Yaradanın öyle olmasını istediği durumu bizim nasıl yargıladığımızı ve insanların yaşama haklarını nasıl ellerinden alıp, infaz ettiğimizi farkettim. Kalbimizin nasıl taşlaştığını, kuruduğunu gördüm.. İyiniyetimizin, insan sevgimizin bile (insan diyorum; cinsiyet ayırmadan) sahte olduğunu anladım.. İnsafsızca sarfedilen homofobik söylemlerin ve eylemlerin sonunda gencecik bir insan hayatına son verdi. Onu eleştirip Allahın ona layık gördüğü hayatı yaşamasına müsaade etmeyenler mutlu oldular mı bu videoyu seyredip sonucunu gördüklerinde acaba?
Üzülmüş, kırgın, eksik, itilmiş, örselenmiş, canı yakılmış olarak ayrıldı bu dünyadan. Tek suçu tercihleri.. İnsanların tercihlerine karşı ne kadar saygısızız değil mi? Ama ensest ilişkilere, bir çocuğa onlarca kişinin tecavüz etmesine, hayvanlarla kurulan cinsel ilişkilere küçücük kızların kocaman adamlara kadınlık yapmasına mutlaka affedici bir sebep bulmaya çalışırken üstelik.! Karşı çıkmamız gereken daha vahşice, daha iğrenç durumlara ses çıkarmayan bizler, transseksüelliği bir tecavüzcüden daha kötü görecek kadar cahil bir toplumuz maalesef.
Kendimce inanarak yaşayan bir Müslümanım çok şükür. Ancak içinde yaşadığımız güruh un aksine Allahın öyle uygun gördüğü yaradılıştaki insanlara empati duyuyorum. Hepimiz maalesef müdahale ederek değiştiremeyeceğimiz bir şekilde yaradılıyoruz. Değiştiremediğimiz bu durumlar yüzünden insanları toplumdan ötelemek hakkını nereden buluyoruz? Onları toplumdan dışlamak, imkan sunmamak, çalışmalarına engel olarak seks köleliğine itmek bizi daha ahlaklı, daha dindar, daha insan (!) mı yapıyor?
Onun ölüm zamanını bizler seçtik.! Ne yazık ki herkese yetecek kadar yer olan şu gezegende birbirinin hayatına müdahale eden, alanına saldıran ve o insanı suçlu gösteren bizler, ötelediğimiz o insanların başlarına bir şey gelince de vicdanlarımızı rahatlatmak için "haketti" diyoruz..
Eğitimsizliğimiz, toplumcu bakış açımız, kendi evlatlarımıza bile sahip çıkmamıza engel oluyor. Çocuklarımızın ruhlarına değilde, uzuvlarına daha çok önem verdiğimizin göstergesidir Eylül.. Toplum ne der kaygısının çocuklarımızın hayatını çalmasına müsaade etmemizdir.
Oysa Mevlana'nın sözünde ki gibi; "Gel, gel, ne olursan ol yine gel, ister kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..." demiştir, kendini bilen gerçek inançlı insanlar.