Konusu ise şöyle:Bir hayat kadınının çocuğu olarak büyümüş Akça, belalı bir adamdan hamile kalmıştır.
Kendisi gibi kötü koşullarda yetişmesin diye bebeğini, çok zengin bir ailenin gelini olan Şule’ye verir.
Şule’nin kocası ise bu çocuğu öz evladı olarak bilir.
Şule, bu bebeği belli bir yaşa kadar çok güzel baksa bile, kendi çocuğunu doğurunca evlatlık aldığı çocuğa karşı hisleri değişir.
Kısacası, Şule, Şule’nin kocası Ali Kemal, Kayınvalide Asiye, Akça ve onun belalı sevgilisi Hasan arasında sırlarla dolu geçen bir aile dizisi.
Dizinin ilk bölümüne dair gözüme çarpanları maddelersek:Bölüm boyunca, Şule’nin Efe’ye kötü davranmasını ve onu evden uzaklaştırma planlarını abartılı bir şekilde vermişler.
Akça’nın park sahnesinde Efe’yi ilk gördüğü an oldukça etkileyiciydi.
İlk bölümde, Ali Kemal’in karakteri, hikayenin içinde havada kalmış gibiydi, etkisi çok yoktu.
İlerideki bölümlerde etkisi artacaktır diye düşünüyorum.
Akça’nın, Efe’yi yıllar sonra gördüğü sahneni duygusu çok iyi verilmişti. Seyirciye geçti bu duygu.
Yeni tanışan Ali Kemal’le Akça’nın, bir anda samimi şekilde diyalog kurması inandırıcı değildi.
(Tamam bir Aşk olacak sinyali vermek istenmiş ama hızlı bir giriş olmamış mı?)Şule kocasına, Efe’yi kalabalıkta kaybettiğini söyledikten sonra, yalandan da olsa çocuğu kaybolan bir anne gibi feryat etmesi gerekmez mi?
(Hani hikayeye göre Ali Kemal bilmiyor ya!) Şule, adeta dışarıdan izleyen bir komşu havasındaydı.
Ee! Ali Kemal hiç mi şüphelenmez bu ne rahatlık diye?
Şule’nin bu denli büyüttüğü çocuğa, sonradan olan kötü davranışının nedeni hiç inandırıcı değil.
İkinci bölümü ise; Bir şekilde herkesi aynı çatı altına topladılar.
Şule’nin Efe’yi kayırma sebebi hala saçma geliyor.
Bebeğini emziren kadına antidepresan başlatıyorlar.
Böyle kayınvalide nerede görülmüş?
Gelinini her şeye rağmen koruyup, kollayan.
Ali Kemal, Akça’yla daha da yakınlaşıyor ve karısı bunu görüyor.
Zaten bütün kardeşler Akça’ya aşık!
Kötü karakter olmasına rağmen bir tek Hasan sempatik.
Gibi gibi böyle yapay minik boşluklar.
Dizinin genel hikayesinde, izleyiciye vermek istediği mesaj aslında çok güzel.
İnsanlarda oluşabilecek “Çocukluk Travması”
Fakat bölüme yansıması yetersiz kalmış.
Entrikalarla dolu bir aile draması olan Çocuk’un reytingi çok da parlak değil…
Belki Zalim İstanbul’da olduğu gibi ilerleyen bölümlerinde izlenme oranı artabilir.
Bu da bölüm hikayelerine bağlı tabi. Yolu açık olsun.
Haftanın Filmi: Kripto VurgunPolisiye, suç ve drama türünde olan filmi, John Stalberg J. yönetiyor.
Filmin oyuncu kadrosunda ise; usta oyuncu Kurt Russell’ın yanı sıra Luke Hemsworth, Alexis Bledel, Beau Knapp, Vincent Kartheiser, Jill Hennessy, Gabe Fazio ve Malaya Rivera Drew yer alıyor.
Kripto Vurgun filminin konusu kısaca şöyle: Martin, New York’da Omni Bankası’da büyük şirketlerin hesap hareketlerini denetleme bölümünde çalışmaktadır.
Bankanın müdürü, Martin’i Elba’daki bankayı denetlemesi için görevlendirir.
Bu kasaba aynı zamanda Martin’in doğduğu kasabadır.
Fakat Martin’in aile bağları bozuktur. Abisi ve babasıyla, 10 yıl sonra karşılaşmak zorunda kaldığı için kasabada hoş karşılanmaz.
Martin gider gitmez bankadaki işine koyulurken, bir sanat galerisine ait şüpheli hesap hareketlerini fark eder.
Bunun üzerine galeriyi araştırmaya başlayan Martin, hem ailesini hem de kendisini tehlikeye sokacağından habersizdir.
Çünkü sanal ortamda Bitcoin ya da elektronik para birimleriyle, para aklayan bir Rus Mafyasıyla karşı karşıya kalacaktır.
Film konusu itibariyle ilginç olmasına rağmen, bazı sahneleri durağan geçiyor.
Genellikle dizi ve filmler para aklama konusu üzerine olunca, heyecanlı ve gerilimi yüksek olur.
Fakat bu filmde öyle değil.
Bu yüzden beklentinizi çokça yüksek tutmayın derim.
Yine de izlenebilirliği var.
Haftanın Dizisi: The Spy Tüm dünyada ilgiyle izlenen Homeland dizisinin yaratıcısı Gideon Raff’ın yeni mini dizisi olan The Spy, Netflix portalında yayınlanıyor.
Dizinin başrolünde ise; daha önce Sefiller, Hugo gibi yapımlarda yer almış ve Borat filmiyle Golden Globa’da “Komedi Dalında En İyi Aktör” ödülünü kazanan Sacha Baron Cohen yer alıyor.
Eli Cohen’in hayatından esinlenilerek yazılmış biyografik mini dizinin genel konusu şöyle:
1960’lı yıllarda karısıyla İsrail’de yaşayan Eli Cohen katip olarak çalışmaktadır.
Fakat büyük bir arzuyla casus olmak isteyen ve bu konuda doğuştan yetenekleri olan Eli Cohen’e Mossad’dan bir gün teklif gelir.
Cohen bu teklifi seve seve kabul eder.
Kısa bir eğitimden sonra Suriye’ye girerek casusluk yapmaya başlar.
Karısından uzak çifte hayat yaşayan Cohen için bu durum sandığından da zor olacaktır.
Gerilimi yüksek, dramı sağlam bir yapım olmuş.
Dizinin castı, hatta başrol oyuncusu Sacha Baron Cohen’e kadar oyuncuların performansları muhteşem.
Dizi, kostümleriyle, mekanlarıyla, rengiyle, 1960’lı yılları çok gerçekçi yansıtıyor.
Kesinlikle tavsiye ederim.
Herkese iyi seyirler ve iyi haftalar.