Şahin Tepesi.
Kaç bölümdür izliyorum.
En sonunda kaleme almak istedim.
80’lerin Şahin Tepesi, 2018 Türk uyarlaması zorlama olmuş.
Zenginlik, miras kavgası, şık giyimler, görkem, konak, holding, bağ/bahçe vs. hepsi kullanılmış.
E niye tutmadı!
Neden bir Aşk-ı Memnu gibi efsaneleşme yolunda ilerlemedi?
Aşk-ı Memnu da böyle zenginlik içinde yürüyen entrikalarla dolu bir diziydi.
Oysa
Zerrin Tekindor, Tuna karakteriyle nasıl da döktürüyor.
Nefret ediyorsun, kızıyorsun, gülümsüyorsun, çılgınlıklarına bakakalıyorsun.
Melek karakterini canlandıran
Ebru Özkan ise, iyi huylu, çocuklarına düşkün anne, acılarını kalbine gömmüş ve travmalarının tek başına üstesinden gelmeye çalışan bir kadın.
Sanat desen güzel çalışmış.
Melek karakterini ya beyaz ya da pudra tonlarında giydiriyorlar.
Melek ya...
Tuna karakterini söylememe gerek var mı?
O da malum siyah veya koyu tonlar.
Hele bir de ileride yıldızı parlayacak bir oyuncu gözüme çarptı ki, o da Cem karakterini canlandıran
Mustafa Mert Koç.
Her sahnesinde müthiş bir doğallık, çevresindeki materyalleri kullanışı, devamlılığını kaçırmadan, konuşurken bir şeyler yemesi (Amerikalı oyuncular bunu hep kullanır, Türk oyuncular ise kullanmaktan çekinir genelde.) ve mimiklerini doğru kullanmasıyla dizide en çok beğendiğim oyuncu oldu.
Boran Kuzum’u dönem dizilerinde görmeye o kadar alışmışım ki, zengin, şımarık ve günümüz delikanlısı olarak görmeye hala alışamadım. Sanırım o da alışamamış. Karakterine henüz ısınmadığını hissettiriyor.
Verda karakterini canlandıran
Aybüke Pusat’ı beğenirim.
Oynadığı dizilerdeki karakterlerine düzgün çalışan, doğru oynayan ama çizgisinden çıkmayan bir tavrı var.
Sanırım doğru oynamak onun için yetiyor.
Farklı bir şeyler denemekten çekinen bir havası var sanki.
Dizide bir şeyler oluyormuş gibi oluyor ama olmuyor.
Hikaye yavaş bir tempoda, küçük entrikalarla dönüyor.
Gizem, aşk hikayesi eksik kalıyor.
Aslında çok kaliteli bir yapım.
Umarım senaryo toparlar.
Aksi takdirde uzun soluklu bir dizi olacağını sanmıyorum.
En son reytingleri çok düşüktü.
Haftanın Filmi: The Equalizer 2 (Adalet 2)
Adalet-The Equalizer filminin ikincisi 4 sene sonra geri döndü.
Kahramanımız Robert McCall (Denzel Washington) yine haksızlığa uğramış insanlar için adalet sağlamaya devam ediyor.
The Equalizer 2’de eski CIA Ajanı Robert, Lift adında özel bir taksi firmasında (Uber gibi) şoförlük yapıyor.
Sessiz sakin bir hayat yaşarken gizliden gizliye haksızlığa uğramış insanları kurtarmaya devam ediyor.
Filmin ilk yarısı biraz yavaş geçse de son yarım saatinde başka bir filme geçiş yapmışsınız gibi aksiyonun içinde buluyorsunuz kendinizi.
The Equalizer’ın birinci serisindeki gibi
Robert McCall’un dövüş sahnelerini izlemek oldukça keyifliydi.
Kronometresini yine çalıştırıp kaç dakikada kaç kişiyi dövebileceğini gösteriyor.
Film, ilkinin çizgisinden şaşmadan, geçmişe odaklı bir hikaye kurgusunda ilerliyor.
Denzel Washginton’ın filmlerinde, olmazsa olmazları arasında olan “jazz müziğinin” olduğu bir sahne de yine atlanmamış.
İki Oscar ödüllü ve kendine özgü bir oyunculuğu olan Denzel Washington’ın bu filmini kesinlikle tavsiye ederim.
Haftanın Dizisi: Mrs. Wilson
The Affair dizisini izlediyseniz ve Alison karakteri öldü diye benim gibi üzüldüyseniz bu dizi size ilaç gibi gelebilir.
The Affair dizisiyle ödülleri toplayan, oyunculuğunu çok beğendiğim
Ruth Wilson, 3 bölümlük mini dizide oynamış.
BBC yapımı, gerçek bir hikayeden oluşan dönem dizisinde Ruth Wilson, kendi babaannesinin hayatını canlandırıyor.
Diziyi izlerken empati yapmaktan kendinizi alıkoyamıyorsunuz.
Belli ki Ruth Wilson da babaannesinin hayatından oldukça etkilenmiş ve bu mini diziyle tekrar yaşatmak istemiş.
Dizinin konusu kısaca şöyle:
20 senedir evli, eşiyle birbirini çok seven bir karı-koca, 2 tane de yetişkin oğulları var.
Yıllardır mutlu giden evliliğin ardından kadın kocasını kalp krizi sonucu kaybediyor.
Vefatıyla birlikte, o tanıdığını sandığı kocasının başka hayatları olduğunu öğreniyor.
Bir kadın bununla nasıl yüzleşir ve neler yapar?
İşte dizinin hikayesi burada başlıyor.
Etkileyici konuya sahip bu mini diziyi kesinlikle tavsiye ediyorum.
Bir küçük notum daha olacak.
Ruth Wilson’ı, The Affair’den sonra İngiliz aksanıyla izleyince şaşırmayın.
Herkese iyi seyirler, iyi haftalar.