Türk siyasetinin en değişik, renkli figürlerinden Meral Akşener, siyasete veda etti, en azından şimdilik.
Şimdilik diyorum çünkü Akşener gerçek bir "hacı yatmaz" dır.
Çok kez kaybolmuş, bir şekilde bir yerden tekrar türemiş, palazlanmış, parlatılmıştır.
İşte bu yüzden... şimdilik.
Peki bir bakalım ve son yirmi yıl içindeki geçmişini bir inceleyelim.
ANAP, DYP, AK Partisi, MHP ve nihayetinde İyi Parti kurulması.
Altılı masa, İmamoğlu parlatılması, Kılıçdaroğlu demontajı, son seçimlerde kendi kitlesini, tabanını CHP ye kaydırması, tavşan adaylar çıkartarak "seçime tek başımıza giriyoruz" tiyatrosu, ki bu oscar ödülüne layık bir performans idi, sonunda belli olan sonuç.
Altılı masa projesi, dış ülkelerin Türkiye iç siyasetine karışmasının en belirgin örneği olarak tarihe geçmiştir.
Dışarıdan destekli ve dahi yönlendirilen, tek amacı ise Sayın Erdoğan'ın yenilmesi olan Altılı maşa projesi, kısmen de olsa başarıya ulaştı aslında.
Yeni siyasi figürler parlatıldı ve piyasa sürüldü, miadını ve görevini dolduranlar ise ekarte edildi.
CHP, Kılıçdaroğlu ile ulusalcılıktan marjinalliğe taşındı.
Kılıçdaroğlu'nun misyonu buydu, maksat hasıl oldu, CHP artık Kılıçdaroğlu'nun liderliği altında bir arpa boyu yol alamayacaktı ve sonuçta uzaklaştırıldı.
Artık CHP birilerin finanse ettiği, böylelikle de kullanışlı bir aparatı oldu.
İyi Parti ise en başat görevi olan Milliyetçi Hareket Partisi oylarını bölmeyi başardı.
Milliyetçilik ve ulusalcılıktan dem vurdu, yola çıktı.
Ancak bu tek başına yeterli olmadı ki, başka figürler de öne sürüldü.
Ümit Özdağ bunun en belirgin örneği oldu, tabii Sinan Oğan da.
Bu üçlü "ülkücü" görünümlüler, en uzuz popülist demeçler ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin tabanına bir şekilde hulul edebildiler.
Tabii tek başına bu sonuç yetersiz kalıyor, bir şekilde bu oy potansiyelinin CHP'ye kanalize edilmesi gerekiyordu.
Bunun için Akşener, son seçimlerde CHP karşıtlığına oynadı, güya adaylar çıkarttı, ancak adaylar hayalet kaldı.
Kimse varlıkları ile yoklukları arasında hiçbir fark göremedi, göremedi de çünkü yoktu.
Hal ve durum böyle olunca da İyi Parti Türkiye genelinde yüzde 18lerden, binde bilmem nelere geriledi, yani yok oldu, eridi gitti.
Elbette, altılı masanın asıl gayelerinden biri olan, Milliyetçi oyları CHP ye kanalize etmek de başarılı oldu.
Peki Akşener'in egosuna sahip olan bir kişi, bu sonuç ile yaşayabilecek midir?
Pek sanmıyorum.
Akşener, vakti ile yanlış kararlar silsilesini aldı.
Aslında kitlesi olan, etkili bir siyasi figür olan Akşener, Cumhur ittifakına katılsa idi, bugün çok değişik bir yerde olabilir di.
Olmadı, çünkü olamazdı.
Olamazdı, zira hepimiz 15 Temmuz öncesi performansını biliyoruz.
"Temmuz'un ortasından sonra her şey değişecek, ben Başkan olacağım" diye, o kanal senin, bu kanal benim gezip durmadı mı?
Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde içişleri bakanlığı koltuğuna, belgeleri ile sabit, FETOş'un tavsiye mektubu ile oturmamış mıydı?
İşte bu yüzden, doğru kararları veremedi, veremezdi.
İsteseydi de veremezdi.
Şimdi soru şu;
İyi Parti bundan sonra ne olacak?
Bana kalırsa ve amiyane tabirle "elinizi ayağınızı öpeyim, beni seçin" diyen Müsavat Dervişoğlu'nun, Akşener'in yerini dolduracak kapasitede olduğuna ben inanmakta güçlük çekiyorum.
Güçsüz ve sönük profilli bir lider ise Partisini ancak bir şekilde hayatta tutar, hepsi topu bu kadar.
Hele de söz konusu olan Türkiye ise hele de karşısındaki lider Erdoğan ise böyle bir lider, hoş lider de demeyelim de, Genel Başkan, ancak arada sırada sosyal medyada paylaşım yapan biri olarak kalır.
Sonuç olarak, İyi Partiye, o veyahut da bu şekilde, nedenlerden dolayı inananlar, aldatılmışlardır.
Akşener'e inanmış olanlar da kandırılmışlardır.
Kendi seçmenini sükutu hayale uğratan bir siyasi hareket ise, her şekilde inandırıcılığını kaybetmiş, var olabilme sebebini de yitirmiştir.
Ben şahsen İyi Parti'nin bir sonraki seçimlerde var olabileceğine, daha doğrusu varlık gösterebileceğine de inanmıyorum, zaten artık öyle bir ihtiyaç da yok.
Elveda Meral Akşener…
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam