Bir önceki yazımda, altılı masa denilen yapının, nasıl bir planlama içinde olduğunu yazmıştım ki, Davutoğlu, Karamollaoğlu ve Babacan, yazdıklarımı ikrar ettiler ve masa etrafında oturanların asıl yüzleri de maksatları da birer, ikişer ortalığa döküldü.
Kendi kafalarına göre bir yönetim sistemi kurmuşlar, adına da "eşit idare" demişler.
Asıl manası ise Eş Cumhurbaşkanlığı.
Hani şu HDPKK'nın her şeyinde bir eş var ya, işte öyle, yalnız buradaki fark şu; eğer aday masa içinden olursa beş eşi olacak, eğer harici bir aday (Sünnet çocuğu misali), olursa altı eşi olacak ve hepsi konsensüs sağlamadan hiçbir karar, atama, kanun vs. geçmeyecek.
Dinlemedi mi?
Kriz çıkacak ve ülke seçime mecbur kalacak.
Yuh. El insaf.
Biz bu sistemi, yani eski parlamenter sistemdeki çoklu koalisyon gudubetini zaten gördük, tecrübe ettik ve İllallah ettik.
Ülke kaç kez kilitlendi, çözümsüzlük içinde boğuldu, bir hükümet bile kurulamadı, bırakın hükümeti, 80 darbesi öncesi Cumhurbaşkanı bile seçilemedi ve nihayetinde 12 Eylül darbesi oldu.
Türkiye elli yıl geride kaldı.
Altılı masanın da istediği tam olarak bu, yani ülkeyi kilitlemek, istikrarı durdurmak, kazanılan ne varsa eritmek, Türkiye'yi yine yüz sene esir edip, birilerine emir eri etmek.
Hayır, bu millet buna layık değil, bu ülke buna layık değil.
Tekrar seksen öncesi anarşi dönemine, 90'lardaki karanlık ve terörizm dönemine dönmek, bu milletin makus talihi değil, olamaz.
Ve bunu hedefleyen hiç kimseye de bu millet, geçit vermez, vermeyecektir de.
Aynı zamanda bu millet, bölücü terör örgütünün, kravatlı uzantıları ile birlikte yürüyen, hatta onların emir kulu haline gelenlere de fırsat vermez.
Şanlı Türk bayrağından utanan, bir "röportaj" için kaldıran ve bu röportaj da ülkeyi bölmek isteyen, özerklik isteyen CHP'ye, eminim ki, sağduyulu CHP seçmeni, ulusalcı CHP seçmeni de, seçimlerde tepkisini en ağır biçimde gösterecektir.
CHP, şu meşhur %24'ü çantada keklik görmeye devam ededursun, seçim günü ve akşamı, acı gerçekler karşısında neye döneceklerini merak ediyorum.
Gelelim işin hukuki boyutuna.
Altı eşli yönetim biçimi, Anayasada yok, dolayısıyla bunu dayatmak da Anayasal bir suç.
Anayasamıza göre ve Cumhurbaşkanlığı sistemine göre, makam sahibi olan kişi, devletin ve yürütmenin başıdır ve Aziz Türk Milletinin istekleri doğrultusunda, hiç kimseden emir, talimat almaz, alamaz, hiç kimsede öyle bir emir, talimat veremez.
Bu temel esasın dışında her teşebbüs bile suçtur.
Kaldı ki, demokrasiyi ve devlet teamüllerini hiçe saymaktır.
Kaldı ki, referandum vasıtasıyla, parlamenter sistemi yıkıp, yerine Cumhurbaşkanlığı sistemini, kendi hür iradesi ile getiren Türk milletinin tam da bu iradesini hiçe saymaktır.
Bu jakoben kafalıktır, milleti hiçe saymaktır, demokrasinin temel prensiplerini tanımamaktır, ve evet ismini koyalım, bu bir cunta rejimini inşa etme teşebbüsüdür!
Bir sivil darbe deneyimidir.
Milletin önünde de, tarih önünde de suçtur, ihanettir.
Çok mu ağır geldi?
Buyurun, bakın, daha herhangi bir yetkileri olmaksızın, kim ne kadar bakanlık alacak, kim ne kadar vekil alacak, kim nerden ne rant alacak, onun kavgası ile meşguller.
Allah muhafaza, bir de yetkileri olsa?
Kan gövdeyi götürecek.
Bir diğer husus ise Babacan partisi ne için kullanılacak, ona da bir bakalım.
Belki farkında varmışsınızdır, Ali Babacan bir kaç haftadır, içinde Türk bulunan her terime bir hasmane tavırlar içine girdi.
Sanki ikinci bir HDP oluyor imajını sergilemeye başladı, ki bugün, Türk askerine iftira atan ve maalesef komik ötesi bir ceza alarak tahliye olan Şebnem Korur Fincancı'ya, geçmiş olsun ziyaretinde bulundu, ailecek.
Bunların arkasında olan bir gerçek var.
Kapatma davası ile karşı karşıya kalan HDPKK'nın yasak almayacak elemanları, tam da bu Babacan'ın partisinden aday gösterilecekler.
Planlar yapılmış çoktan, anlaşılmış, bitmiş.
Kulisler bunu söylüyor, hem de çok sağlam yerlerden geliyor bu kulis bilgileri.
Eh, şahsi hırs ve ihtirası için, insansız parti kurallardan ben şahsen her şeyi beklerim.
Bu minvalde şunu hatırlatmak istiyorum;
Döneklik bir şahsiyet meselesidir ve de huydur.
Can çıkar huy çıkmaz, demişler eskilerimiz.
Kişi bir kez dönmeye dursun, artık her şartta döner, herkese de yeri gelince sırtını döner, ahde vefa nedir, asla bilmez, sadece kendi çıkar ve menfaatlerini gözetir, menfaat biter, o da gider.
Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur.
Netice itibariyle, bu millet, seksen öncesi zamanda, Güneş Motel tecrübelerini yaşadı, Vekil pazarlarını gördü.
Ve emin olun hiç kimse o kadar da balık hafızalı değil.
Ve yine asla değişmez bir kural vardır ki, onu da herkese piyon, piyonlar marifeti ile de şah olmak isteyenlere bir hatırlatmak isterim:
Satranç tahtası kapatıldığında, piyon da, şah da, aynı kutuya girer.
Piyon da şah da.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam