Ülkemizde Eğitim

Hepimiz çocuk yetiştirdik, yetiştiriyoruz.
Gözümüz gibi baktığımız bu çocuklarımızın alacakları eğitim de elbette en önemli şeylerden biri, şüphesiz.
 
Eğitim ikiye ayrılır.
Aile/içi eğitim ve okul eğitimi.
Biri olmadan/zayıf kalırsa, bir diğerinin işe yaraması mümkün değildir ve bu kural tüm dünyada aynıdır.
 
Devletin işi, yeterli sayıda derslik hazır etmek, eğitim müfredatı hazır etmektir.
Kreşinden ilkokula, ortaokula, lise ve üniversiteye kadar tüm gereken altyapıyı hazır etmek, devletin işidir.
 
Şüphesiz ki, son 20 yıl içinde, yapıt olarak devlet üstüne düşeni yapmış ve yapmaya da devam etmektedir.
Yapıt olarak dedim, çünkü müfredat bambaşka bir konu ve bu konuya etraflıca değineceğim bir başka yazıda.
 
Gelelim eğitimin ikinci ve bence en önemli ayağına, Aile eğitimi, Aile içi eğitime.
Eminim ki, her ebeveyn, tüm ebeveynler, çocukları için en iyisini, en mükemmel olanını isterler. Hiç kimse çocuğunun heba olmasını istemez sonuçta.
Ancak bu konuda düşünülmesi gereken pek çok faktörler var, ama ona daha aşağıda geleceğiz.
 
Her şeyden önemlisi, çocuklarımıza, ailelerine, topluma faydalı birer birey olmalarını öğretmek değil midir?
Yani kötü alışkanlıklardan sakınmalarını öğretmek, genel ahlak ve terbiye kurallarını öğretmek değil midir?
Hakaret etmemeyi, küfür etmemeyi aşılamak, bunların kah toplumda, kah dinimizde yerlerinin olmadığını anlatmak ve idrak etmelerini sağlamak değil midir?
Hülasa kavga etmemeyi, fikirlerini makul sözler ile savunmayı, hakkını da yine bu şekilde aramayı aşılamamız gerekmiyor mu?
Büyüklere, toplumsal değerlere saygılı olmayı, yardımsever olmayı eğitmek ebeveynlerin görevi değil mi?
 
Çünkü gerçekçi olalım, bir çocuk ne kadar elit (?), üst düzey okul eğitimi alır ise alsın, ahlak kurallarından yoksun büyür ise, ya da bu kurallardan kopar ise, olacağı tek şey, yüksek eğitimli bir serseridir.
 
Günümüzde bunların zor olduğunu biliyorum.
Okul içindeki arkadaş çevresi, bilumum sosyal medya kanalları, hülasa zorbalığı, eşkiyalığı, kanunsuzluğu ön plana çıkaran saçma sapan diziler, bu değerleri çocuklara aşılamaya pek de elverişli değil.
Ama tabii evde de bu tip şeyler ile karşılaşan, maruz kalan çocuklar ne yapsın?
 
Gelelim daha önemli olan bir konuya.
Meslek seçimine.
 
Ülkemizde maalesef bir "üniversiteye gitme/gönderme" gibi bir hastalık var.
İlle de beyaz yakalı olsun, devlet memuru olsun diye bir hastalık var.
Ve bu çok yanlış!!!
Yanlış, çünkü her çocuk doktor, mühendis, mimar olacak diye bir kaide yok.
Her çocuk akademik kariyer yapacak diye bir kaide de yok, kaldı ki yeteneği, en önemlisi isteği de yok!
Olması da şart değil.
 
Bugün bir kaynakçı 100.000₺ maaş alıyor, mermer ocakları hülasa aynı maaş bandında ustalar arıyor, bakın tornacı, marangoz, motor ustaları yüksek maaşlar ile ARANIYOR ama bulunamıyor.
Bunlar "mavi yakalı" ama "beyaz yakalıların" ili, üç kat maaşlarını alıyorlar.
 
Meslek seçiminde, ezelden beridir, ebeveynlerin istedikleri değil, çocukların istek ve yetenekleridir.
Muhasebe kazanan bir genç, belki de bu işten nefret ediyordur ve ömrünce de nefret edecektir, buna bağlı olarak da asla başarılı olmayacaktır.
 
Siz, siz olun, çocuklarınızın istek ve yetenekleri doğrultusunda karar verin.
 
Otobüs şoförü mü olmak istiyor, bırakın olsun, netice de o Otobüsleri de birilerinin kullanması lazım, değil mi?
Motor ustası mı olmak istiyor, yeteneği bu yönde mi?
Bırakın olsun.
Sizin, olmasını istemediğiniz tüm meslekleri de birileri yapıyor ve yapmak zorunda, değil mi?
Fırıncı olmasa ekmek yiyemezsiniz, çöpçü olmasa pislik içinde yaşarsınız, elektrikçiler olmasa, karanlıkta yaşarsınız.
Asker olmasa,  polis olmasa, huzur içinde yaşayamazsınız, değil mi?
Bu liste uzar, çok uzar.
 
 
 
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 
OGÜNhaber