Karşılaştırma

Dokuz ay önce, ülkemizde, deprem yaşandı, orman yangınları yaşandı, sel felaketleri yaşandı.

Aslında evet, kâbus gibi bir yaz yaşadık ve atlattık.

Aynı zaman diliminde, Avrupa'da da bir sel felaketi yaşandı, en büyüğü ise Almanya'nın Ahrtal bölgesinde, iki eyaleti içine alan (yüzölçümü olarak çok da büyük olmayan) bir bölgede.

Bu geçen dokuz ayda, Türk Devleti, tam dört felaket ile başa çıktı.
Çıkmak bir yana, tüm yaraları sardı.
Çok şükür.

Evi yıkılan/yanan/selde kaybolanların evleri yapıldı, zararları ödendi, traktörler verildi, telef olan hayvanların telafisi yapıldı, zarar gören altyapı, düzeltilerek, iyileştirilerek yeniden yapıldı.

Evlerin inşaatları süren vatandaşlarınızın ise ya kiraları ödeniyor ya da prefabrik evlere yerleştirildiler.

Ama asla mağdur edilmediler.

Tüm felaketlerin devamında ya da hemen ardından, dört, beş bakan, bizzat olay yerlerinde idi ve de günlerce oralarda kaldılar.

Çözümler ve yardımlar, bürokrasisiz, komplike olmadan yapıldı.

Buyrun, canlı şahidleri orda.

Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin/Devleti'nin ve tabii işbaşında olan hükümetin yaptıkları.

Şimdi gelelim, herkesin gözünde aman aman büyüttüğü, koskoca Almanya'ya.

Aradan dokuz ay geçmiş.
Halen devletin ayak basmadığı/basamadığı yerler var.

Halen ortalık çamur/çöp/enkaz deryası.

Halen insanlar, evlerine ya giremiyor ya da evin sadece üst katlarını, handikaplı olarak kullanmak zorunda kalıyor.

Eyalet hükümetinin verdiği, acil maddi yardımlar, felaketzedelerinin kahir ekseriyetine hiç ulaşmamış.
Parası olanlar bile, çalıştıracak zanaatkar bulamıyorlar.

Halen gönüllüler gelip, yedi yabancıların evlerinde çalışıyorlar (bu tabii özünde iyi bir şey de neden gerek duyulsun ki?)

Halen bölge kaotik ortamda.

Belediyeler, valilikler, bakanlıklar, hepsi birbirlerine çelme takıyor.

Bürokrasi had safhada.

İnsanlar umutsuz, insanlar öfkeli ve kendilerini yolda bırakılmış hissediyorlar ve bu konuda gayet de haklılar.

Evet, bu bahsettiğimiz tüm olumsuzlukları nerde kaydediyoruz?
AB'nin ekonomik lokomotifi, dünyanın sayılı ekonomileri olan Almanya'da.

Sanırım, eski dogmatik kavramların, artık birer, birer değişmesi gerekiyor.

Türkiye Cumhuriyeti'ni/Devleti'ni, halen hakir görenler, küçük görenler ve işte Almanya gibi, Fransa gibi ülkeleri dev aynasında görenler/görmek isteyenler, behemehal bakış açılarını, vizyonlarını bir gözden geçirmeliler.

Bu işler, tarihi başarılar ile olmaz, böbürlenmeyin!
Bunu bize, işte bu şekilde, Batı'ya dev gözü ile bakıp, kendi ülkelerini ise küçük görenlerin, bizlere senelerdir söyledikleri sözdü.

Ee, ne demiş Atalarımız; Keser döner, sap döner, gün gelir, hesap döner!

İşte o günler geldi, çoktan geldi hemde.

Türk Devleti, hiç kimse karşısında, göz hizasında duramayacak bir devlet değil artık.

Tam tersi, o eski devlere yardımlarda bulunan, bunu da hiç konu yapmayan bir devlet artık yeni Türkiye.

Ben şahsım adına, böylesi bir devletin bir mensubu olmaktan gurur duyuyorum ve bir şükür vesilesi olarak kabul ediyorum.

Tabii, maalesef içimizde, bu felaketler, peş peşe vuku bulurken, yalan, yanlış algılar ile kendi devletini karalama çabası içinde olanlar da var.

Ve işte bu kişiler/bu zümre, Türk Devleti'nin bu büyük başarısını da asla görmez, Batın beceriksizliğini de başarısızlığını da asla görmez.

Tabii güneş balçık ile sıvanmıyor ve hakikatlerin de er ya da geç ortaya çıkma gibi bir alışkanlıkları da var.

Ben bu insanlara üzülüyorum be diyorum ki, keşke bu toprakların insanları olmuş olsalar ve de Devletimizin geldiği bu nokta ile gurur duyabilseler, mutlu olabilseler.

Ama işte, olmayınca, olmuyor.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber