Kadınız biz!!..

Zor iştir kadını anlatmak.
Çözülemeyen denklem gibi görünür erkeğin gözünde. Çözmeye uğraşamayanlar içinse sadece "Anlatılmaz yaşanır" kadın..!!

Elbet anlamaya çalışanlar var kadını… En azından anlamaya ve anlatmaya çalışanlar ama onlar bile kadının derinliklerinde gizli mabet lerini,sırlarını çözememişlerdir.
Saklar kendini kadın tüm kötülüklerden korunurcasına.

Gün gelecek en zayıf anında kendi mabedine saklanacaktır çünkü. Sırlarla, acılarla, hüzünlerle dolu mabedini kimsenin keşfetmesine müsade etmeden yaşar.

Kadını sadece "Güven" bağlar karşısındakine. Ne kadar severse sevsin güvenmediği insana açmaz kapılarını. O panter görüntüsünün altında bir kedi dir oysa.

Gözlerini; güvendiği, inandığı ısındığı yerde kapatıp teslim olur ancak.

"Kadının adı yok" derken doğru söylemiş yazar. Adı yoktur gerçekten.
Bin bir şekle bürünebilir kadın, kimliğini en iyi saklayandır. Adı kötüye bile çıkmıştır bu yüzden ama o yinede saklar. Kendini koruma içgüdüsüyle saklar aslında ama bunu anlatamaz.
Çünkü kadının adını erkek koymuştur bir kere, istese de değiştiremeyeceğini çok iyi bilir.

Kadın olmakta zor, kadını anlamak daha da  zor iştir. Ateşten gömlek gibidir kadın. Kendisi hep yanar içinde ama sarılırsan ısıtır, acıtırsan seni de alır o gömleğin içine. Öyle özeldir ki, kadın olmak ve o kadınsı mucize duyguları yaşamak .

Doğduğunuzdan itibaren "Anne" diye her çağırmanızda hiç düşünmeden yanınızda olur.
Hatta öyle zaman gelecektir ki sadece düşündüğünüzde ve acı çektiğinizde bile hissederek gelecektir. Dünyadaki tek karşılıksız sevgi anne sevgisidir. Hiç bir menfaat beklemez yavrusundan. Tüm cefanıza eziyetinize, daima gülümseyerek yaklaşacak ve her şeyini önünüze serecektir. Tüm şefkatiyle saracak nefesiyle ısıtacaktır içinizi. Her şeyi göze alacaktır sizin için. Can nedir ki yavrusuna annenin? canı kurban olsundur evladına. Üzülme diye üzülür, kırılma diye kırılır, incinme diye incinir anne. Hatta senin yerine utanır, utandırılmayı göze alır. Ağlar duyamazsın, göstermez sana. Oysa sen üzmüşsündür onu ama o sana karşılığında sevgi verir.

Daima arkanda "yeşil" el'ini hissedersin, sırtın o yüzden hep sağlamdır. Dualarıyla yolladığı enerjisiyle besler seni. Vücudundan kopup gelmişsindir, o yüzdendir ki her darbe aldığında onunda canı yanar.
     
Bir anne evladının gözünde ne kadar değerliyse erkeğinin gözünde de bir o kadar sahipsizdir. Erkek kadının tek sahibi olarak görür kendini. O yüzdendir ki türlü kimliklerin içinde olmasını bekler kadından. Kadın o yüzden şaşkındır, erkeğinin nesi olması gerektiğini çözmeye çalışır.
Erkek kadını daima farklı görmek ister. Evindeki kadın onu onore etmeli, yemeğini yapmalı, hizmet etmeli, çocuklarını doğurup en güzel şekilde bakmalı, ailesine şartlar ne olursa olsun saygıda kusur etmemelidir. Öyle zamanlar gelmiştir ki kadın kendi dünyaya getirdiği çocuklarının  ihtiyaçlarına yetişemediğinde şiddet görecek, suçlanacak ve ezilecektir. Sanki çocuklar sadece babanınmış gibi. Oysa erkeklerin bir çoğu ayrılıklar yaşandığında çocuğunu da boşamış gibi hayatına devam edecektir. Daima "iyi" rolde kendisi olmalıdır erkek.

Yatağında ise inanılmaz bencil davranacaktır eşine. Onun kusursuz olmasını beklerken ona ne öğrettiğine ve ne verdiğine hiç bakmayacaktır. Daima eksik muamele gördüğünü iddia edecek ve bunu sürekli kadına karşı koz olarak kullanacaktır.
 
Aslında kadının ilk erkeği ve cinselliği öğrenebileceği tek adreste kendisidir.
Erkek kadını aldattığında en kolay suçlama bahanesidir cinsellik. "Bana kadınlık yapmıyorsun, yeterince ilgilenmiyorsun" bahanesini ısıtıp ısıtıp koyacaktır kadının önüne.

Etrafa karşıda kendini "ak"lama yöntemidir bu. Herkes hak verecektir bu bahaneye çünkü.
Zavallı kadın "bilmediği" şeyler için yine kendisini suçlayacaktır. Kadının içgüdüsel olarak uyguladığı performansı kendisi öğretmediğinde ise kuşkulanacaktır eşinden erkek. En kötüsü de budur. İftiranın altında ezilir kalır ve anlatamaz derdini kadın.

Flört döneminde süslü püslü, bakımlı, neşeli, enerjik haline aşık olduğu kadını evlendiğinde kabul etmeyecek derhal değiştirmeye çalışacaktır.
 
Önce kıyafetlerinden başlar yasaklar. Sonra saçlarına gelir. Daha sonra enerjisine bile karışır eşinin.. Gülümsemesi bile fazla gelir. Sadece ona gülümsemelidir eşi.
Zaman içerisinde kendi yarattığı kadın ona paspal, küskün, huzursuz gelecektir.
Hatta evde eşofmanla gezmesi bile batacaktır .

O kadını bu hale baskılarla kendisinin getirdiğini asla kabul etmeyecektir.
Aşkı da kısa sürede bitecektir zaten yeniden yapılandırdığı kadına.
Erkek daha sonra eşini aldattığında bir bahanesi de böylece hazırlanmış olacaktır.
"Evlendikten sonra bıraktı kendini"..  Her zamanki gibi "suçlu kadın"..!!

Dışarıdan sinirli gelmiştir eve erkek.
En kolay savaş çıkarma yeri evidir çünkü orada daima kazanır.
Karşısındakini düşmanı gibi görür ve tüm şiddetini ve fiziksel gücünü ortaya koyar. Nasıl olsa fiziksel olarak kadından 1-0 öndedir. Kimselere ispat edemediği gücü eşi çok iyi öğrenecektir. Eşine vurmak için pek çok sebep bulabilir evde. Küçücük bir kıvılcım bile yeterlidir koca bir yangın çıkarmak için. Kadın korkar, siner, ağlar.. Derdini bile anlatmaya mecali kalmaz.
Toplar civcivlerini etrafına sokulur kuytu bir köşeye. Yinede üzülmesinler diye savunur kocasını çocuklarına karşı. Ahh ne zordur işi oysa. İçindeki yangınları akıttığı gözyaşları bile söndüremez.

Korkudan kabullenir tüm kendisine yöneltilen suçları. babasıda annesine aynı şeyleri yapmamış mıdır, gördüğü de budur yaşadığı da. Olması gerekeni bu zanneder masum kadın..

Bir kadın, erkeğe konuşma isteği verdiği sürece, heyecan yarattığı, coşkulu bir seks yaşattığı sürece kadındır erkeğin gözünde.. Oysa o erkek annesinin de bir kadın olduğunu hep unutur. Kızının da bir gün aynı şiddete maruz kalacağını ise hiç hesaplamaz.

Çocuk gibidir kadın. Sevdiğiniz, zaman zaman şımarttığınızda kendisi olacak ve içindeki tüm şevkati, tüm enerjiyi, tüm sevgiyi size karşılıksız verecektir. Çocuk olmayı sevmez ama çocukça davranılmaktan hoşlanır. O zaman bilir ki aldığını fazlasıyla vermelidir karşısındakine.

Kadını köleleştirmemeli insan. Çünkü kadın kırılgandır, ağlar.
Kadın tedirgindir, yaşanmışlıklardan çok yaşanamamışlıkların esintisi vurur yüzüne. Onun kalbinin odaları karanlıktır sokak lambaları bulunmaz. Her zaman tanımadığı güvenmediği inancının olmadığı insanlar vardır yüzünün gölgesinde.. Çünkü çocukluğunun çalınmışlığı deler geçer yüreğini..

O hiç bir zaman kırmızı pabuçlarıyla parktan babasına el sallayan mutlu çocuk olmamıştır. Elleri o yüzden hep buz gibidir. Herkes üşüdüğünü sanır oysa üşüyen elleri değil kalbi dir .

Kadına kimliğini aratmak ona yapılabilecek en büyük kötülüktür. Kadın "anne"dir, kadın "eş" kadın "evlat"tır, kadın "kardeş “...
                             



OGÜNhaber