Şehid Babası ile söyleşi


İkinci kez evliliğin hazırlığındaydı, öyle ya gelinlik bile dikilmişti! 

Olmadı! 

Araya menfur bir gece girdi! 

Tarih 15 Temmuz 2016’yı gösteriyordu! Hava sıcaktı!

Devleti şahsi malı sananlar, arka bahçeleri sananlar, şereflerini, kişiliklerini 1 Dolara satan, beyinleri Pensilvanya’dan kumanda edilen hainler, kalkışmayı denemişti!

Milyonlarca vatan evladı gibi Tolga da sokaklardaydı, babası Tarkan da! 

Tolga ilk soluğu Eyyüb Sultan Hz. De almıştı, orayı koruyacaktı! Zeval gelmesine gönlü rıza vermemişti!

Ancak baktı ki, oralar sakin, bir tehlike yok.

Babasını aradı, Saraçhane de idi, tüm mahallesi ile, hainlerin ölüm kustuğu Saraçhane de!

“Geliyorum” dedi, Babası her ne kadar gelme dediyse de bu kez soluğu orada, Babasının yanında aldı!

Hainlerin kurşunları ile yere düşen bir başka yiğidi kurtarmaya çalışırken Tarkan Ecebalın’ın oğlu vurulmuştu! 

Beyaz pantolonundan tanımıştı! 

“Oğlum kaçarak, sırtından vurulmadı, sağ gözünün altından aldı mermiyi”!

Kendi elleri ile koydu ambulansa…

Bu oğlunu sağ iken son görüşüydü!

Kurtamadılar Tolga’yı! Şehid oldu, 27 yaşında, dağ gibi delikanlı!

İki yıl geçti diye başladım söyleşiye… “iki yıl, iki ay” dedi Tarkan bey!

Aslında sözün bittiği andı! 

Düğümlenmiş bir boğazla, nemli gözlerle sürdürmeye çalıştık, söyleşiyi.

Ne soracaktık ki? Ne sorulurdu ki, ciğerini toprağa veren bir babaya?

Mütevazı bir insan Tarkan bey, salt oğlunun ismini yaşatmak için, onun hayalini yaşatmak için bir Cafe açtı! 

“Gelenler Tolga’nın misafiri”, “O da buralarda, bizi izliyor, hissediyoruz”!
“Onun hayali idi, onu her gün yad ediyoruz” diyor Tarkan bey, gözlerinden akan yaşların farkında bile değil!

Tavla, okey, bu gibi şeyleri, alkolü bu mekanda bulamazsınız, Şehid mekanı çünkü!

Haliç köprüsünün hemen altında, belki de kuytu bir yer, hoş maksat da zengin olmak değil ki!

Tolga’nın geride bıraktığı evlatlarının, bizlere emanetlerinin geçimini sağlamak! 

Gelenler, Tarkan beyin boynuna sarılıyor! 

“Biz de senin evladınız, bizde Tolgayız” diyorlar!

Yirmisinde bile olmayan gençler! Nereye geldiklerini biliyorlar!

Evet mekanın önünde lüks jipler, son model spor otomobiller yok! 

Zaten niye gelsinler ki, “İn” bir yer değil ya!

Kapısında paparazzi Ordusu beklemiyor ya!

Tabelasında Milyar Dolar servetleri olan bilmem hangi marka yazmıyor ya!

Ama tabelasında olan başka bir şey var: Türk Bayrağı var ve Şehid’in resmi var!

Ve bu iki şey, bu mekanı, İstanbul’un en değerli mekanı yapmaya yetiyor da artıyor bile! 

Duvarlarda da milyonluk starların hatıra fotoğrafları yok!

Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin Şeref Madalyası var!

“İçinizdeki anda eş dindi mi?” diye sorduğumda, “Böyle bir deniz, böyle bir buz dağı var mı?” cevabını aldım, bu koca, ama yaralı yürekli adamdan! 

“Devletten, milleten istediğiniz bir şey var mı?” sorusuna verdiği cevap, ders kitaplarına geçecek nitelikte; “bize dua etsinler!”

Ve yine sözün bittiği yerde idik! 

Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 
OGÜNhaber