Bir yaşıma daha girdim.
Almanya'nın Cumhurbaşkanı, Frank – Walter Steinmeier, bu hafta başında, Polonya ve Baltık ülkelerinin de Cumhurbaşkanları ile Ukrayna'yı ziyaret etmeye niyet etmişti.
Etmişti etmesine de Ukrayna'nın Zelenskyj si, kendisini "Persona non grata" ilan etti.
Yani istenmeyen adam ilan etti ve "gelme" dedi!
Kime dedi? Silah, para dilendiği Almanya'nın Cumhurbaşkanına dedi!
Şimdi bir tahmin edin bakalım, çiçeği burnunda Alman hükümeti ve Şansöylesi nasıl bir tepki verdiler?
Hiç, sıfır!
Böylesi bir diplomatik terbiyesizliği, yalayıp yuttular!
Sadece Şansöyle Scholz, "rahatsız edici" bulmuş.
Bu nasıl bir küstahlıktır ki, iki de bir, para, silah, ağır silah ve mühimmat istediğin ülkenin Cumhurbaşkanı na böylesi bir şey yapasın?
Ve daha da hayret verici olan, Almanya'nın bunu yutmasıdır.
Tepkisiz kalmasıdır.
"Cumhurbaşkanımızı istemeyen, silah da para da istemesin" bile diyemediler, diyemezler, çünkü ABD ne derse, onu yapmak zorundalar.
Bir diğer değim ile Almanya ikinci dünya savaşından mütevellit, asla bağımsız olmadı, olamaz da.
AB'nin bile bir CİA icadı olduğunu ve özellikle iki ezeli düşman ülke, Fransa ve Almanya'nın birbirine mecbur kalmasını, savaşa tutulmamasını sağlamak için zorlandığı bir birlik olduğunu da unutmamak gerekir.
Bu bağlamda, AB'nin kendi kafasına göre para birimi çıkarttığını, dahi Dolar'a ve ABD'ye kafa tuttuğunu da düşünecek olursak, gülüp geçmekten başka ne yapabiliriz ki?
Evet, Avrupa'nın lokomotifi, sanayi devi, teknoloji devi vs Almanya, şu ara ciddi bir prestij kaybına uğruyor ve uluslararası platformlarda da inandırıcılığını, saygınlığını, iyiden iyiye yitiriyor.
Elbette ki, Merkel sonrası kolay olmayacaktı, ancak kabine de, tek bir ağırlığı olan şahsın olmaması, hele de Dışişleri Bakanlığına, şahsi ihtirasları dışında hiçbir donanımı ve tecrübesi olmayan bir bayanın getirilmesi, devamında, Almanya'nın düne kadar kötülediği, öcüleştirdiği devletler hakkında inanılmaz bir U dönüşü yapmaya mecbur kalmış olması, Yeşiller gibi pasifizm üzerine kurulmuş bir partinin, bugün savaş şahini kesilmesi, ve bu partinin içinde bulunduğu hükümetin yüz milyar Euro'luk savunma ek bütçesini çıkartılmayı dayatılması, bu prestij kaybına katkı üstüne katkı sağladı.
İç işleri de hiç parlak değil.
Alman federal kriminal polisi, dün bir terör örgütünü patlattı.
Whatsapp ve diğer sosyal medyalar üzerinden sohbet gurupları kurup, Alman elektrik dağıtım ağını Çökertme'ye, daha da ileri boyutta, Alman Sağlık Bakanını kaçırmaya niyet etmişler.
Tam sayıları bilinmiyor.
Şimdilik dört kişi tutuklanmış.
Peki kim bunlar?
Radikal aşı karşıtları, Covid karşıtları.
Amaçları ise rejimi çökertip kendi akıllarına göre bir devrim yapmak.
İki buçuk sene boyunca, kimsenin akıl erdiremediği Corona tedbirleri ile millet o kadar gerilmiş ki, artık radikalleşmeye başlamış.
Tabii bunların içlerinde, aşırı sağcılar hatta Neonaziler var.
Bu bağlamda, son beş, altı yıldır, Almanya'da sürekli büyüyen ve radikalleşmeye giden bu Neonazi, faşist topluluğu, sanırım Alman devletinin daha çok başını ağrıtacak.
Artık kimse, ama hiç kimse, "yok canım bu da olur mu" demesin.
Demesin çünkü olmaz tek şey olmazdır.
Hiç aklınıza gelmeyecek olan şeyler bile, olur, olacaktır da.
Hatta, "kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi" dediğiniz şeyler bile olacak ve oluyor da zaten.
Almanya'nın komşusu Fransa'ya bakın.
Cumhurbaşkanı seçimlerine katılım oranı sadece %24!
Yani ülkenin ancak dörtte biri seçime gitmiş.
Bu, açıkça bir siyasi iflas değildir de nedir?
Yani Fransız seçmeninin dörtte üçü, seçilebilir kimseyi görmemiş.
Demokrasiyi bir nevi icad eden ülke için bu ne vahim bir durum.
Ya da şöyle bakarsak, o bir avuç olan ama dünyayı elinde tutanlar, bu ülkeye o kadar çok karışmış ki, millet, kendini temsil edebilecek, yönetebilecek kimseyi göremez olmuş.
O kadar karıştırılmış ki, Fransa'nın F'si dahi kalmamış.
Ecnebileşmiş.
Ancak Fransız halkı çok milliyetçi bir halktır, ulusalcı bir halktır.
Misal olarak, okulda hepsi İngilizce öğrenmiştir, ama inadına konuşmazlar.
Eh bu milletin atarları ile de fazla oynarsanız, seçim yerine protestoyu da yersiniz.
Dünya çok değişik bir evreye girdi.
Dönme dolap mı dersiniz, atlı karınca mı dersiniz, bilemem.
Bildiğim şey, ikisinin de temposu hızlanınca, sonuçlar pek iyi olmuyor.
Bakalım daha hangi devlerin cüceleştiğini göreceğiz!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam