Hatta daha da geriye gidelim.
Saldırının başlangıç vaktine, yani Gezi olaylarına.
Evet, saldırı Gezi Parkı olayları ile başladı, provası ise 7 Şubat MİT Müsteşarı krizi ile yapılmıştı. Güç denemesi idi!.
Ve görüldü ki, Emniyet ve Yargı da istedikleri gibi at koşturabilecek durumda FETÖ!
Olay geldi Gezi ye ve patlak verdi!
Çünkü sadece birkaç hafta önce, dev yatırımların anlaşmaları imzalanmış, tarihi İpek yolunun modern versiyonu start almıştı.
Londra Heathrow, Frankfurt ve Amsterdam Shipol havalimanlarını orta vadede önemsizliğe itecek projeler di bunlar.
Dolar 1,70 lerde gidip geliyor, virgülün arkasındaki ancak üçüncü rakam oynuyordu!
Gezi olayları ile beraber, dolar 2,0'ı aştı.
17/25 geldi, dolar yine fırladı.
Sonunda 15 Temmuz hain darbe gişimi ile 4,0'ı geçti!
Burunson adlı casus da o zamanlar içeri tıkıldı. Ama kimsenin umrunda bile değildi!
Öyle ya, deşifre olmuş bir ajanı kim ne etsin. İşlevini yitirmişti, başının çaresine bakmaya terk edildi.
Gündeme ancak bizim yerli basın getirdi. ABD de tık yoktu.
Ta ki, evet ta ki, ABD de yerel seçimler kapıya dayanana, ve zoraki seçilen Trump ın popülaritesi yerler altına inene kadar.
Ta ki, bu sarı kovboyun aklına, AB dahil 30 ülkeye ticari savaş açana kadar.
Her ülkeye bir kulp bulundu, takıldı.
Bize takılan kulp da casus Burunson oldu!
Varlığı beş para etmeyen casus Papaz’ın yokluğu para eder oldu.
Çünkü Evanjelistlerin oyları, aşırı milliyetçilerin oyları gerekti.
Ve finans operasyonu için bahane gerekti, bulundu da.
Gerisi yakın tarih işte.
Operasyonlar çekildi, dolar 7,0 sınırını gördü, geçti.
Asıl yurtiçinde dönen dolaplar, fırsatçılık ve stokçuluk fiyatları tavan yaptırdı.
Ve millet ortalığı kaynattı.
“
Bırakın papazı”, “
olsa Ne olur, olmasa Ne olur” lar, “
faturası bize patladı” lar. Neler, neler!
Ültimatom verildi hatta. Ve verilen sürenin üstünden 10 hafta geçti.
Verilmedi.
Ama bir seyahat yapıldı. ABD ye. New York a. Ardından Almanya ya.
Ve birtakım görüşmeler yapıldı. Anlaşmalar yapıldı.
Bunlar zaten doğal şeyler.
Devletler anlaşmalar yaparlar. Menfaatlerine bakarlar. Duygusallığa yer olmaz!
Kaldı ki, yargı siyasetten emir almaz.
Casusun içi boşaltıldı, bilgiler dahilinde önemli operasyonlar yapıldı.
Bizim tarihimizde ilk kez de bir ABD casusu iki yılı aşkın bir süre içerde tutuldu, yargılandı ve hüküm giydi!
Amma az, amma çok. Ama giydi ve bir daha bu coğrafya da pis işlerini yapamaz hale geldi. Ve artık da başımıza bela olmadan yollandı gitti!
Papaz gitti de, getirileri oldu, olacak ta.
En başında Halkbank meselesi, K. Irak daki terör varlığı, Fırat’ın Doğusu, Batısı, Mümbiç meselesi ve ülke ekonomisi!
Bunlar az buz şeyler değil.
Yapılan adımlar soğukkanlılık ile yapıldı, akıllıca yapıldı.
Ancak gel gör ki, bizim içimizde bir takım oluştu
“İstemezük giller”!
Aman efendim, ne afralar, tafralar, derin analizler, strateji belirlemeler… neler, neler!
Dolar ilk yükseldiğinde, salın gitsin diyenler, şimdi de niye saldınız, nasıl salarsınız diye ortalığı velveleye verenler!
Fiyatları pahallandı diye hükümeti topa tutanlar, şimdi de, salmasaydınız biz doların 100 lira olmasına razıydık nutukları atmakta.
İnanmıyorum!
Hiç birinizin samimiyetine, İnanmıyorum!
Sadece muhalefet etme pahasına muhalif olanların samimiyetine inanmıyorum.
İşin kötü tarafı, Pensilvanya şeytanlarının yönettiği negatif algı operasyonlarına en hızlı atlatanlar da, kendilerini
Reisçi ilan edenler!
Ve ne acıdır ki, bu ülkede halen algıyı yönetecek güce sahip bir FETÖ ağı var. Tabii onlar bu şekilde var oldukça da, onlara kanan bu kadar fazla oldukça da, devletimizin bu melun yapı ile mücadelesi maalesef ve de korkarım ki çok ağır işleyecektir.
Neymiş Reise evet, ama Akepe ye artık oy moy yokmuş!
E demezler mi, o adam AK Partisi nin Genel Başkanı diye?
Demezler mi, bu nasıl perhiz, bu nasıl lahana turşusu diye?
Elbette derler ya!
Hoş bu tip insanların Reisçi falan olduğuna da inanmıyorum.
Zira olsalar, onun bir dava adamı olduğunu, bir davasının olduğunu bilirler.
Dava deyince de izahatta gerek duydum.
Dava öyle bir şey dir ki, sizi kim var denildiğinde anında bir adım öne götürür. Sahiplendiğiniz şey dir.
Sayın Başbakanın davası da Türkiye dir!
Devlet yönetimi
Yeri gelmişken buna da bir değinelim.
Devlet yönetimi, bakkal işletmesine benzemez.
Görünen bölümü %5 bile değildir, o %5 de yine devletin sizin görmenize müsaade ettikleridir.
Devlet kahir ekseriyetle gizli yönetilir. Anlaşmalar yapar, pazarlıklar yapar. Görünen diplomasi den daha çok görünmeyen diplomasi işler.
Vitrinde olan isimlerden daha çok, bilinmeyen isimsiz vatan evlatları devrededirler.
Ve gerek mütala ederek, gerek ise mesela askeri güçe baş vurarak, devletin bekasını sağlar, menfaatlerinin yılmaz bekçisi olurlar.
Emin olunuz ki bu insanları hayatınızda duymayacak, görmeyecek ve bilmeyeceksiniz, ancak onlar hep var olacaklardır!
Devlet, duygusallıkla yönetilmez, damarlarında buz suyu dolaşan misali bir tavırla yürütülür.
Aklı selim ile, ihtiyat ile, emin adımlar ile.
Yönetenlerin her adımları belki ilk etapta ters gelebilir, ancak sebat edildiğinde, asıl maksat öne çıkar. Çünkü devlet anlara bakmaz. Çok ilerileri hesap etmek zorundadır!
Bugün olup bitenleri değerlendirirken feveran haraketleri terk edip, sonraki gelişmeleri iyi izlemek gerekir.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam...