Yaşları henüz 8-16 arasında değişen bir çok çocuk ( yaklaşık 4bin çocuk ) PKK örgütünün propagandasını yapmak, örgüt üyesi olmak ve polise taş atmak suçlarından 10 yıl ila 8 ay arasında değişen hapis cezalarına mahkum oldular. Diğer yandan polise molotof kokteyl ve taş attıkları iddiasıyla yaşları 13-16 arası olan bir çok çocuk ise 58 er yıl hapis cezasıyla yargılanıyor.
Doğu ve Güneydoğuda, üzerlerine sürülen panzerlere, zırhlı araçlara, joplara aldırmaksızın o küçük bedenleriyle sokakları insanlara dar eden çocuklar onlar. Ancak adı üstünde
''Çocuklar'' .
Terörle Mücadele kapsamında DGM'de yargılanmaları ise başlı başına skandaldır.
Testere ile adam kesen'in çocuk mahkemesinde, Hrant Dink'i öldürenin çocuk mahkemesinde, rahibi öldürenin çocuk mahkemesinde yargılandığı göz önünde bulundurulursa, polise taş atan çocukların (ki gerçekten daha bilinçleri oturmamış, kışkırtmayla veya kandırılarak yaptıkları göz önünde bulundurulursa) DGM'de yargılanmaları traji komik bir olaydır.
Bir çocuğun geleceğini tehdit unsuru olarak görmek, özgürlüklerini (psikolojilerini ve bulundukları ortamı göz önünde bulundurmaksızın) elinden almak, büyüklerle ve gerçek suçlularla aynı ortamda hapsetmek, eğitim-öğretim hayatına ve gelecek planlarına son vermek isteyen bir devlet sistemi son derece yanlış bir sistemdir. Demokrasi'yede uygun değildir.
Çünkü o çocukların, hangi zihniyetin kurbanı olduğunu ve kimlerin kandırmasıyla bunu yaptığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Demokrasinin olduğu bir ülkede
''Demokratım'' diye geçinen bu kadar insanın bu konuda sessiz kalması ve bu adaletsizliğe göz yummaları gerçekten çok düşündürücü bir durumdur.
Bilmezmiyiz ki bu çocuklar oradan çıktıklarında genç birer delikanlı olacaklar, kin ve nefretle yaşamlarına yön vermeye çalışacaklar. Artık çocuk da olmayacakları için bu nefretle potansiyel birer PKK'lı olarak karşımıza çıkacaklar. Oysa onlar çok küçük ve ne yaptıklarının henüz farkında bile değiller. Hatta içlerinde
''anne'' diye ağlayanlar ve gece hala altını ıslatanlar var. Yani onlar henüz aileye muhtaç minicik çocuklar. Yargılamamız gereken, cezalandırmamız gereken o çocuklar değil. Onları buna sürükleyen zihniyetin yargılanması ama öncelikle eğitim ve öğretim verilerek bilinçlendirilmesi gerekiyor. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devletinin nüfus kağıdını kullanıyorlarsa ve bu ülkede yaşıyorlarsa eşit yaşama ve eşit yargılanma hakkına sahiptirler. Konuya Kürt-Türk-Laz-Çerkez diye bakarsak
''Misak-ı Milli''mizi kendimiz parçalamış oluruz.
Elbette hiç bir suç cezasız kalmamalı. Ancak karşınızdaki suçlunun yaşı, yaşam tarzı, kültürü, aile yapısı ve bölgesel farklılıkları dili, dini göz önüne alınarak yargılama yapılmalı ve cezalarıda özellikle yaşına uygun bir şekilde uygulanmalıdır. Helede kapalı tutuldukları yer çok önemlidir ve hem onların hem ülkenin geleceği adına bir tehdit unsurudur. Suçu işleyenler kadar suça teşvik edenlerin, azmetirenlerin de cezalarını çekmeleri gerekiyor. Bu durum ileride ülkeyi tehdit altına sokabilecek bir durumsa kanunlarda bazı düzenlemeler yapmak elzem gibi gözüküyor. İleride PKK ya 4 bin çocuk daha kazandırmak istemiyorsak çok geçmeden önlemleri almak durumundayız.
Peki ne olacak bu çocuklar? Cezaevlerinden tamamen psıkolojileri bozulmuş olarak çıkacaklarına göre onlardan birer vatandaş olarak ümidi kesmek zorundayız. Eğer durumun bu hal almasını istemiyorsakta çocukları serbest bırakıp ardından aileleriyle birlikte rehabilite etmemiz gerekiyor. Çocukları eğitip dogru yolu göstermek zorundayız. Biz bu çocukları birer taş atan çocuk değilde, birer vatansever çocuk haline getirebiliriz. Yoksa bundan 15 yıl sonrada 20 yıl sonrada aynı sorunlarla kaldığımız yerden devam etmek zorunda kalacağız ve PKK şerefsizlerine binlerce katil daha ellerimizle teslim edeceğiz.