Sanayisizleşme

Epey bir zamandır, aslında fol yok, yumurta yokken, bu Rusya/Ukrayna krizi neden çıktı, enerji fiyatları, arz/talep dengesi değişmemişken, neden fırladı, özellikle de Avrupa'yı neden bu kadar sever vurdu/vuruyor/vuracak diye araştırıyordum.

Almanya'daki Saarbrückener Zeitung'un bir makalesi dikkatimi çekti, okudum ve kendimce analiz ettim.

Geçmişteki tecrübelerim, yaşadıklarımı hatırladım ve tabiri caizse dank etti.

Makalenin başlığı, "Sanayisizleşmenin hayaleti".
Bu başlık bile, Latince "nomen est omen" (İsim kaderdir) atasözüne %100 uymakta.

Kısacası makalede mevcut kriz durumu irdelenmiş, nedenleri sayılmış, muhtemel sonuçlar dizilmiş ve elbette ki sorumlusu da bulunmuş.

Sorumlu olarak, hiç şaşırmadım, yeni, toy, içinde kavgalı ve beceriksiz Alman koalisyon hükümeti ilan edilmiş.

Elbette doğru ve fakat, ancak yeterli, asla değil.

1990'ların ortasında, sonunda, Almanya'nın Neuss kentinde çok büyük işveren, namlı fabrikalar vardı.
İdeal Standart, International Case.

O fabrikalar, önce el değiştirdi, sonra da kapatıldı.
O OSB'nin yerinde yeller esti, bugün ise devasa sinema kompleksi, cafe, bar ve loungelar bulunuyor.

İki büyük banka binaları vardı, şimdi onlar da restoran oldular.

Düsseldorf kentinin Ren nehri limanı çok meşhurdu.
Ancak, pek çok şirket iş yapamayınca, devasa ambar binaları yerle yeksan oldu veya içten restore edildi ve yerini, büyük reklam şirketleri, medya kuruluşları, mağazalar ve evet doğru tahmin ettiniz, gastronomi sektörü aldı.

Hem de upper class cinsinden, yani meşhur ve yıldız sahibi aşçıların in mekanları.

Aynı kaderden Köln kenti de kurtulamadı ve dev endüstri alanlarına, prestijli, futuristik evler, binalar ve gastronomi aldı.

Elbette yeni kazanılan ticari alanlara, sürüsüne bereket Bilişim, yazılım, yani IT şirketleri de geldi.

Kuzey Ren Westfalya eyaleti, bir zamanlar, Almanya'nın sanayii bölgesi idi ve bugün, bu sanayinin %90'ı yok oldu.

Hatta Mannesmann, Thyssen – Krupp, Bayer gibi şirketlerin, sanayicileri bile, %50 düştü.

Geçmişin sanayii bölgeleri bugünün parkları oldu.
Hatta, bu erimeden en ağır şekilde payını alan şehirlerden birisi ise, Duisburg şehri oldu.

O kadar ki, o zamanlar, bu dev sanayiilerde çok ağır işlerde çalışan gurbetçilerimizin kahir ekseriyeti, 90 ların henüz başlarında, paralı çıkışlar aldıktan sonra, Alman hükümeti de, "ülkene dön" parası vermişti.

Mesela Marxloh ilçesi, bir iki ay içerisinde hayalet kente dönmüş, bugüne kadar da Duisburg'un nüfusu, %60 gerilemiştir.

Tabii buna esnaflar da, zincir mağazalar da dayanamamış, bu demagojik değişime yenik düşmüşlerdi.

İşte şimdi, sadece Almanya da değil, tüm Avrupa'nın sanayii hedefte.
Çünkü, imalat masrafları, ürünlerin mümkün fiyatlarını kurtarmayacak.

Astar yüzünden pahalı olacak ve yapılması gereken zamlar, ürünlerin reel fiyatlarının, astronomik şekilde üstüne gelecek.

Dolayısıyla, ürünler satılamayacak, eh bu da kısa vadede iflas demektir.

Orantısız artan enerji fiyatları, imalatı imkansız kılacağı gibi, enerji arzında da sıkıntılar olacağı aşikar.

Bu kadar belirsiz bir durumda da büyük bir bölümde, "Just in time" üretim modeline geçen şirketlerin, üretim yapabilmesi imkânsız, bu kadar kısa sürede ise, eski tip üretime geçilmesi, yine imkansız.

Just in time üretiminde, fabrikalar, ham maddeyi, ara maddeyi, gereken parçaları, dev depolarda istiflemek yerine, kendi üreticilerinden, belirli vakitler içinde mal çekerek, depolama masraflarını neredeyse %80 indirdiler.

Ancak, X fabrikasına mal üreten A şirketi, eğer ki bantlar durursa, ne zaman üretecekler, ne zaman nakliyeye verecekler, meçhule düşer.

Bu da bu üretim sistemini imkânsız kılar.

Peki, ne olacak?
Koca dünya markaları, Avrupa'daki imalatlarını sona erdirecekler.

Bunu da ben söylemiyorum, Alman basınında, siyasiler, CEOlar, akademisyenler, sabah akşam söylüyor.

Esasen, Almanya'nın pek çok namlı şirketi, zaten uzun zamandır Almaya dışında üretiyorlar.

Çünkü Almanya'daki üretim masrafları, maaş masrafları, ezelden beri çok yüksek ve işte bu yüzden de, üretimin büyük bölümü, Almanya dışına taşındı zaten.

Geleneksel bazı şirketler, mesela Porsche, halen Almanya içinde, eh onlar da ürünlerini istedikleri fiyatlara satabiliyorlar zaten.

Ben şahsen, Almanya'da, Avrupa'da sanayisizleşmenin başladığını düşünüyorum.
Çünkü hadi endüstri devleri taşındı gitti.

Peki, yan sanayi ne olacak?
KOBİ'ler ne olacak?

10, 20, 40, 50, 100 kişilik üreticiler ne olacak?

Bu yüksek enerji masraflarını karşılaşmaları na mümkün, çünkü pandemi esnasında, ellerinde, avuçlarında olan rezervleri bitirdiler, diz çöktüler.

Ve korkarım ki, şimdi ölümcül hamle geliyor.

Avrupa'nın sanayiisinin de, yan sanayisinin de, üreticilerinin de fişini çekecek olan, öldürücü darbe.

Evet, sorun belli, sorumlu belli – mi acaba?
Yoksa bu da global resetleme planının bir parçası mı?

Sanayii ve ağır Sanayii, Avrupayı, Almanyayı refaha kavuşturan unsurdu.

Mahveden unsur da oldu ve belli ki, yerle bir edecek olan unsur da yine bu.

Kehanet falan da değil bunlar, nitekim senelerdir yaşanan demagojik değişimi gördük, görüyoruz.
Bunun sosyolojik neticelerini de gördük.

Bir zamanlar refah içinde olan kentleri, vergilerden zengin belediyeleri, sonralarda nasıl çöktüklerini de gördük.

Bir zamanlar, kömürün çıkartıldığı yerlerin bugün endüstri park olduğunu, doğaya kazandırıldığını da gördük.

Kara kış, işte bu yüzden, kapkara bir kış olacak.

Düşünün, Almanya'nın sağlık bakanı, enerji masrafları yüzünden, halihazırda faaliyet gösteren hastanelerin %40'ının kapatılabileceğini, aslında kapatılacağını söylüyor.

Almanya'da olacak bu.
Herhangi bir gelişmekte olan ülkede değil.

Peki Türkiye ne olacak.
Kanımca, üretimin belli bir bölümü ülkemize gelecek.
Ve biz, 20 yıldır, bunun hazırlıkları içindeyiz.

Sayın Erdoğan, "Önümüzdeki yüz yıl Türkiye'nin olacak" derken, boşuna demedi.
Onca altyapıya boşuna yatırım yapmadı.

Bir düşünün derim...



Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber