Uluslararası Masonluk hareketinin proje ülkedir ABD!
Öyle ki, bağımsızlık manifestosu nu imzalayanların hemen tümü, 33 derece masonlardır!
İlk Başkan George Washington, hemen her yerde, her resim ve heykelde tipik masonik kıyafeti ve duruşları ile sergilenmektedir!
Hemen tüm Başkanları, siyasetçileri, CEO’ları ama köşedeki dükkanın Şahin’i dahi Masondur!
Tarihleri kanla, soykırımla başladı!
Kızılderilileri nerdeyse yok ettiler!
Afrika’dan kaçırarak ülkeye getirdikleri siyahileri köleleştirdiler, milyonlarcasını öldürdüler, sağ kalanların torunları bugün halen insanlık dışı muamelelere maruz kalmaktadırlar!
Siyahiler bir olimpiyatlarda, bir de savaşlarda ön plana çıkar!
Çünkü savaşlarda en çok silah altına alınanlar ve tabii ki de ölenler siyahilerdir!
Birinci ve ikinci dünya savaşlarında hiç alakaları olmadığı halde, sonradan girmiş olsalar da baş rol oynadılar ve en muzaffer oldular!
Kore savaşı ona keza!
Vietnam’da da milyonlarca insanın ölümüne sebep oldular, ancak ilk dayaklarını da orda yediler!
Kendi topraklarında, iç savaş dışında hiç savaşmadılar!
Ama dünyanın her yerine savaşı, ölümü, terörü getirdiler ve bunlardan çok para kazandılar, kazanıyorlar!
Ülkemiz ABD ile 60’larda tanıştı!
CIA, NATO, GLADYO, bunları o zamanlar kimse bilmiyordu. Sadece doğuda SSCB vardı ve Türkiye doğrudan komşu idi!
Muhakkak ABD’nin kontrolü altında olmalıydı. Oldu da!
Yakın tarih dersi vermeye sanırım gerek yok. Hepimiz neyin ne olduğunu iyi biliyoruz, çünkü herşey daha hatıramızda!
ABD, Türkiye’deki mutlak kontrolünü artık kaybetti!
Deli oldukları konu, aslında tam da bu. 70 yıldır var olmaya çalıştıkları Ortadoğu da biz bin yıldır varız. Ve çok iyi biliyorlar ki, bu coğrafya da Türkiye olmadan bir şey olamaz!
Ancak, Trump’ın seçilmesi büyük bir talihsizlik oldu. Çünkü siyasetten zerre kadar anlamayan biri, uluslararası ilişkilerden bir haber olan biri, sadece ve sadece doymak bilmeyen egosunun tatmini için bu yarışa girdi ve kendinden de manyak olanların oyları ile maalesef kazandı!
Derin ABD’de söz sahibi olan pek çok gurubun arasında da adeta şamar oğlanı, hatta “getir, götür” Donald oldu!
Kah sempati duyduğu için, kah diyet borcu olduğu için kah ise şantajlara boyun eğdiği için, işe başladığı günden bu yana, peş peşe verdiği ve çoğu zaman birbiri ile çelişen karar ve demeçler ile, tam bir dengesizlik abidesi oldu!
Ciddiye alınacak biri hatta muhattap alınacak biri olmadığını kanıtladı!
John Wayne’nin vahşi batı kovboy filmlerindeki sergilediği mentalite ile yani haydutluk, zorbalık ve kural tanımamazlık ile, terbiyesizlik ve patavazsızlık ile elde etmeye çalıştığı bir baskı hegemonyası, birkaç yalaka ülke dışında ABD’yi ıssızlaştırdı!
ABD’nin FETÖ’ye desteği, elbette Trump’ın suçu değil, PKK’ya desteği de. ABD’nin devlet politikası çünkü bunlar!
Ancak ülkemize karşı yeni moda takındığı hasmane tutum, bizzat Trump’ın halt etmesi.
Tabii yanındaki fanatik Hristiyan Mike Pence’in de katkıları büyük!
Gelelim günümüze, olup bitenlere!
Türkiye’ye bir ekonomik operasyon çekildiği muhakkak, sebebinin Rahip müsveddesi ajan olmadığı da muhakkak!
Ancak, Türk ekonomisinin de kırılgan ve nazlı olduğu da muhakkak!
Son beş yıldır, ekonominin çok da iyi idare edilmediği de muhakkak!
Her ne kadar ABD’nin yaptığı son hamle, eline, yüzüne bulaştı ise de, tamamen aleyhine döndü ise de, hatta dünyanın Dolara karşı bir cephe oluşturmasını sağladı ise de, yapılanı unutmak mümkün değildir!
“Bizim ulusal güvenliğimiz gereği” diyerek de yaptıkları şımarıklıktan sıyrılabilmelerini sanmaları da, ayrı bir aymazlıktır!
Yani dünya da bir tek ABD’nin mi ulusal güvenliği var? Bizim yok mu?
Şimdi konulan ceza gümrükleri ile, buyrun yaşayın ABD!
Apple’in ilk günlerde olan kaybı yaklaşık 80 Milyon Dolar. Apple kadar ABD de söz sahibi olan bir şirket bunlara ne kadar sessiz kalır?
Aslında Türkiye gerçekten harikalar ülkesi:
On yıldır, PKK illeti yetmiyor muş gibi bir de ekstra dan çıkan FETÖ ve onların getirdiği ekonomik zararlar da apaçık ortada!
40 yıldır Terör ile mücadelenin Türkiye ye bedeli, nereye bakarsanız bakın 500 Milyar Dolar!
FETÖ’nün yurtdışına kaçırdığı milli servet ise 200 Milyar Dolar civarında!
Gezi’nin verdiği zarar 150 Milyar Dolar!
17/25’in verdiği zarar bir kere daha 150 Milyar Dolar eder!
15 Temmuz’un verdiği ekonomik zarar ise daha belli bile değil!
Tüm bu rakamlara baktığımızda ortaya bir Trilyon Dolarlık bir zarar, ziyan, kayıp çıkıyor!
Bir Trilyon Dolar!
Dile kolay!
Ve bu ülke Bunlara göğüs germiş, geriyor ve de gerecektirde!
Ancak ekonomi de bazı şeylerin artık değişmesi gereği de ayın 14. gibi ortada!
Rotamızın artık değişmesi elzemdir!
Betona dayalı bir ekonomi, artık bitmektedir.
Türkiye’nin altyapı sorunları bitmez!
Çünkü 90 yıl boyunca kimsenin el atmadığı sorunlar bunlar. Onaltı yılın içinde çözülebildiği kadar çözüldü. Bitti mi? Yeterli mi? Hayır!
Daha %20’si ancak çözüldü!
Ama 16 senede de ancak bu kadar oluyor işte!
Şimdi ise müsait olan yerlerde acilen bir sanayii kalkınması başlamalıdır!
Özellikle kimya da çok daha ileri gitmemiz gerekiyor!
Solventi bile ithal ediyor durumdan çok acilen kurtulmalıyız!
Çünkü kimyasız sanayii olmaz!
Diğer acil çözüm bekleyen konu ise enerji üretimi dir!
Ülke giderlerinin %40’ını enerji ye harcanıyor ise, bilmem kaçıncı havaalanını yapmaktansa, Akkuyu nükleer santralini bitirmek daha akıllıca değil mi?
Endüstri, istihdam getirir, aş getirir. Evet, endüstrisinin yerleşmesi için de yol gerekir, altyapı gerekir!
Onun için de müsait olan yerlerde bu kalkınma derhal başlamalıdır!
Gıda sektöründe dünyada ün salmış şirketlerimiz var, tekstil sektöründe de yakaladığımız başarı var!
Bu sektörlerde yakalanan başarıları, kimyasal sektörde, ağır sanayii sektöründe de yakalamamız aslında gayet mümkün!
Çünkü şu an bile “Made in Türkiye” belli bir şöhrete kavuştu!
ABD ile hangi yolu izlemeliyiz?
Bu saatten sonra ne dosttan Ne de müttefiklikten bahsetmek bence mümkün değildir!
ABD hasmane tutumunu 17/25’den mütevellit ve özellikle de 15 Temmuz’dan sonra açıkça sergilemiştir!
Ve bu tutumunu da ısrar ile sürdürmüştür, sürdürmektedir, ileri de de sürdüreceğinden benim şahsen hiç şüphem yok.
Bu geçmiş göz önünde bulundurarak, gelecekte olacaklar, çok da sürpriz olmayacaktır!
Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir, derler ya, bu da böyle bir şey işte!
Peki bizimle hasım olan bir ülkenin ordusuna bizim imtiyaz tanımamızın, hatta aynı savunma birliğinde bulunmamızı gerektiren ne var?
Doğu blok tehlikesi mi kaldı? Soğuk savaş mı kaldı?
Eskiden bize düşman olarak tanıtılanlar, günümüzde sözde müttefiklerimizden daha yakınlar!
Kısacası, ülkemizde bulunan ABD askerlerine gerek yok!
Dolayısıyla ülkemizde bulunan üslerinde gereği yok!
NATO üssü hariç, hiçbir üs mecburumuz da değil!
Onun için bu kadar düşmanlık yapan ülkenin, Türkiye de bulunan askerine bizim dememiz gereken tek söz: “Coni go home” olmalıdır!
Hem de acilen!
Çünkü birileri kalkacak Washington dan ülkeme şantaj yapıp operasyon çekecek, biz de buradaki askerlerini içimizde barındıracağız!
Üstelik de bedava!
Kimse kusura bakmasın da yok öyle üç kuruşa beş köfte!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam