Yettiniz artık!

Muhalefet, salt tenkit etmez. Tenkit ettiği şey nasıl daha iyi olur diye öneriler, projeler verir.

Tabii bu önerilerin elle tutulabilir bir yanları olması da şarttır. 

Boş nutuklar ile, köhne fikirleri savunarak olmaz bu işler.

Yani her fırsatta birilerinin isteklerini yerine getirip, “İMF’ye gidelim” demek proje değil, bizzat vatana ihanettir!

Gelecek nesillere ihanettir, istikrara, istikbale, istiklale ihanettir!

Ancak bizim muhalefetin bundan başka hiçbir önerisi, projesi yok. Zaten üretecek hiçbir kapasite de yok. 

Olan sadece “istemezük” zihniyeti!

Dolar çıktı, neden çıktı?
Dolar düştü, karşılığında ne aldın?
Akaryakıt a zam geldi, beden geldi?
Akaryakıt ucuzladı, nasıl ucuzlar?
Enflasyon çıktı, yönetemiyorsun!
Enflasyon düştü, peşinden ne gelecek?
Köprü yapılacak, istemeyiz.
Trafik karıştı, neden çözülmüyor?
Marmaray yapılacak, istemeyiz!
Yerli Gemi, ne gerek var!
Yerli araba, ihanet.
Yerli helikopter, yalan. 
Yerli Savunma sanayii, savaş tacirisiniz! 
Fiyatlar pahallandı, suçlu hükümet.
Fiyatlar düştü, devlet manav mı oldu!

Evet. Gerekirse devlet manav da olur, kasap da olur, bakkal da olur! 

Zaten hükümet ne yaparsa yapsın, muhalif kesime hiçbir şekilde yaralamayacak, çünkü onların muhalifliği rasyonel değil ideolojik, hatta patolojik, klinik vaka!

Ben burada kalkıp, ekonomimiz çok iyi, harikulade yönetiliyor demiyorum. 

Ancak iş bu ekonomiye de saldıranlar eksik olmuyor diyorum.

Yaş, kuru sebze, meyve mafyasına karşı bugüne kadar neden bir şey yapılmadı diyenler var. 

Hak veriyorum. Çok daha öncelerinden bir şeyler yapılmalı idi. Ancak bu sorun da 16 yıllık bir sorun değil. Otuz yıllık bir sorun. 

Fırsatçılık, stokçuluk da yeni bir fenomen değil. 

Altmış senelik, hatta doksan senelik bir fenomen ve şimdi birisi kalkıp tekerlerine çomak sokuyor işte. 

Adına da tazminat diyor. Yani düzene sokmak!

Ve bir cevap da bunlar yeni mi türedi diyenlere:
Yeni türemedi elbette, ancak hiçbir vakit de bu kadar azmamışlardı! 

Azgın çakalın haddinden de deli kurt gelir!

Şimdi ise, “devlet manavcılık mı yapar” diyenlere bir iki misal vereyim, hemde, sittin senedir öve, öve bitiremedikleri o muasır medeniyetler diyarlarından:

Almanya’da nerdeyse yirmi yıldır işleyen bir yarı resmî organizasyon var “Die Tafel”, Türkçe tercümesi SOFRA!
Bu organizasyon tüm Almanya’da var.

İşleri ise, restoranlardan tazeliği geçmiş, marketlerden, günü geçmeye az kalmış, ekmekçilerden bayatlamaya az kalmış, kasaplardan günü geçti geçecek ürünleri toplayıp, belli satış noktalarında, haftanın iki günü yok pahasına satmak. 

Yani bağış olarak aldıkları ürünleri, piyasanın üçte bir değerine satıyorlar.
Kime, dar gelirli ailelere. 
Ve emin olun, kuyruklar gün geçtikçe uzuyor, hatta ürün yetmiyor!

Kızıl haç gibi STK’lar, hemen her semtte, ikinci el eşya, giyecek mağazaları kurmuşlar. 
Belediyeler de bu işi yapıyor.

Hem işsizlere asgari ücretin de altında iş imkanı veriyorlar, hem de, dar gelirli insanların, normal fiyatlara asla alamayacağı, mobilya, ankastre, beyaz eşya, elektronik eşyalar, ve giyim, kıyafet satıyorlar. 

İkinci el! 

Ve şimdi buralara sadece dar gelirliler rağbet ediyor diye düşünen varsa, hiç kusura bakmasın, alışveriş yapmayan kesim yok. 

Yani Alman devleti dolaylı da olsa, manav da oluyor, kasap da mobilyacı da mağaza da!

Ve dünden beri de değil, en azından yirmi yıldır!

Kimse de kalkıp, “Alman hükümeti gülünç duruma düştü demiyor!”
Ne garip değil mi?
Hatta destek olmak için kermesler düzenleyenler var!

Benzer organizasyonların, Avrupa’da, Amerika’da on yıllardır olduğunu biliyoruz!

Zira Trump hükümeti kapattığında, buna benzer alışveriş merkezleri, memurlara indirimli satış yapmak durumunda kaldı ve gündeme geldi!

Altmış yıl önce Et ve Balık kurumu kuruldu da devlet kasap mı oldu?

Her yıl, Devlet alım ofisleri, çiftçiden ürününü, mahsülünü garanti fiyata alıyor da kimsenin sesi çıkıyor mu?

Şimdi de birileri, pazar fiyatları üzerinden ekonomik suikast çekmek üzere iken, ellerinden bu silahı aldı devlet. Domates tüccarı mı oldu?

Hayır, bu hükümet ne yaparsa yapsın, belli bir kesime yaranması im – kan – sız!


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 
OGÜNhaber