Yetmedi mi kompleks yaptığınız?

'Yapmış adamlar', 'Gavur bu yapar', 'Yapıyorlar canım', 'Gavur icadı işte', 'Bizden çok ilerdeler', 'Bunlara yetişmek kim, biz kim'!

Eminim, bu ve benzeri sözleri sizlerde çok duymuşsunuzdur, duyuyorsunuzdur da belki halen.

Evet, 50’lerde, 60’larda, 70’lerde, 80’lerde, 90’larda, hatta 2000’lerin başlarına kadar, bizler, saçma sapan ideolojik kavgalar ile uğraşırken, terör ile uğraşırken, darbeler ve darbelerin getirdiği olumsuzluklar ile uğraşırken, “gavur” ilime, bilime, teknolojiye son sürat ehemmiyet verdi.

Biz ise, birbirimizi yemek ile meşgul idik.

Bakın bugün, 80 öncesi en ülkücü olanlardan biri ile, ‘şehir gerillası’ olan bir solcunun aralarından su sızmıyor.
Şahsen tanıyorum.

Peki, o dönemler geride kaldı mı? Kaldı.

2001’den, 2013’e kadar roket gibi fırlayan bir ekonomimiz oluştu mu?
İstikrar diye bir şeyin olduğu gördük mü?
Gördük.

Ve yine terör belasına rağmen bunu gördük.

Evet ekonomimiz halen kırılgan mı?
Kırılgan.
Çünkü bir sektöre dünyaları aktarırken, pek çok sektörü maalesef ihmal ettik.
Lakin bu yanlıştan da dönülüyor.

2013’den itibaren bu ülke, Gezi vandallığını, yargı darbesini, çeşitli ve çok ağır terör saldırılarını, Hendek terörizmini, 15 Temmuz’u, sınır ötesi operasyonları, yurtiçinde ve dışında, terör Operasyonlarını atlattı mı, hatta halen içinde mi?

Evet.

Buna rağmen bu devlet, dimdik ayakta mı?
Ard arda çılgın projeler yaptı mı?
Bunun yanısıra, dünya mazlumlarına yardım edip, dünyanın en çok insani yardım yapan ünvanı aldı mı?
Evet!

Bu konuları tek tek açarım da yazının maksadını aşar!

Peki gelelim günümüze.

Dünyayı sallayan bir virüs çıktı.
Haftalardır tek gündem maddesi!

Ve dünya bir travma içinde.
Eski devler, birer birer dökülüyor.

O çok muasır medeniyetler diye onyıllardır dilimize pelesenk olan o muasır medeniyetlerin şimdi durumları içler acısı.

Ne yapacaklarını şaşırdılar, çaresizler.

Hatta o kadar ki, karanlık ortaçağdaki sergiledikleri davranış modellerine geri dönmeye başladılar bile.
Korsanlık, barbarlık, haramilik…

İtalya Tunus’a giden tıbbi malzeme taşıyan gemiye el koyuyor, Fransa, İtalya ve İspanya ya gidecek olan tıbbi malzeme ye el koyuyor.

Almanya’nın satın aldığı 600000 maske, kayboluyor, hem de iz bırakmadan…

ABD, İtalya’ya gidecek olan maskeleri havalimanında “satın alıyor”…. Vs, vs, vs!

Merhaba ortaçağ!

Her ülke sadece kendi menfaatini düşünüyor, bunları elde etmek için de her türlü haydutluğu mübah görüyorlar.

Ve Türkiye!

Aldığı erken önlemler sayesinde, üç ay erteleyebildi salgını.

Karantina kararları ile de mümkün mertebe aşağıda tutuyor sayıları.

Malzeme hususunda bırakın sıkıntı çekmeyi, hayır, bir zamanlar el açtığı Avrupa ve ABD’ye bile yardım yolluyor.

Peki, tüm dünya takdir edip, teşekkür ederken, içimizde neler oluyor?

Öyle bir güruh var ki…

Eski tabir ile, “gavur aşığı” dediklerimiz…

Bunlar Türk devletinin yaptığı hiçbir iyi işi görmezden gelir, bırakın bir de alay etmeye kadar giderler.
Kendilerince bunlar ile bir şekil hastalıklı tatmin oluyorlar demek ki!

Bir de iftiralar ile karalamalar ile hatta alçakça yalanlar ile zarar vermeyi kendilerine bir görev biliyorlar.

Ve öyle saçmalıklar çıkartıyorlar ki…

Paranoyaklık, bunların sergiledikleri performans doğrultusunda yeniden incelenmeli, yeniden yazılmalı, çünkü akıllara zarar.

Halen, Batıyı büyük, ülkemizi cüce görüyor, mesela ABD’nin, bu kriz karşısında tamamen çuvalladığını kabul dahi edemeyecek kadar, gerçeklerden uzaklar.

Kendi dünyalarında, kendi kafalarını yaşıyorlar.

Onlara göre, Türkiye bu krizden ancak batının yardımı ile çıkarabilir?
Pardon da hangi batı yahu?

Kendi içinde kendini bitiren Batı mı?

Bizden yardım isteyen batı mı?

Ruhunu, kuruluş gayesini bu sıralar kaybetmiş, çok yakında yerle yeksan olacak AB mi?

Türkiye’nin artık bir büyük devlet olduğunu kabul etmek sizin niçin zorunuza gider ki?
Niye gurur duyamazsınız?

Doksan dört yaşındaki üç evladını şehid vermiş Muzaffer ninen ayağının altındaki toz kadar niye olamıyorsunuz?

Neden bu kadar mankurtlaştınız?

Daha birkaç ay önce, tüm yatırımlarını ABD’ye taşımayı deklare eden aileler, ne oldu da birden bire “millileşti”?
Sakın hayır işi falan sanmayın.

Düne kadar yabancı ülkelerin pasaportlarını alabilmek için servetler döken o meşhur ailelerin mensupları, şimdi hiç seslerini dahi çıkartmıyor.

Nedenini bilmek istiyorsanız, gayet basit:
Onlar şimdiden bu krizin kazanan ülkeleri arasında ilk sıralarda Türkiye’nin olacağını biliyorlar!

Şimdi de menfaat dengeleri değiştiği için onlar da taktik değiştiriyorlar!

Ve emin olun, bu tam da böyle olacak, bu bir kehanet falan değil.
Olup bitenler bunu işaret ediyor zaten.

Ve bu ailelerin, düzüne bereket, milyon dolar aylık maaş alan analizci ve danışmanları var…

Şimdi ise bir muştu verelim!

Çok yakında, Türkiye bu krizin çözümünü açıklayacak gibi duruyor, hemde aşıya falan gerek kalmadan…

O vakte kadar,
#EvdekalTürkiye
#SağlıklıkalTürkiye.

Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber