Her insan, hayatında yüzlerce, binlerce, kimileri belki de on binlerce insan tanır.
Bu insanları ise kategorize eder.
Dost, düşman, tanıdık, komşu, akraba ya da herhangi biri, herhangi bir şey.
Bazı insanlar hayatımıza hulul eder, yön verir, uzun, belki de çok uzun yıllar hayatımızda kalırlar.
Öyle, ya da böyle kalırlar.
İnanılması güç ama, düşman kategorisine giren insanların kahir ekseriyeti, daha önce dost hanesindedir, komşu hanesindedir, hatta akraba hanesindedir.
Daha da inanılması güç olan ise, bu düşman diye kategorize edilen insanların bazılarının bir zamanlar eş olmasıdır.
Düşman olanlar, çok gariptir ki, dost olanlardan daha uzun süre ile hayatımızda kalmaktadırlar.
Fiziki olarak olmasa da mental olarak kalırlar.
Hatta çoktan ölmüş olsalar bile kalırlar.
İnsanoğlunun en basit ve fakat en temel iki içgüdüsü vardır.
Birincisi hayatta kalmak, ikincisi ise neslini devam ettirebilmek.
Bu iki temel içgüdü yüzünden de işte etrafında olan insanları kategorize eder ve gereği üzere yeniden, bir daha değerlendirir.
Yeni moda bir söz ile güncelleştirir sürekli.
Netice itibari ile kimse, kendine iyi gelmeyen, ya da kendisine kasteden birini etrafında istemez.
Ancak bazı durumlar vardır ki, mesela çıkarlar, menfaatler, o durumlarda, insanlar, hoşlanmadıkları birileri ile kerhen de olsa geçinmek, hatta iyi geçinmek durumunda kalabilir.
Yazar Jim Rohn der ki, "İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır." Sahip olduğunuz zihin yapısının etrafınızda iletişimde olduğumuz beyinlerden etkilenip şekillendiğini unutmayın. Çünkü beynimiz sosyalleşmeye ve etrafındaki diğer beyinler ile senkronize olmaya bayılır.
Aslında bu şu demektir:
Kimse gerçekten dost, kimse gerçekten düşman değildir.
Ama herkes bir öğretmendir.
Bu söz, ABD'de çifte cinayet suçu ile 11 yaşında hüküm giymiş bir siyahi adamın hücresindeki duvarda yazardı.
İki teori de çok yerinde ve doğru.
Doğdu çünkü insan ömrü boyunca öğrenme yeteneğine sahiptir.
Her gün, her saat, her dakika başka bir şey öğrenir.
Mesela sürekli ve her medyadan akın, akın bize gelen bilgiler/haberler.
Ancak gerçek öğretmenin kendisi hayattır ve hayatta karşınıza çıkan/çıkacak olan insanlardır.
Hepsinden bir şeyler öğreniyoruz.
Kimi insandan, insanlığı, insan gibi yaşamayı, davranmayı.
Kimi insandan sevmeyi, sevilmeyi.
Bir başka insandan belli bir ilmi, dersi, konuyu.
Bazı insanlardan ise insanın nasıl olmaması gerektiğini.
Edepsizliğin nasıl olduğunu, başka insanlara yalan nasıl söylendiğini, kötülüğün nasıl yapıldığını, iftira, riya, çifte standart, fitneyi.
Yine bazı insanlardan ise dürüstlüğü, namus kavramını, dik durmayı, dost olmayı, gerçek dost olmayı.
Müstesna insanlar, ki onlar liderlerdir, bizlere şunları öğretmişlerdir:
Vatan aşkı, millet sevgisi, fedakârlık, vefakarlık, cefakarlık.
Ve tam zıt kategoride olanlardan ise, ihaneti görmüşüzdür, çıkarcılığı görmüşüzdür.
Fakat, önemli olan, özel çevrenizde ve çerçevenizde olan insanların size öğrettikleridir.
Bu insanların yaşı değil, davranışları, hayata bakışları önemlidir.
Tüm bu insanlar, siz farkına varmadan, sizi, siz yapan insanlardır.
Karakterinizi geliştiren, iyi/kötü arasındaki farkı anlamanızı sağlayan, muhakeme etme yeteceğinizi geliştiren insanlar bu insanlardır.
Yani ebeveynleriniz, komşularınız, eş/dost/arkadaşlarınız, kısacası içinde büyüdüğünüz habitat, size ait olan micro kozmos.
Bir kişiden duyduğunuz iltifat, bir büyüğünüzden yediğiniz fırça, aldığınız bir tenkit, atılan bir kazık, söylenen bir yalan, ya da söylenmeyen bir gerçek.
Sonuçta sizi siz yapan ve adına tecrübe dediğimiz bu hayat gerçekleri ve bu gerçekleri size yaşatan çevrenizdeki insanlar.
Çünkü bizler birer nebi değiliz.
Bize yüce Allah CC vahiy göndermedi/göndermiyor.
Ama tüm yaşantımızın içindeki olaylar, tecrübeler de aslında birer vahiy değil mi?
Neticede sebepsiz hiçbir şey asla olmaz.
Dinimizde de tesadüf yoktur, tevafuk vardır.
Herhangi biri ile "tesadüfen" karşılaştığınızı mı sanıyorsunuz?
Ya da başınıza gelen bir şeyin, sebepsiz olduğununa mı inanıyorsunuz?
Eğer öyle ise çok büyük bir gaflet içindesiniz demektir.
Çünkü sizi yoktan var eden Alemlerin Rabbi, aldığınız her nefesten haberdar, attığınız her adımın da takipçisi.
Biz buna kader diyoruz.
Ancak kader, biraz da insanın kendi elindedir.
Çünkü muhakeme yapabilme özelliği vardır.
Yani doğruyu/yanlışı, daha doğrusu, yanlış yol ile doğru yolu ayırt edebilme yeteneği vardır.
Ve sonuçta da işte ömrü boyunca karşısına değişik insanlar çıkar ve insan onlardan öğrenir.
İyiyi de öğrenir, kötüyü de öğrenir.
Ne demiştik, dost/düşman yoktur, herkes bir öğretmendir.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam