Persona non grata

Ülkemiz istiklali için defalarca ağır bedeller ödemiş ve halen de ödeyen, belli ki de ileride de ödeyecek olan bir ülke.

Bağımsızlık ana şiarımızdır!

Dünyanın hiçbir ülkesi, gücü, üst/orta/aşağı aklı bu ülkeyi ve şerefli milletini, aşağılama cüretinde bulunamaz.
Hele de çömezi veyahutta arka bahçesi, hinterlandı olarak da göremez.

Bunu, her ne isim veya ideal uğruna yapan ise ancak küstahlık yapmış olur ve gelecek tepkiye de hazır olmalıdır.

Uluslararası diplomasinin kuralları Viyana protokol anlaşması ile sabittir.

İş bu anlaşmanın 41. Mad. Sinin 1. Fırkasında:
"Büyükelçilerin/diplomatların, bulundukları ülkelerin içişlerine karışamaz" diye geçer!

Yani siz hangi ülkenin elçisi olur iseniz olun, diplomatik misafiri, ki başka bir şey değilsiniz, olduğunuz ülkenin içişleri hakkında tek bir cümle dahi sarf edemezsiniz.
Üstelik bunu da sizi gönderen ülkenin Devlet başkanı, sizi gönderirken, misafir olduğumuz ülkenin devlet başkanına bir güven mektubu ile garanti eder.

Peki bizde ne oldu?

On ülkenin Büyükelçisi, aynı densizlik ile Türkiye Cumhuriyeti'ni, bağımsız yargısını adeta tehdit etti, dolaylı bir şantaj yapma küstahlığını gösterdi.

Asıl diplomatik kriz ve olağanüstü hâl budur!

Almanya, ABD, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda ülkelerinin Elçileri, hep bir ağızdan, Gezi vandalizminin finansörü olan, Meral Akşener'in kuzeni olan, kızıl Soros olarak bilinen, Osman Kavala'nın, üstelik de derhal serbest bırakılmasını istediler!

Emriniz olur canım, çay da var, içer miydiniz?

Bu nasıl bir aymazlık, nasıl bir kibir abideliği, nasıl bir küstahlıktır ki, siz, misafiri olduğunuz ülkeye böylesi bir direktif verme serbestisini kendinizde görüyor sunuz?

Elbette Sayın Cumhurbaşkanı, verilmesi gereken cevabı verdi ve bu kişiler için Dışişleri Bakanına, "Persona non grata" işlemlerinin başlatılması talimatını verdi.

Persona non grata'nın Türkçesi, istenilmeyen şahıs ilamıdır, hemen arkasından da deport, yani yurtdışı etme kararı gelir.

Bu on ülkenin ikisi dışındaki ülkeler, bizim için diplomatik cücelerdir.
Yani varlıkları da yoklukları da birdir aslında.

Bu işleme maruz kalan ülkeler ya yeni birer Elçi atarlar ya da İlişkileri minimize ederler.

Müsteşar, Müşavir ya da Maslahatgüzarlık seviyesine çekerler.

Varsın çeksinler.

Çünkü Avrupa ülkeleri şimdiden, yaptıkları kabahatten hiç bahsetmeyip, Sayın Erdoğan'ı, diplomatik kriz çıkarmakla itham etmeye başladılar bile.

Tabii tüm bunların arkasında George Soros'un ve Açık Toplum vakfı denilen terörist yuvasının, provokatörler acentesinin olduğu da gayet aşikâr.

Ve aslında, artık ülkemizde apaçık, misyonerlik yapan, provokatörlük yapan, hatta terör örgütlerini destekleyen, hatta ve hatta casusluk faaliyetleri yapan "Vakıfların, okulların, enstitülerin" de behemehal kapatılıp, çalışanlarının derhal deport edilip, ilgili vakıf vs. leri de terör listesine alınması gerekiyor!

Zira ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, Ülkü ocaklarını terör örgütü olarak ilan ettiler.

Ülkemizde, kimin neler karıştırdığını elbette ki iyi bilir devletimiz ve bence de sadece konjonktürün gelişmesini beklemektedir.

Benim için en acı tarafı ise devletinin yanında olmayan, ülkesine yapılan bu terbiyesizlik timsalini görmeyen, hatta buna katkı veren, onlar ile aynı safta yer alan, muhalefet partileridir.

Hadi bu ülkeler Sorosa finansal gebe.

Vakıf dediği ajan provokatörlerinin de neler yapabileceğini biliyor, onun için baş kaldırmıyorlar.

Hadi, Osman Kavala, bunların maşası ve hatta çok para harcadıkları maşası.

Peki Ey Türkiye muhalefet partileri, size ne oluyor?

Sayın Erdoğan nefreti gözlerinizi bu kadar mı bürüdü ki, ülkenizin, devletinizin, yargınızın bağımsızlığına gem vurmak isteyenler ile aynı safta olabiliyor sunuz?

Bir Türk vatandaşı olmanın haysiyet ve şerefi tamamen mi gitmiş sizden ki, bu yapılan terbiyesizliği, en keskin ve kesin dil ile kınamanız gerekiyor iken, üstelik bir de o terbiyesizlerin içerdeki sözcülüğünü yapıyor sunuz?

Tamam, fonlanan medyalardan zaten başka bir şey beklemiyoruz da sizler TBMM de yemin etmiş insanlarsınız.

Ama sanırım, o yeminin metnini okurken, tek ayağınızı kaldırarak okudunuz, ya da şimdi o metnin içeriğini hatırlamıyor sunuz.

Ben bu ülkenin basit bir vatandaşı, bağımsız bir medya mensubu olarak, bu on küstah hakkında verilen kararı, tüm kudsiyetimle destekliyor, faillerini ise esefle kınıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir muz cumhuriyeti, kabile ülkesi değildir.

Dört bin yıllık millet, iki bin yıllık kadim devlet gelenekleri olan bir ülkedir!

Bunu herkes böyle bilmeli ve tam da bunun bilinci ile hareketlerini ölçülendirmelidir.

O parmak salladığınız, aşağıladığınız, hor ve hakir gördüğünüz, hinterlandınız bellediğiniz Türkiye yok artık!

Ya yeni Türkiye ile aranje olursunuz, ya da karşıtlığınızın sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız.

Bu, bu kadar basit!


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber