Fakirin gittikçe fukaralaştığı, zenginin ise gittikçe palazlandığı bir dönemi yaşıyoruz. Dövizi ve altını olanlar akşam yatıp, sabahleyin servetlerine servet katarak uyanmaktadırlar...
"Vurun abalının sırtına" dedirten bir ekonomik anlayışın ülkemizdeki neticelerini kaygıyla izliyoruz. Döviz ve altın başta olmak üzere, ekonomiye bir an önce balans ayarı yapılmalı ve bu kötü gidişata dur denmelidir...
Elbet ki, Ülkemiz üzerindeki kirli ellerin bilincindeyiz, dış güdümlü ekonomik operasyonlarında farkındayız. Ancak her ne olursa olsun ekonomik politikanın bütün bunları püskürtme temeli üzerine kurgulanması gerekir...
Dövizi tiye alarak, altındaki yükselişi görmezden gelerek, bu kötü gidişatın önlenemeyeceğini, iyice bellemek gerekir...
Ekonomi hassas dengeler üzerine şekillenir. Ekonominin kendi seyrinde, başı boş bırakarak düzelemiyeceğini de çok iyi kavramak gerekir...
Bir kaç yıldan beri süre gelen kötü gidişatın, insanların canına tak ettiğini, alım gücünün imkansızlaştığını, nüfusun büyük bir oranının borçlarından ötürü icralık olduğunu ve benzeri olumsuzlukların tavan yaptığını maalesef görmekteyiz...
Tabi ki, servetlerine servet katanların varlığını da, inkar etmemek gerekir. Küçük esnafı bitiren AVM ve market zincirlerinin patronları elbetteki, paralarına para katmaktadırlar...
Durduğu yerde para babalarının ense kalınlıklarını, burada ölçecek değilim, kaldı ki, servet düşmanıda değilim. Ancak asıl bahsettiğim, gayri milli hasılayı hesaplarken, bu tuzu kuru sırtı kalbur kesimin gelirini, fukaraya da pay etmemek gerektiğidir...
Vel hasıl kellam..
Ekonomi iyi değil, gidişat kötüdür. Esnaf can çekişmekte, fakirin ocağına incir ağacı dikilmiştir. Mutfaklarda ve ceplerde yangın vardır. Bu feryadın artık duyulması gerekir...
Karnı tok olanın, üzerine bir keyif kahvesi içmesi çok tabi ve doğaldır. Ancak aç olan bir mideye, suyun dahi giremeyeceğine dikkatleri özellikle çekmek istiyorum...
Son bir söz "Ekonomi tiye alınmıyacak kadar çok ciddi bir meseledir..."
Selam ve dua ile...