Hala devam eden göç, bizlerin arasında bile vicdani ayrışmalar yaşanmasına sebep oluyor. Yarın bir gün bu göç ülkede "Suriyeli açılımı" yaşanmasına sebep olabilir. Bizim kırmızı çizgimiz 100 bin iken milyonlara kapı açmak kendi ekonomimizi ellerimizle yok etmektir. Amaç "bölgesel güç" olmaksa, milyonlarca mülteciyi kontrolsüz bir şekilde başıboş bırakmakla ülkenin gücünü ellerimizle teslim etmişiz demektir. Yani kısacası Suriyeli mülteciler konusunda sınıfta kalıyoruz haberimiz yok.!
Ayrıca kontrolsüz bir şekilde sığınmacılara kapı açmak teröriste de buyrun demektir. Bu kadar insanın menşei ni biliyormuyuz? Bilmiyoruz tabiki. İçlerinde hırsız, arsız, dilenci, terörist, katil, hayat kadını vs. olan bir topluluğu hali hazırda cezaevlerinde yer kalmamış ülkemize almak, siyasi bir fiyasko olmuyor mu?
Sokaklarda gezemez olduk.! Her köşe başında yanında 3-5 çocuk olan insanlar dileniyor ve istediklerini alamayınca agresifleşiyorlar. Kendi memleketimizde yardım ettiğimiz insandan korkarak yaşamayı haketmedik. Üstelikte bu insanlara devletin maddi yardımlar yaptığınıda biliyoruz. Onları kabul edip başıboş bırakarak herşeyin fiyatının yükselmesine sebep olundu. 500,00TL'lik evler 1.000,00TL'ye çıktı. Asgari ücretin altında çalıştıkları için (çünkü bir evde en az 5 kişi çalışıyor) kendi vatandaşımız işsiz kaldı. Yıllarca dershanelere binlerce lira dökerek eğitim aldırdığımız çocuklarımızın yerine üniversitelere sınavsız girme hakkına sahip oldular. Bu kendi milletimizin hakkını yemek değilde nedir?
Bizler çok insani bir şekilde kapılarımızı açmış olabiliriz. Ancak bu iş çığrından çıktı.! İnsanlar zarar görmeye başladılar. Ekonomi yavaş yavaş bu topluluk yüzünden gerilemeye başladı. Ama önce kendimizi düşünmek zorundayız. Kadın ve çocukları savaş bitene kadar belli bir bölgede kontrollü bir şekilde barındırıp rahat etmelerini sağlayabilirdik. Belli kotayı aşmamak kaydıyla tabiki. Kendi ülkesini düşünmeyip kaçan erkeklere çok acıma duygusu içerisinde değilim üzgünüm. Şimdiden önlem alınmazsa (ki çok geç kaldık bile) ileride daha fazla zararlar göreceğimiz kesin.
Artık elini kolunu sallayanın ülkeye girmesine müsaade etmemek lazım. Eğer etmeye devam edersek teröristi de girer, uğursuzu da girer. Altından kalkamayacağımız bu durum sonunda aç kalacaklar ve her türlü kötülüğü yapmaya başlayacaklardır.. Kampların dışında kalmalarına izin verirsek de emlak fiyatlarını arttırıp kendi gettolarını, hatta çetelerini kurmalarına çanak tutacağız. Sonuçta kendi ülkesinde haklarına tecavüz edildiğini düşünen vatandaşımız, bu topluluğa doğal olarak düşman olacak ve önüne geçilemeyecek kötü olaylar yaşayacağız.
Bu bizim vicdan sorgulaması yapmamızı gerektirecek bir olay değil. Ülke bizim adımıza zaten yeterince yardımda bulunmuş kapılarını açmıştır. Kendi vatandaşımız refah yaşayamıyorken bizim başka bir ülke insanına daha çok merhamet edip öncelik tanımamız Allah katında da uygun değildir. Çünkü Kuran-ı Kerim de bile "önce yakınlarınız" der.
Devletin görevi de bu mültecileri belli bir plan dahilinde ülkeye kabul etmektir. içeriye girenler kayıt altına alınmalı, devlet tarafından tahsis edilmiş kamplarda kalmalı, ülkenin altından kalkabileceği, besleyebileceği, insanca yaşamasına müsaade edeceği sayıda ülkeye kabul edilmelidir. Ne kadar çok "hak" verirseniz, zamanla bir fazlasını isteyecektir insanoğlu. O yüzden tedbiri elden bırakmamak gerek.. Yarın bir gün bu kendilerinde pek çok "hak" görmeye başlayacak mültecileri ülkelerine geri de gönderemeyeceğiz. Daha şimdiden bir çok olayın müsebbibi olmaya başladılar bile.
Açık ve kısacası; Ben ülkem insanı sıkıntılarla boğuşarak bir hayat yaşıyorken, terörden canı yanmış binlerce ananın ağıtları arş'a çıkmışken, yaşadığımız herşeye canımız yanıyorken yeni hezimetler istemiyorum.!
Ne demiş Balzac; İnsanlara, kendilerini nankörlüğe mecbur edecek kadar büyük hizmetlerde bulunmayınız.!