Si vis spacem, para bellum

Bu bir Latince atasözüdür ve malum eski Roma imparatorluğuna dayanır.

Manası ise: "Barış istiyorsan, savaşı hazırlamalısın, ya da savaşa hazır olmalısın" dır.

Bir atasözünden ileri, aslında bir felsefedir.

Ta bugüne kadar, başta ABD ordusu olmak üzere, birçok batılı ordularının, özel birliklerinde, acemi bölüklerinde askerlere her gün ve her harekette tekrarlandırılır, öyle ki, iyice kafalarına yerleştirilir.
Aynı zamanda, yatakhanelerde, kantinlerde, idari binalarda, aslında göze çarpan her yerde de yazılıdır.

Si vis spacem, para bellum.

Bu ideoloji o kadar içlerine işlemiş ki, ikinci cihan harbi esnasında bulunan 9x19 mm luger kalibresinin ismini, 9x19 mm parabellum olarak değiştirmişlerdir.

Bu kalibre ise dünyadaki en meşhur, en çok kullanılan fişek türüdür.
Yani, tüm dünyanın aklına, bir şekilde kazınmıştır.

İnsanlık tarihi boyunca, her zaman ve bir şekilde insanlar birbirileri ile savaşmışlardır.

Kah toprak genişletme nedenleri ile kah dini sebeplerden ötürü ve günümüzde daha çok, güç, daha fazla güç ve tabii yer altı ve üstü kaynakları için savaşlar yapılmakta, sürmekte.

İnsanlığın makus talihi de bu olsa gerek.

ABD, bir şekilde eski Roma İmparatorluğu'nun devamı olarak görür kendini.
Aslında ise ki bu herkes tarafından bilinir ve kabul edilir ki, uluslararası ancak İngiliz ağırlıklı masonluğun kurduğu bir ülkedir.

Bunu görmek için, ABD'nin şehir isimleri ile İngiltere şehirlerinin isimlerinin aynı olması gerçeğini görmek yeterlidir.

ABD, tarihi boyunca savaşmıştır, ancak asla kendi topraklarında savaşmamıştır.
Tüm dünyaya ise aslında ne kadar barış sever ne kadar sevgi pıtırcığı olduklarını empoze etmektedirler.

Gelelim bize.

Yüce Türk Milleti de tarihi boyunca savaşmıştır, bekası için savaşmıştır, genişlemek için ve İslam ile şereflendikten sonra da Allah cc'nun dinini yaymak için savaşmıştır.

Savaşmakta en mahir milletlerden biri, hatta başında gelen millet, Türk milletidir.

Bugüne kadar çözümlenemeyen, efsane savaş teknikleri icad eden Türk orduları, dünyada gerilla savaşını da kazanmış olan tek ordu ünvanına sahiptir.

Türk askeri, tarihi boyunca, mertliği ve merhameti ile özeleştirirmiş, adı bile "Mehmetçik" olarak kalmış, Ordu, asker ocağının bir başka ismi de "Peygamber ocağı" olmuştur.

Savaşın bir etiği var ise bu etiği koyan Türk Ordularıdır.

Ve bu ordular, Viyana kapılarına kadar ilerleyebilmiş, üç kıta, yedi iklime, adaletle hükmetmiş, hükümranlık yapmıştır.

Ve sömürgecilik sabıkası kabarık olan batı/Hristiyan dünyasını en çok rahatsız eden de bunlar olmuştur.

Adilce, insanca hükmetmek.

Neticede, Devleti Aliye (Osmanlı), nihayete erip yerini Türkiye Cumhuriyeti'ne bıraktığında, "Yurtta Sulh, cihanda Sulh" sözü söylenmiştir.

Ve biz bu söze uygun olarak yaşamaya çalışsak da ne yurtta sulh bıraktılar ne de cihanda taş üstünde taş, omuz üstünde baş bıraktılar.

Artık bizim sözümüz, "yurduma göz dikenin gözünü çıkartırım" oldu.

Bunu gayet net gördüler.

Sınır ötesi operasyonlarda gördüler, Karabağ savaşında gördüler, Libya da gördüler, Akdeniz'de her gün görüyorlar.

Ellerinde olan tüm imkanlar ile saldırmaları da hem bu yüzden hem de yaklaşan 2023 yılı yüzünden.

Kırk küsür senedir saldırdıkları terör silahını halen kullansalar da ek olarak, ekonomik saldırılara da ağırlık verdiler.

Maalesef, içimizde olan pek çok aparatları da onlara dün olduğu gibi bugün de hizmet etmekteler.

Ve sanırım artık, ekonomik savaş boyutunda, iyiden iyiye cepheler sertleşti.

Ve yine, ikinci cihan harbinden sonra yaptıkları gibi önümüze iki seçenek sunacaklar.

O zaman sundukları seçenek ya komünist olacaksınız ya da Gladyocu olacaksınız idi.

Kadim devlet aklı, henüz genç Cumhuriyeti koruma babında, Gladyo'yu kabul etmiş gibi görünse de asıl hedefi, millete nefes alma imkanını sağlamaktı.

"Bakın biz sizin istediğiniz gibi olduk" imajı empoze edildi.

Hatta Kore harbine BM gücü olarak katılındı.

O zaman Batı "en büyük asker, sizin asker" diye sloganlar attı, hatta Türk askerlerine önemli madalyalar tevdi edildi.

Ancak kırılma noktası, Kıbrıs oldu!

Türk Devletinin bekası için son derece büyük önem taşıyan Kıbrıs'ı, ne Yunan'a, ne de onların kukla oynatıcıları olan, başta İngiltere'ye asla bırakamaz, soydaşlarımızın katledilmesine göz yumamazdı Türkiye.

Kore'ye giderken, en büyük asker olan Türk Ordusu, bir anda işgalci oldu.

Ne hikmetse bugün Suriye ve Kuzey Irak, Libya, Sudan ve Somali için de aynı şekilde itham edilmekte Mehmetçik.

Bugün sunacakları iki şık ise tamamen ekonomik olacaktır.

Ya onların güdümünde, onların istedikleri ürünleri üreten ve lojistik üssü olarak devam edeceğiz, ya da bağımsız, kendi kendimize gereken/yeten bir üretim ve ihracat ekonomisini seçeceğiz.

İkinci şıkta, açık hedefleri olacağımız da gayet aşikardır.

Bu işin bir ortası olur mu, bulunur mu, ya da var mıdır bilemem.

Bunu önümüzdeki aylar, seneler gösterecektir.

Zor zamanların ha diye biteceği diye bir romantik duygusallığa kapılmak, en hafif tabiriyle naiflik olur.

Ancak devletimiz gücünü gösterir, ki gösteriyor da ve karşıtları ile göz hizasında pazarlığa oturur ise yarınlara daha da ümitvar olarak bakmak mümkün olacaktır.

Ancak sanırım Batı da bizim sulh için savaşa hazır olduğumuzu, savaştığımızı görmüş ve anlamıştır.

"Si vis spacem para bellum"!
Bunu bilen tek siz değilsiniz…


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber