Geçtiğimiz Pazar günü, Almanya'da genel seçimler oldu, oldu ama bitmek bilmeyen bir süreç başladı.
Çünkü Alman halkı, son seçimlerde olduğu gibi, yine ortaya karışık bir seçim sonucu bıraktı.
Bu seçimin bir diğer özelliği ise de 16 senedir Şansöylelik yapan Helmut Kohl'un yetiştirmesi Angela Merkel'in, siyasete veda etmesi ve dolayısı ile aday olmaması gerçeği idi.
Doksanlı yıllardan beri Alman siyasi sahnesinde hep bakan, sonra da Şansöyle olan Merkel, kurulan onca hükümetin sadece ikisinde yer almamıştı.
Konuya dönecek olursak.
Bu son seçimlerden önce, üç kez Almanya, askında kimsenin istemediği ancak başka aritmetik işlemediği için kurulan büyük koalisyon ile yönetildi.
Yani Hıristiyan Demokratlar birliği (CDU/CSU), konservatif ve sağ eğilimli ve tam zıt parti olan Sosyal Demokrat Partinin birleşmesi.
Hatta bir önceki seçimde, bunu yapmamak için süren koalisyon görüşmeleri altı ay sürmüş ve liberal demokrat partinin son anda yan çizmesi ile, bu büyük koalisyona mecbur kalınmıştı.
Şimdi de aritmetiksel olarak, üç koalisyon modeli öne çıkmış durumda.
Malum büyük koalisyon, ki kimse istemiyor.
SPD, Yeşiller ve Liberal Demokrat Parti üçlüsü.
CDU/CSU, Yeşiller ve Liberal Demokrat Partisi üçlüsü.
Ek olarak CDU/CSU, SPD ve Liberal Demokratlardan oluşan bir ihtimal de var ve fakat çok zayıf.
Yeşiller ve Liberal Demokrat Parti!
Bu ikisi şu an hükümet kurmak için kilit partiler.
İki parti de oylarını stabil tutsa da Yeşiller Partisi, kampanya başlangıcında %30'larda iken, seçimi %15'lerde bitirebildi.
CDU/CSU, tarihlerinin en kötü sonucunu aldılar ve neredeyse %10'luk bir oy kaybı yaşadılar.
Buna rağmen Genel Başkanları Armin Laschet, hükümet kurmaya meğilli.
Parlamenter sistemin laneti işte böyle bir şey.
Senelerdir Almanya, yön olarak tabandan tavana zıt iki parti tarafından yönetilmekte.
Şimdi de özellikle Liberal Demokrat Parti, siyasi yön olarak hem Yeşiller Partisine ve hem de Sosyal Demokrat Partiye ters, zıt!
Ancak koalisyon için de anahtar parti konumunda ve ister istemez, bir araya gelmek durumunda olacaklar.
Liberaller, Hıristiyan Demokratlar birliğine daha yakın olsa da Yeşiller çok uzaklar.
İlk kez, seçimi kaybeden iki parti, diğerlerinden önce ikili görüşmeler yapmaya başladı ve aslında bitinci gelen SPD mi yoksa CDU ile mi koalisyon yapacaklar, ona karar verecekler.
Çünkü parlamenter demokrasi de seçimi kazanmanız önemli değil, hükümet kurabilecek çoğunluğa sahip misiniz, değil misiniz, önemli olan o.
Biz bunu, 28 Şubat sürecinde de öncesinde de yaşamıştık.
Seçimin Galibi Refah Parti yerine, hükümet kurma görevini Demirel, üç kez başka partilere vermişti.
Şükür ki, Türkiyemiz bu buhranlı zamanlardan kurtuldu, Almanya ise halen tam ortasında.
Türkiye'yi hangi hükümet nasıl etkiler?
Hırvatistan Demokratlar birliği ile bir şekilde anlaşabildi isek de bu en başta Bayan Merkelin sayesinde idi.
Yerine gelen Laschet de bir Türk dostu olarak bilinse de Köln deki DİTİB Merkez Camii açılışını protesto etmişti.
Yeşiller Partisi, en başından beri PKK, YPG, HDP destekçileridirler.
Hatta fanatik denebilecek kadar.
SPD de, pek Türkiye dostu olarak bilinmez.
Liberal Demokrat Parti ise ancak paranın nerden geldiğine bakar.
Netice itibariyle, kurulabilir hiçbir koalisyon hükümetinden, Türkiye'ye bir fayda geleceğini sanmıyorum.
Tam tersi, Pandemi ile birlikte bir nebze azalan Türkofobya ve Erdoğanfobya'nın tekrardan filizleneceği muhtemeldir.
Ancak tabii hükümet kurulabilirse…
Alman gazetelerin birçoğu geleneksel Noel ve yeni yıl hitaplarını da Merkelin yapacağı kanıtında…
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam