Kızım Nilhan Sultan. 29 yaşında, gözbebeğimiz, ilk çocuğumuz. İyi bir tahsil almış, imanlı, vatansever, milliyetçi, sakin, edepli, mütevazi, tam bir Sultan. Dedelerine asla laf söyletmez.
Diğerlerimizde olduğu gibi bu konu kızımın da kırmızı çizgisi. Atasına sahip çıkan bir Osmanlı torunudur kızımız. Geçtiğimiz Temmuz ayında referandumla ilgili ufak bir video yayınlandı. Kızım, videoda Sayın Cumhurbaşkanımıza başkanlık sistemi için “
EVET” diyerek destek verdi. İşte olay orda koptu, tabi ki tam o sıralarda Nilhan Sultan Kızımızın tesettüre girmesi karşı tarafı iyice alevlendirdi. Bazı medya kuruluşları, köşe yazarı ve sanatçılar kızımın üstüne geldiler. Yetmedi bir TV kanalında üstelik canlı yayında edepsizce hakaretler ve ithamlarda bulunuldu ve kendisine bir çok iftiralar atıldı.
Bunlardan birkaçı şöyle ki; Kızım güya İstanbul’un yarısını istermiş. Tesettür konusunda edepsizce ileri gidip, kızıma ait olmayan bikinili bir bayan resmi koyarak oymuş gibi gösterilmesi. Bazı TV, gazete ve sosyal medyada inanılmaz derecede tehditlere varan hakaretler… Ve bu olan biten hadiselerin bittiği yok, susmak bilmiyorlar. Ve en son mübarek bir köşkte sergilenen şu meşhur sergide gösterilen o adap dışı heykeller. Bu rezalet bardağı taşıran son damla olmuştu artık. Kızımın tek tesellisi imanı ve ailesi. Kendisine hep teselli oldum ve “
üzülme Allah seninle kızım”dedim. Ne kadar acı bir şeydir bir babanın, yetişkin kızını dizinin dibinde ağlarken görmesi.
Lakin Allah bekletir ama asla ihmal etmez. Nihayet bunca haksızlığa uğrayan kızım kararını verip, o şahısları mahkemeye verdi. Ve bugün Perşembe 21/12/2017, mahkemeden çıkan karar kızımın lehine oldu.
Evet dostlarım bu karar hepimizi sevindirdi ve inşallah bir emsal teşkil eder ki bundan sonra ceddimize ve yaşayan hanedan fertlerine daha dikkatli konuşurlar. Ben de bugün bu mutluluğumu sizlerle paylaşmak istedim.
Allah'a emanet olun.
Hadise özetle: Osmanlı Padişahı
Sultan 2. Abdülhamid'in beşinci kuşaktan torunu
Nilhan Osmanoğlu, Özgür Özel'in Manisa İl Başkanlığı'ndaki toplantısında kendisine yönelik "
Sen Atatürk'e dil uzatıyorsun ya. Eğer Atatürk olmasaydı sen mutlaka yine yaşardın. Ama hangi sarayın, hangi odasında, hangi kafesin altında dedenin, babanın uygun gördüğü hangi paşanın kaçıncı karısı olurdun onu bir düşün." şeklindeki sözleriyle kendisine üzerine tazminat davası açmıştı. Mevlana hocamızın şu sözlerini tekrarlamakta fayda var bu vesileyle: “
Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye?”