Eğer çocuklarınız yanlışlıkla gazeteci olmaya falan kalkışmışsa şimdiden geçmiş olsun. Çünkü deneyimli bir staj dönemi geçirmesi için SİLİVRİ ye göndermeniz gerekecek. Çünkü bütün donanımlı gazeteciler, aydınlar, ordu mensupları, öğretim görevlileri orada..
Son zamanlarda gazetecilere yapılan operasyonlardan sonra, her ne kadar "Ben cesurum, hiç birşeyden korkmam, idealistim" desede bir çok gazeteci arkadaşımız kalemini daha dikkatle ve itinayla kullanmaya başladı. Ehh malum, ses çıkaranın yeri "SİLİVRİ".. Korkmakta, çekinmekte haklılarmı? evet haklılar.. Çünkü herkesin yaşamak zorunda olduğu bir hayatı, bir ailesi, ve idame ettirmek zorunda oldukları genel giderleri var.. Kimse kendinden endişeli değil, geride bırakacaklarından endişeliler..
Eee? herkes susarsa, kim insanları aydnlatacak? Muhalefet olmazsa insanlar doğruyla yanlışı nasıl ayırt edecekler? Tüm aydınlar cezaevinde, tüm hizbullahçılar dışarıda.. Korkunç ve kabul edilemez bir durumdur bu.. Adaletin terazisimi bozulmuş? Adamlar bir çok insanı domuz bağıyla diri diri gömerek öldürdüler, 3-5 yıl sonrada ellerini kollarını sallayarak dışarı çıktılar.. Birde kutlamalar yapıldı.. Tıpkı teröristleri 3 dakikalık mobil mahkemede yargılayıp salıverdikleri gibi.. Birde davullarla zurnalarla şenlikler yapıldı. Türkiye'nin ekseni Tsunami'yle kaymadı, zaten epey önce kaymaya başlamıştı. Bu ergenekon davasıyla daha çookk kayacağa da benziyor.
Denge diye bir şey kalmadı artık.. Yönümüz belli oldu.
Gazeteci dostlarımızın başına gelenler fiilen kabul edilemez bir durumdur. Anti demokratik bir durumdur. Suçlarının bile halâ ne olduğunu bilmeyen bir çok insanın cezaevinde tutuluyor olması, Adalet'e olan inançta sakatlanmalara sebep olmaktadır. Hani bizlere öğretilen bir şey vardı okullarda , "Mahkemede suçu sabitlenene ve tescil edilene kadar herkes masumdur. Gözünüzle adam vururken görseniz bile" bize böyle öğretiliyorda neden uygulanmıyor? İçerideki insanların suçları sabitlendimi?
İddianameleri okuyan Sunday Times gazetesinin 20 yıldır Türkiye'de yaşayan muhabiri Garet Jenkins'e bir gazeteci arkadaşımızın yönelttiği soru üzerine söyledikleri tirajı komik bir durumdur ve Ergenekon terör örgütünün varlığına inanmaya çalışan insanların kafasında soru işaretlerine neden olmuştur..
Jenkins, Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanmaları hakkında kendisine sorulan "Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" sorusuna verdiği cevapta aynen şunları söylemiştir. " Ben dava başladığında Şubat 2008 de yazdığım bir yazıda Ergenekon'u "Türkiye'nin kirli geçmişiyle yüzleşme" olarak tanımlamıştım. Gerçekten bazı karanlık kişiler gözaltına alınmıştı. Ama şeytan ayrıntıda. Bu dava hiç bir zaman "Geçmişle yüzleşme" amacını taşımadı. Şu ana kadar 300'e yakın insan bu örgüte üye olmakla suçlanıyor ve bana göre aralarında illegal faaliyetlerde bulunduğu kanıtlanan sadece 15-20 kişi var. Onlar bile olması gerektiği gibi ölüm mangaları, uyuşturucu, çek senet gibi faaliyetlerden değil "Ergenekon üyeliğinden" yargılanıyor. Yani neredeyse Türkiye'nin son 20 yılındaki tüm siyasi şiddet ve terör örgütünü kontrol eden geniş bir örgüte üye olmaktan.. Her üç iddianameyi okumuş biri olarak bu örgütün varlığına yönelik bir kanıt bulamadım. Ama insanlar üyelikten yargılanıyor???..
Dışardan, ülkemizde tarafsız düşünen ve bu iddianameleri okumuş birinin bu kadar net bir cevabı vermesi sizcede ilginç değilmidir?
Silivri cezaevinde bulunan gazetecilerin hemen hemen hepsinin hükümete karşı muhalif olmaları ve sert muhalefet yapmaları hepsinin ortak noktası. Türlü türlü sebeplerden alındılar ancak net bir açıklama henüz gelmedi.. Gelmeyeceğini de hepimiz biliyoruz. Bu kişilerin somut bilgilerle neden yargılandıkları açıklanmazsa Ergenekon Terör Örgütü davasının sonu gelir.
Kaldıki bizler Ergenekon davasına inanıyor ve bunun bir temizlik operasyonu oldugunu düşünüyorduk. Eğer bu insanların suçlama nedenleri somutlandırılmazsa herkes (bizlerde dahil) bu davayı tamamen muhalefeti susturmak adına yapılan "Otoriter rejimin sert uygulaması" olarak algılamaya devam edeceğiz. Ergenekon davasının inandırıcılığı bu sessizlik içinde yok olup gidiyor.
Gazeteci arkadaşlarımızın başına gelenler, fiilen kabul edilemez bir durumdur. Antidemokratiktir. İktidarın da söylediği gibi, Ak Parti sayesinde "İleri Demokrasi (!) ye" kavuşmadığımızın göstergesidir. Bu durum temel hukuk kurallarınada, gerçeklik kurallarınada, insanlık kurallarında, dini kuralarada aykırı bir durumdur.
Diğer bir taraftan düşünüldüğünde ise söyle bir düşüncede oluşmuyor değil. İçeride bulunan çok değerli gazeteciler, Ordu mensupları (ki pek çoğu üst düzey)aydınlar, öğretim görevlileri bir araya geldiklerinde değil bir "Darbe" yapmak, isteseler dünyayı ele geçirecek kadar önemli bir ekip oluştururlar ve arkalarındada milyonlarca insanı kendilerine inandırırlardı..
Kısacası Ergenekon davası öncelikle tarihten aldığı ismi gelecek tarihe başka bir biçimle yansıtmasıyla, daha sonrada bir çok aydına ve Türkiye'nin geleceğine belirsizlik süresi yaşatmasıyla daha çok polemiklere sebep olacağa benziyor..
Böyle devam ederse, SİLİVRİ CEZAEVİ (tıpkı Diyarbakır cezaevinin örgüt yuvası olması gibi) gazetecilerinde staj merkezi olma yolunda ilerleyecektir.
Kimbilir belki bizlerde orada staj görürüz..