Hasbelkader dünyanın pek çok ülkesinde bulunmuş, yaşamış ve kültürlerine bir şekilde vakıf olmuş biriyim.
Elli üç yaşındayım. Birazcık yaşam tecrübem var galiba.
Sayın Cumhurbaşkanının geçen günlerde açıkladığı, Sosyal konut projesi emsali bir projeyi, bırakın Türkiye'de, Avrupa ve dünyada görmediğimi, açık ve net iddia edebilirim.
Çünküsü de çok basit, ev sahibi ediyor.
Evet, mantıklı bir miktar/lar ile kira ödermiş gibi, ev sahibi olacak insanımız.
Ve bu daha birinci etap.
Peki, Avrupa'da ne demek oluyor, Sosyal konut?
Şöyle oluyor, merkezi yönetim/ler, eyalet hükümetlerine bir ödenek ayırır.
Onlar da, yöresel ve yerel yönetimler ile birlikte bir "İnşaat ve gayrimenkul şirketi" kurarlar.
Belli bölgelerde, uygun zeminler bulunur, satın alınır, istimlak edilir.
Akabinde, altyapı çalışması yapılır ve inşaatlara başlanılır.
Yapılan konutlar, ada, ada, pafta, pafta, yüksek ve çok kalabalık binalardır.
İnşa edildiği zaman da bugünlerde de, sosyal yangın noktaları haline gelirler, adları da banliyödür.
Çirkin görünümünün yanı sıra, oturan kişi tipi ve sayıları yüzünden, aslında da iş bu hedef kitle dışında pek de tercih edilmez.
Devlet bu konutları 30, 40 sene sübvanse eder, yani kiraya çok cüzi rakamlar ile verilir, geri kalanını ise devlet öder.
Hedef kitle demişken, bu tip konutlarda herkes oturamaz.
"Sosyal konutta oturabilme hakkı belgesi" gerektirir.
Bu belgeyi de dar gelirli, gelirsiz, yani sosyal yardımdan geçinen insanlar, aileler alabilir ancak.
Sübvanse zamanı bittikten sonra ise konutlar satışa çıkar ve evvela oturanlara arz edilir.
Alacak güçleri yoksa, başka projelere yerleştirilirler ve o konutlar satılır.
Bütün olay bu.
Evet, güzel projeler de var elbette.
Genellikle, o banliyölerin tüm alışveriş imkanları, okul imkanları, peyzaj işleri yapılır.
Huzur derseniz, işte hedef kitle malumdur ve Avrupa da bu kişiler, ortalama olarak, suçlu potansiyeli yüksek olan kişilerdir.
Ancak konu bu potansiyel değil.
Konu, tüm bu projelerin ortak noktası, muhtaç olanları bir şekilde barındırabilmektir.
Kiracı konumunda bırakmaktır, aslında da, Sosyal projelerdirler, ve 60/70/80 lerde yapılan bu projelerin kahır ekseriyeti, başarı ile sonuçlanmamıştır.
Türkiye'nin projesi ise bambaşka, çünkü ev sahibi yapacak.
Ev sahibi, yani oturduğu evin sahibi.
Bakınız bu büyük bir kavram.
Çünkü, ayağınızı bastığınız yer sizin.
Şimdi soru şu:
Bir insan kirada olduğu yere nasıl bakar, sahip çıkar, ve sahibi olduğu yere nasıl bakar ve sahiplenir?
Ve Türk projesi, salt daire üzerine kurulmuş da değil, ev/iş yeri için arsa da var, daire veya iş yeri de.
Araştırdığım kadarı ile bu proje, bu şekilde, sadece dünyanın en büyüğü değil, bu şekli öle de tek.
Yani dünyada emsali yok.
Elbette ki, muhalefet bu acı lokmayı yutamayacaktı ve öyle de oldu.
Çok absürt ve terbiye sınırlarını aşan, hatta seviyesizce eleştiriler, havada uçuyor.
Buyurun, araştırın, benimle aynı sonuca varacaksınız, eminim bundan.
Vatandaşımızın projeye geniş katılımlı bir teveccüh gösterdi, gösteriyor.
Eminim ki, seçim sonuçlarına da olumlu olarak yansayacaktır, zaten muhalefeti de çok rahatsız eden ana unsur budur.
Ben devletin bu projesini beğendim şahsen.
Şimdiden hayırlı olsun.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam