmaktan, dile getirmekten asla korkmasın! Davası Hakk olanın hamisi Allah olur.
Allah en doğrusunu bilir .
Vesselam...
Selam ve dua ile Allah'a emanet olunuz!