Tarih tekerrürden ibarettir derler.
Doğrudur, eğer tarihten feyz alarak, tarihte doğru olan işleri yaparsanız, o zamanlar nasıl fayda görmüş ise günümüzde de fayda görecektir.
Bilindiği üzere, Kastamonu ilimiz, 1. Dünya Savaşı ardından, işgal görmeyen yegâne illerimizden birisidir, hülasa kurtuluş savaşı esnasında, cephelere lojistik destek, büyük bir oranda, işte bu ilimizden gitmiştir.
Şerife Bacı gibi kahraman yürekler, buradan ölümsüzleşmiş, milletimizin kahramanlık destanı, bu yöreden yazılmaya başlanmıştır.
Bu şanlı ecdada, tekrar binlerce şükran, daim rahmet olsun.
Kimse unutmasın ki, o insanlar olmasaydı, Şehid düşmeseydi, gazi olmasaydı, bugün biz bu şekilde olamayabilirdik.
Ancak Kastamonu, bir başka açıdan da çok önemli ve maalesef günümüzde neredeyse unutulan, çok müthiş bir olaya ev sahipliği yapmıştır.
Hatta o kadar mühim bir şey olmuştur ki, Dünya kamuoyu harekete geçmiştir.
Ve bu olayın kahramanları ise kadınlarımızdır, Anneler, Bacılardır, harekete geçirdikleri kitle ise yine Dünya kadınları olmuştur!
Evet, 1919 senesinde, Kastamonu da bir miting yapıldı.
Hem de sadece kadınların katıldığı 3000'i geçkin bir katılımcı sayısından bahsediyoruz ve 1919'dan, yani Avrupa ve Batı da, kadınların ağızlarını dahi açmalarının yasak olduğu bir dönemde savaş sonrası, Anadolu'nun bağrında bir araya gelen cesur yürekli 3000 kadın!
Mitingin konusu, İşgal altında olan ülkemizde, işgalci zorbalar tarafından yapılan zulüm.
Cinayetler, gasplar, işkenceler, gelişi güzel tutuklamalar, komedi gibi mahkemeler ve idamlar.
Zulmün Arşı Alaya varmış, Zülfü yâre dokunduğu o zamanlarda işte bu miting yapıldı.
Bugün Kuvva-i milliye dediğimiz organizenin "hanım kolları" bu mitingi tertip etti, zamanın Kastamonu gazetesinde geniş yer aldı, ve hatta bugüne dek de Cumhurbaşkanlığı devlet arşivinde, önemli evrak olarak da muhafaza edilmekte.
Bu mitingden bir bildiri çıktı, metni yazının boyutlarını patlatır ve bu metin, o zamanın en önemli yöneticilerinin hanımlarına telgraf çekildi.
Geniş yankı uyandırdı ve neticede zulüm de azaldı, hatta kurtuluş savaşına pek çok ülke aslında dahil olmadan çekildi.
Diplomasi ise işte Diplomasinin dik âlâsı budur, ağa babası budur.
Geçen gün ise Saygıdeğer Hanımefendi Emine Erdoğan'ın himayesinde İstanbul'da benzer maksatla bir toplantı yapıldı.
Bu toplantıya, Dünya liderlerinin eşleri davet edildi ve çok geniş tabanda da karşılık gördü.
Konu yine zulümdü.
İsrail'in Gazze de yaptığı zulüm.
Saygıdeğer Hanımefendi, kendine has mülayim, nazik ancak kesin bir üslup ile, kitabın ortasından konuşarak, zulmün tüm boyutlarını tek, tek ele aldı ve adeta dünyaya haykırdı.
Diplomasi de biz buna Soft Power yani yumuşak güç diyoruz.
Sakın kimse, ismi yumuşak güç olduğu için, hafife almasın.
Zira aynı yumuşak güç, Güneydoğuda PKK hegemonyasını bitirdi!
Nasıl mı?
Diyarbakır Anneleri hareketi ile.
Sonuçları gözle görülür seviyede.
Bu bize şunu gösteriyor:
Eğer Türk Kadını bir meseleyi ele alırsa, o iş olur!
Hem de öyle bir olur ki, top, tüfek, tank, bomba ile başarılamayan işlerin, bu şekilde hallolduğunu görebilmek gayet mümkün.
Çünkü Türk kadını demek, ilk evvela cesaret demektir, Anne demektir, merhamet demektir, fedakarlık demektir. Ve saydığım tüm bu vasıfların karşısında, dünyanın hiçbir gücü duramaz.
Tarihte de duramadı, günümüzde de duramadı, yarın da duramayacaktır.
Bir başka sonuç ise başta belirttiğim gibi, eğer siz tarihinizi biliyor iseniz, tarihinizden ders alabiliyorsanız, feyz alabiliyorsanız, işte o zaman tarihiniz sizin için büyük bir zenginliktir.
Evet, bunun için tarihinizin temiz olması şart.
Tarihinizde holokostlar yoksa, soykırımlar yoksa, insanlık suçları yoksa, tarihiniz zenginliktir!
İşte bizim tarihimiz, böyle bir tarih.
Ecdadımız tertemiz bir ecdad.
Kadınlarımız ise her daim olduğu gibi, toplumumuzun bel kemiği.
Hz. Peygamber efendimizin de buyurduğu gibi: "Anne bir eli ile beşik, diğer eli ise de dünyayı sallar"!
Ve tekrar dönüp tarihimizdeki o kadın kahramanlara bir bakalım;
Şerife Bacı, Nene Hatun, Kara Fatma, Halime Çavuş, Nezahat Onbaşı, Tayyar Rahmiye ve tabii isimleri olmayan, milyonlarca Anadolu kadını.
Bugün, bu kahramanların torunları, onlardan aldıkları manevi güç ile yine bir mezalime karşı duruyor, yine diklenmeden dimdik duruyor.
Bu yazının yapılmasından kısa bir süre önce de Sayı Cumhurbaşkanı, Almanya'da, tüm dünyaya ikinci one minute vakasını yaşatarak, kimseye gebe olmayan, haklı bir vakurluluk içinde, dünya mazlumlarının gür sesi oldu.
Almanya'ya ve tüm Batıya, Gazze'de ki insanlık suçlarını haykırdı, tehditlere ise korkusuzca karşılık vererek meydan okudu.
Aslında Saygıdeğer Hanımefendi de, Sayın Cumhurbaşkanı da aynı amaç için çabalıyor:
Dünyayı harekete geçirmek, İsrail'i izole etmek.
Milletler bazında, bu başarıldı da.
Kimileri halen Netanyahu nun "sessiz kalın, yoksa koltuklarınızdan olursunuz" tehdidi karşısında suspus olsa da, o kimilerinin milletleri hiç de sessiz kalmıyor.
Halklar sokaklara dökülüyor ve İsrail e karşı golabal bir öfke, bir başkaldırı var.
Biz, 4000 yıllık bir milletiz ve tam 2000 yıldır kadim bir devlet anlayışımız, aklımız, hafızamız var.
Hiç değişmeden değişerek, aslında metamorfozlar geçirerek bugünlere gelenleriz.
Hak, hukuk, adalet üzerine 650 sene sürmüş bir İmparatorluğun varisleriyiz ve mazimiz, temiz.
Evet kimseye hümanizm borcumuz yok, onun için de mazlumların daimi savunucusuyuz.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam