Birincisi, dünyada üç lider için yine dünyanın tüm ülkelerinde en üst düzey (high level portection) ve close protection protokolü uygulanır.
Türkiye Cumhurbaşkanı,
ABD Başkanı,
İsrail Başbakanı.
Bu önlemler, şahısların sadece suikast tehlikesi seviyesine göre ve temsil ettikleri toplumun önemine binaen alınır.
Zira böyle bir liderin misafir oldukları ülkelerde suikaste uğramaları, uluslararası teamüller gereği feci sonuçlar doğurabilir, bunların adına da "worst case szenario" denilir.
Hiçbir ev sahibi ülke de böyle bir senaryoya, tedbirsizlik yüzünden konu olmak istemez!
Yani, Türkiye Cumhuriyeti'nin lideri, dünyadaki en önemli üç liderlerden biridir!
Elbette ki, korunma protokolü en üst seviyede olacaktır.
Bundan gurur duymanız gerektiği yerde, akla ziyan, abes, absürt yorumlar ile bu hakikati indirgemeye çalışmanız, gerçekten de eziklik psikolojinizin açıkça beyanıdır.
Gelelim bu koruma Protokolü'nün getirdiği maddi külfete.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi liderini bitince derece korumak ile görevli (close protection) personeli ve ekipmanı, dünyanın her yerine, beraberinde de önceden götürür.
Ev sahibi devletler ise ikinci ve sonraki uzak kuşak, uzak koruma görevlerini üstlenirler.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanı, eskiden olduğu gibi, gittiği devletin, lütfen tahsis ettiği araç ile değil, bizim, kendi ihtiyaçlarımıza göre imal edilmiş olan araçlar ile seyahat ediyor artık.
Bu araç ve ekipman zaten alınmıştır ve devletin envanterindedir, ekstra bir külfet değildir.
Ev sahibi devletin konvoya eskortluk eden araçları ve personelin ise masrafı, elbette ki kendilerine aittir, devlet bütçemize tek kuruş ile yansımaz!
Devlet gibi düşünmek kolay değil elbette.
Ancak, uluslararası teamülleri bilmemek cehalet, veyahutta bile, bile algı yapmak da karakter yoksunluğu olsa gerek.
Başka bir izah tarzı, üzgünüm ama yok.
Kaldı ki, Sayın Başkan Erdoğan ve heyetinin ABD ziyareti, koruma konvoyundan mı ibaret Allah aşkına?
Ya da birileri, bu çok önemli ziyareti, bilerek mi buna indirgemek çabasında?
New York da tam da BM'nin karşısına, 171m uzunluğundaki, 36 katlık Türkevi'ni dikmek, böylelikle adeta bir manifesto ilan etmek, şimdiye dek kime nasip oldu.
Yapılan ve yapılacak olan bilaterelal görüşmeler, ülkemizin ve milletimizin geleceği için son derece önemli iken ve de gayet başarılı geçerken, bunları neden görmezden gelirsiniz de kafanızı konvoya takarsınız, gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum.
Çok önemli bir dönemin içindeyiz.
Zira tüm dünya yeniden şekillendiriliyor, gelecek yüz yılın planlanması yapılıyorken, Türk Devleti ise Sayın Başkan Erdoğan liderliğinde, tüm imkanları ile bu planlamada, piyon değil, oyuncu değil, oyun kuran taraf olmaya hazırlanıyor iken, konuşulacak tek şey, konvoy mu?
Ya da Türkevi'nin açılışında yapılan dualar mı?
Ciddi misiniz siz?
Eğer öyle ise gerçekten de size bu devlette iktidar olmak nasip olmasın, çünkü siyaset aklınız, vizyonunuz, ufuksuz, beş gün ilerisini görmeyen bir anlayışınız var ve tek hedefiniz Sayın Erdoğan'ı devirmekten bir dirhem öteye gitmiyor.
Geleceğe dair hiçbir projenizin olmadığını gösteriyor.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam