Evet, bu ülkede ters giden bir şeyler var, hem de dünden beri de değil.
Kimse kusura bakmasın, ama, bu milletin halen siyasetin ne olup ne olmadığını sökmüş değil.
Oy verirken, hamaseti, köhne ideolojileri ön plana koyarsanız, yapılan, yapılmak istenenleri görmezden gelirseniz, rasyonel değil, romantik duygular ile karar verirseniz, bu ülkenin beli, asla doğrulmaz, başı beladan çıkmaz.
Futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutarsanız, o partinin tüzüğünde he yazdığını bilmezseniz, bırak bunları, alenen, göz göre göre devlete, millete zarar verme peşinde olduğunu görmezseniz, alışkanlık üzere, sempati üzere oy verirseniz, sonuçlarına da katlanırsınız.
Tıpkı İstanbul ve Ankaralıların üç senedir katlandığı gibi.
Ben ömrümde ilk kez, bir mahkeme tarafından hapse mahkum edilen birinin sevinçten deliye döndüğünü, eşinin ise sevinçten gözyaşı döktüğünü görmemiştim.
Bugün Ekrem İmamoğlu şahsında bunu gördüm.
Olay neydi?
YSK üyelerine "Ahmak" diyerek hakaret etmişti.
Davası görüldü ve Türk kanunlarına göre de ceza aldı.
Hoş mevcut infaz kanunları doğrultusunda, yatarı zaten yok.
Tüm mesele siyasi yasakta.
Aslında siyasi yasak da değil, kamuda çalışma, seçme ve seçilme yasağı, vatandaşlık haklarının, mahkumluk süreci boyunca kısıtlanması.
Ve bu dünyanın hemen her yerinde de aynı.
Ama bizde biraz değişik.
Çünkü şimdi mağdurum da mağdurum oyunları başlayacaktır, hatta başladı bile.
Bizim içimizdeki jakoben ruhlu siyasiler, kendileri için her şeyin mübah olmasını farz ediyorlar.
Onlar her şeyi yapar, suç da işler, ama onlara kimse dokunamaz, ancak onlar gibi olmayan her kim olursa olsun, anında içeri atılmalıdır.
Bakınız, 28 Şubat sürecinde ve sudan sebeplerle mahkum edilmiş insanlar, halen mahkum.
Ancak mesela Canan Kaftancıoğlu, mahkum olmasına ve siyasi yasaklı olmasına rağmen, kararı hiçbir şekilde umursamıyor, halen CHP'nin İstanbul İl başkanlığına devam ediyor.
Zaten bunu bizzat Kılıçdaroğlu "Mahkeme kararını tanımıyoruz" diyerek ilan etmişti.
Peki bırakalım o zaman Mahkemeleri, davaları, hapishaneleri de boşaltalım.
Çünkü zaten elit bir kesim karar da tanımıyor, hukuk da tanımıyor.
Onlar tanımıyor ise halk ne yapmaz?
Kanun tanımaz, tanımıyor da zaten.
Her Allah'ın günü bu ülke neler oluyor neler.
Bir gün, bir karakola gidin ve olup bitenleri izleyin, sadece izleyin.
Akabinde, polis maaşları 50000₺ olsun dersiniz.
Adam suç işlemiş, yakalanmış, karakolda her kese kafa tutuyor, yakınları kapı önüne yığılıyor, bırakın diyor.
Tamam suçlu, ama ceza almasın.
Niye? Bizim çocuğumuz.
Bu anlayış baştan aşağı ters, yanlış.
Hukuk devletinde, hukuk her şeyin ve herkesin üstündedir çünkü halk namına karar verir.
Ha, bu bağlamda biz ne kadar bir hukuk devletinde yaşıyoruz, o da başka bir tartışma konusu zaten.
Ancak şuradan bir meseleyi hatırlatayım ilgili mercilere.
2019'da mağdur edebiyatı üzerinden bir seçim kazanıldı.
O gündür, bu gündür, tüm Türkiye, bu mağdur arkadaşın, ne kadar beceriksiz olduğunu, iş bilmez olduğunu, İstanbul'u nasıl on sene geri attığını, borç batağına soktuğunu, İSPARK, İETT ve İSKİ gibi üç iştirakin sorunsuz işlerken, iflasın eşiğine getirdiğini gördü.
Kimse kusura bakmasın ama, İmamoğlu'na ancak kendi cenahları oy verir, fakat kendi cenahlarından da olsa, İstanbullular oy vermez.
O iş bir kere olur.
Ama madem ki harfi harfine Sayın Erdoğan'ın kopyasını yapmak istiyorsunuz, oldu olacak dört ay Pınarhisar cezaevine yollayın da tam olsun bari.
Taklitler asılları yaşatır.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam.