Bundan aylar önce bir yazımda dizinin uyarlandığı kitabı okuduğumu ve çok beğendiğimi yazmıştım.
Hatta eşim
'Cem Özer' bu kitabın dizisini yapmayı 2,5 sene önce düşünmüştü.
Yapımcıyla olan anlaşmazlık yüzünden rafa kalkmıştı.
1 sene sonra başka bir yapım şirketi Karakalem kitabının yazarı Nilüfer İpek Gökdel ile anlaşıp projeyi hayata geçirdiler.
Etkileyici bir hikayeye sahip olan Karakalem kitabının hayata geçmesine oldukça sevindim.
Diziye gelecek olursak ister istemez okuduğum romanla kıyaslama yaptım.
Hayalimde canlandırdığım karakterleri ve mekanları dikkatli bir şekilde izledim.
Kitaba göre bir çok şey değiştirilmiş.
Karga temasından tutunda, hikayenin bir Anadolu kasabasında başlaması, Hakan’ın okumak için İstanbul’a gidişi ve aşk yaşadığı karakterle tanışma anına kadar bir çok şey değiştirilmiş. (Bence kitaptaki tanışma kısmı daha doğal ve daha sıcaktı)
Biraz hayal kırıklığı yaşadım.
O yüzden izlerken bir karar verdim “kitabın dışında başka bir hikayeymiş gibi izle!”
Ve öyle de izlemeye başladım.
Başrollerini Çağatay Ulusoy, Okan Yalabık, Hazar Ergüçlü, Ayça Ayşin Turan ve Mehmet Kurtuluş’un paylaştığı Hakan: Muhafız aceleye getirilmiş hissi veriyor.
Beri yandan İstanbul’un tarihi mekanlarının dünyaya tanıtılması işe güzellik katıyor.
Fakat o tarihi mekanların fon oluşturduğu sahnelerde kullanılan ışık hiç hoş olmamış.
Işık yapmak aydınlatmak demek değildir. Çekilen mekan ya da kişinin görsel değerini arttırmak için ışık kadar gölgeye de ihtiyaç olduğunu ne zaman anlayacağız.
Gölge kullanmayınca, karenin içinde her alanın homojen olarak eşit aydınlatılması derinlik kavramını yok edip, nesne ve özneleri birbiri üstüne yapıştırıyor.
Bunun dışında bazı dizi ve filmlerden toplama sahneler izlemiş gibi hissettim.
La Casa De Papel, Bodyguard, Matrix, Da Vinci’nin Şifresi vs.
Çağatay Ulusoy’un gerçekten işine dört elle sarıldığı belli oluyordu.
Ayça Şahin Turan’ın duygusu bana maalesef geçmedi.
Kolay, sıradan bir karakter gibiydi Leyla karakteri.
Dizide en çok beğendiğim, sahnelerinin gelmesini istediğim oyuncular ise
Okan Yalabık ve
Hazar Ergüçlü’ydü.
2. sezon onayını alan Hakan: Muhafız’ın gelen eleştirileri dikkate alıp, daha güzel yeni bir sezon çıkarmasını umut ediyorum.
Hem Netflix’in ilk Türk dizisi olma unvanını alması hem de Türkiye’nin bir çok ülkeye tanıtılması bakımından gurur verici bir proje olduğu için yolları açık olsun.
Haftanın Filmi: Örümcek Adam: Örümcek Evreninde
İlk kez sizlere bir animasyon filmi tavsiye edeceğim.
Ailecek sinemada izleyeceğiniz keyifli bir film.
Marvel bu kez Spiderman’i animasyon filmi olarak hayata geçirdi.
Animasyon deyip geçmeyin future film gibi yani gerçeğe yakın bir filmdi.
Marvel filmlerinin bir çoğunu izlemiş biri olarak en çok eğlendiğim ve hayranlıkla izlediğim bir film olduğunu söyleyebilirim.
Komedi seviyesi Marvel’in animasyon olmayan diğer filmlerine göre daha uygun olmuş.
Filmin türü; Aksiyon, komedi, bilim kurgu ve dramayla harmanlanmış.
Film; çizim teknikleriyle, sahne geçişleriyle, yarattığı atmosferle ve müzikleriyle oldukça etkileyiciydi.
Animasyonda karakterleri seslendirenler ise; Ray Donovan dizisinden tanıdığımız Liev Screiber, Nicolas Cage, Jake Johnson, Shameik Moore, Haile Steinfeld ve Lily Tomlin gibi önemli oyunculardan oluşuyor.
Animasyonda bir çok Örümcek Adam’ın olması filme değişiklik katmış.
Peter Parker, Spider-Gwen, Spider-Man Noir, Spider-Ham.
Filmin konusu: Babası yerine amcasını idol olarak gören lise öğrencisi Miles Morales, farklı evrenden gelen Peter Parker ve diğer bir çok Spider-Man ile birlikte dünyayı kurtarmak için zorlu bir mücadeleye atılıyor.
Biraz olsun gerçek hayattan uzaklaşmak, değişik bir dünyanın içinde kaybolmak istiyorsanız bu animasyon filmini kaçırmayın.
Haftanın Dizisi: Escape at Dannemora
Bu sezonun tartışmasız en iyi dizisi Escape at Dannemora’dır.
Bu yıl verilecek tüm ödülleri toplayacak gibi görünüyor.
Ben Stiller’ın yönetmeni ve yapımcısı olduğu dizinin başrol oyuncuları; Benicio Del Toro, Patricia Arquette, Paul Dano.
Escape at Dannemora’nın konusu:
Cezaevinde, mahkumları terzilik işinde çalıştıran kadın personelin yardımıyla, hapishaneden kaçmaya karar veren iki mahkumun kaçış hikayesi anlatılıyor.
Renkli gözlü, hoş bir kadın olarak bildiğimiz Patricia Aquetta’yı bu dizide tanıyamayacaksınız.
Kilolu, kahverengi gözleriyle, menopoz zamanını yaşayan, kocasıyla mutlu olmayan, memnuniyetsiz ama bir o kadar da hayata karşı korkak bir karakter çıkarmış.
Hayranlıkla izledim.
Bu sene kesinlikle Emmy Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü Patricia Arquetta almalı.
Dizinin diğer başrolleri Benicio Del Toro ve Paul Dano’da rollerini hakkını vermişler.
Benicio Del Toro, seyircinin bir anda kolaylıkla kabul edemeyeceği, zor bir karakteri sanki her dakika gördüğümüz biriymiş gibi bize kolaylıkla kabul ettiriyor.
Paul Dano ise Patricia Arquetta gibi tanıdık birini oynamayı tercih etmiş. Oynaması zor ama kabul ettirmesi daha kolay bir karaktere bürünmüş.
Onların da ödülleri toplaması haksızlık olmaz.
Hapishane hayatını gerçekçi bir şekilde yansıtan dizinin yönetmeni Ben Stiller’ı da es geçmemek lazım.
Uzun tek planlar kullanması cesurca olmuş.
Bu da seyirciyi sahnelerin içine daha kolay çekiyor.
Atmosferi daha kolay algılıyoruz.
Yönetmen olarak kendinden çok hikayeyi ön plana çıkartması, tıpkı Clint Eastwood gibi yalın ve başarılı bir anlatıcıyı karşımıza çıkartmış.
Demek ki oyunculuktan gelen yönetmenler, yalın bir dili seçiyorlar, dersek fazla yanılmış olmayız.
Herkese iyi seyirler, iyi haftalar.