Netflix'te yayınlanan, Berkun Oya'nın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği, oyuncuları arasında Meryem rolüyle öne çıkan Öykü Karayel, Yasin rolüyle şahane Fatih Artman, Ruhiye rolünde harikalar yaratan Funda Eryiğit, diğer rollerde ise Defne Kayalar, Tülin Özen, Derya Karadaş, Bige Önal, Settar Tanrıöğen, Alican Yücesoy, Nesrin Cavadzade, Öner Erkan ve Gökhan Yıkılkan yer alıyor.
Sıcacık akıp giden, size hep o özlediğiniz, kaliteli Yeşilçam filmlerinin tadını veren ve zamanın nasıl aktığını size unutturan güzel bir iş olmuş.
İyi toplum analizi.
Kimse karşısındaki anlamak üzere dinlemiyor durumunu, kendisini anlatmak üzere kurulu bir düzeni anlatıyor.
Tam bugünkü halimiz.
İletişim değil, iletim üzerine kurulu bir hayat.
Berkun Oya, sinema dili olarak, Atıf Yılmaz, Zeki Ökten, Şerif Gören, Yavuz Turgul ve diğer ustalara... sanki hepsine şapka çıkarmış.
Yer yer Semih Kaplanoğlu sinemasının sıkıcı durağanlığına kaptırsa da kendisini, senaryo ve karakterlerin renkliliği sayesinde, bu sıkıcılığı, sıkıntı olarak hissetmiyorsunuz.
Paramparça Aşklar ve Köpekler filmindeki gibi herkes birbirine değiyor ve hikayede herkes birbiriyle ilintili, bağlantılı çıkıyor.
Tüm sinema entelijansiyası, Paramparça Aşklar ve Köpekler'i izledikten sonra, bu tarz bir film yazmak ya da çekmek istemiştir.
İyi bir sosyolojik ve psikolojik sondaj olmuş.
Ee Berkun Oya'dan da daha azı beklememek lazım.
Öykü Karayel,(Meryem) olağanüstüydü.
Hiç bir anı kaçırmadan, her saniyeyi içselleştirerek oynamış.
Eminim ki büyük keyif almış.
Ve o keyif bize de yansıyor.
Fatih Artman, (Yasin) tarzını koruyarak, bize her seferinde farklı bir karakter oynayabileceğini gösterdi.
Çünkü, tarzı olmak, hep aynı şeyi oynamak değildir.
Her anında inandırıcıydı.
Funda Eryiğit (Ruhiye), ilk başta bana abartılı ve göstermeci geldi fakat sonradan "neredeyse kadına bir doktor falan bulalım." diye düşündüm.
O kadar inandırıcıydı.
Dizide karakterin değişim dönüşümünü, en abartısız şekilde ortaya çıkaran Ruhiye'ydi (Funda Eryiğit).
Meryem karakterinde; mesela doktora ilk gelmeye başlayan Meryem'le, "buraya gelmek bana çok iyi geldi" diyen Meryem arasında çok bir fark göremedik.
Neyin iyi geldiğini anlayamadık.
Meryem'e tek iyi gelen bir başkasına içini dökmek oldu.
Ama hayatında insanlara karşı olan bir değişimini göremedik.
Bayılmasına gelecek olursak duyguları coşunca heyecandan bayılıyormuş.
Psikolojik bir rahatsız değil aslında herkes heyecanlanınca bayılabilir. Bunun altında bir travma yatmıyor.
Diğer karakterler ise derinlemesine işlenmemiş.
Mesela Peri'nin (Defne Kayalar), Hazal takıntısını anlamadık. Gereksiz bir detaydı.
Tamam, Hazal da, Meryem de başörtülü olduğu için hepsini aynı kefeye koyma sembolizmi de... başörtüsü düşmanı anne nasıl çalıştırmış falan... fazla yan ve hafif kaldı.
Diziyi ayrıca 70'ler ve 80'lerden eklediği aktüel çekimler ve müzikler sıcaklaştırmış, en azından baştan ısınmamızı sağlamış. Kurnazcaydı.
Ana akım kanallarda o kadar çok sıradan ve düşük standartta iş izliyoruz ki böyle birazcık özenli, birazcık emek verilmiş olması, gerektiği gibi doğru ve iyi oynanmış,
Doğru ve iyi çekilmiş, doğru ve iyi yazılmış bir işle karşılaşınca, onu belki de olduğu ve hak ettiğinden çok daha fazla alkışlamak geliyor içimizden.
Bu da içimde sıkışmış, aklımda takılı kalmış bir husus.
Tabi ki bu kıyaslamayı yaparken,ana akım tvlerdeki bu dizilerin, tamamı 360 dakika süren bu diziye yakın sayılabilecek süresinin, yani yaklaşık 240 dakikanın 5 ila 6 günde yazılıp çekildiğini, Bir Başkadır'ın ise olması gerektiği gibi belki de aylarca süren ve defalarca yazılıp bozulan, versiyon üzerine versiyon üretilen, senaryo aşaması ve akabinde yine aylar süren, belki de yıla yaklaşan çekim süreci... çekim bittikten sonra, kim bilir kaç ay süren post production süreci... yine oyuncular üzerinde "hadi abi işi yetiştireceğiz" baskısı olmadan, rahatça ve tekrar tekrar tadını çıkararak oynayabilme imkanı da ortaya böyle bir işin çıkmasında en büyük etken.
Adil bir kıyaslama yapacaksak; "Bir Başkadır, haftalık periyodla 240 dakika olarak yayınlanmak zorunda olsaydı, nasıl olurdu?" diye düşünmek lazım.
Fakat Netflix'te olması iyi olmuş çünkü Bir Başkadır'ın sanatsal değerini daha iyi yansıtmayı başarmış.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık, nice bu tarz yapımlara diyelim.