Gururun, kibrin, haksız kazanç peşinde koşanların, aramızda yerinin olmadığını söyledi, 'Bunlara bulaşanlar, karşılarında bizi bulur.'
Gayet net, açık cümlelerdi bunlar.
Ne bileyim, ümitlendim bir ara.
'Acaba mı?' dedim.
Bu kez o kez mi olacak dedim.
'Demir yumruğunu sakladığı cebinden çıkarıp masaya gülle gibi yerleştirecek, gerekirse masayı devirecek, etrafında olan, asalak, yağcı, çıkarıcıları dinlemeyecek, halkın, evet ona gönül veren halkın, istediği, arzu ettiği insanları yani kendi deyimi ile 'Ömer'leri' görecek ve yoluna taptaze, tertemiz bir kan ile devam edecek.' dedim.
Ve halen de bu umudu içimde taşıyorum.
Zira pek fazlaca başka seçeneği de yok.
Ya AK Partisi'ni bu parazitlerden temizleyecek, radikal kararlar ile, belki de zor karar ile, acı karar ile bunu yapacak, tamamen bir metamorfoza gidip, partisine 2001 ruhunu tekrar aşılayacak, namuslu, dürüst, mütevazı insanları yanına alarak meydana çıkacak,
'Ya da…' bunu telafuz etmek bile istemiyorum.
Ancak demek istediğim de herkesçe anlaşılmış ve malumdur sanırım.
Evet 'Ümitlensen mi?' diye düşünmemin sebebi de gayet net.
O da daha önceki 'değişimler'!
Yani dağın fare doğurduğu zamanlar.
Teşkilat hafızasının üç kez silinip, format aldığı zamanlar.
O zaman yeni gelenler, bugün kimin yanındalar?
Bunlara dönüp bir bakmak lazım.
Evet, bir gecede 900 mahalle başkanı değişti de ne oldu?
Seçimlerde çuvalladık, o oldu.
Son yerel seçimlerde kimler hangi dinamiklere çalıştı?
Hangi iller, ilçeler, CHP'ye ya peşkeş çekildi ya da menfaatler uğruna satıldı?
AK Partisi'nin kalesi olan yurtdışı oyları, kimlerin yanlış siyasetleri yüzünden, tehlikeye atıldı, atılıyor?
Birkaç örnek:
Mustafa Yeneroğlu.
Almanya menşeli.
Avrupa SKM Başkanı idi.
Gerçekten dava olarak görüp canla, başla çalışanların haklarını vermediği gibi, seçimlerden sonra: 'Sakın bir şey için bana gelmeyin!' diyerek, o kibir abidesi tavırları ile insanlarımızı hem aşağıladı hem kırdı.
Üstelik verilen görevleri de hiçbir şekilde yerine getirmediği gibi, sonraları mensup olduğu partiyi, çıkması için uğraştığı başkanlık sistemini yerden yere vurmaya başladı.
Yaptıkları çizmeyi aştıktan sonra da kovulmaya ramak kala istifa etti.
En çok eleştirdiği konu ise, FETÖcü lerin ona göre uğradığı haksızlıklar!!!
Cuma İçten.
Diyarbakır'dan bir aşiret mensubu sayesinde vekil oldu.
Ancak sönük, silik ve kötü bir performans sergilediği için son seçimlerde kendini bulamadı.
Şimdi ise Davutoğlu'nun çizmesinde.
Selim Temuçi.
Kendi hemşerilerinin bile sevmediği biri.
15 Temmuz'da dışarda Metin Külünk, Arslanlar gibi ve cansiperane mücadele verirken, içerde FETÖcü'lere çok çabuk teslim olan isim.
Şimdileri o da Davutoğlu'nun yamacında.
Taban bunları unutmadı. Unutmaz da.
Bunları hatırlayınca, ümitvar olmak biraz zor oluyor, takdir ederseniz.
Yani değişim ve temizlik şart.
Ancak gelen gideni aratacak ise bu değişim de beyhude olur.
Ve değişecekler, alt kademelerdekiler değildir.
Zira onlar her şekilde işlerini yaptılar, yapıyorlar da.
Lakin, tepelerde yer bulanlar, birbirleri ile didişip, entrikalar kuranlar, ilçe ile belediye arasında kavgalı olanlar, insanımıza tepeden bakanlar, arandığı zaman ulaşılamayan, geri dönüş de yapmayanlar.
Değişmesi gereken bunlar.
Kanun teklifi verip, Meclis'te oylayıp, Sayın Erdoğan veto edince, tebrik edecek kadar alçalanlar, ki buna denilecek söz bile yok, değişmesi gerekenler bunlar.
Ve elbette bu değişim kolay olmayacak.
Tabii ki, kan kaybı olacak.
Fakat gelecek olan taze kan, bu kaybı ekarte edecektir.
Kesin ve keskin bir şekilde, AK Partisi'nin rüşvetle, rant kavgası ile kibir ile başarısızlık ile aynı cümlede anılmayacağına, bu milletin yeniden ikna olması, gelecek için oldukça elzemdir.
Hayır şart oğlu şarttır.
Ben şahsen, birkaç şeref yoksunu yüzünden, asrın Abdülhamid'ini yalnız bırakacak değilim.
Tabii herkes benim gibi düşünmeyebilir.
Demokrasinin güzelliği de bu değil mi?
Geçmişte olan her şeye rağmen, ben ümitlendim.
Sayın Erdoğan'nın sözlerinden, o sözleri zikrederken baktığım gözlerinden, kararlığını gördüm.
Ve güveniyorum.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam