Kanun, ahlak, boşluk

Türkiye çok ilginç bir ülke.
Hiçbir kanun, yasa olmasın ki, bunları demenin bin bir yolu olmasın.
Yani hükümet ne kadar iyi niyetli olarak yasalar çıkartsa da maalesef bunlar ancak üstüne yazılan kağıtlarda kalıyor.
 
Bu durum, özellikle de iş hayatında, maalesef ve maalesef pik yapmış durumda.
 
Neredeyse ahlaklı bir işveren kalmamış, branş ayrımı olmaksızın, "kurumsal" veya değil, hiç fark etmeksizin.
Şimdilik isim vermeyeceğim, ama isimler bende saklı.
Misal olarak, Türkiye de bir kıdem tazminatı yasası var.
Ama sadece ismi var!
 
Çalışanlar hiç farkında olmadan, birkaç ayda bir, çıkarılıp, tekrar girişleri yapılıyor, böylelikle, kıdem tazminatı zamanı bir şekilde dolmuyor.
 
Emeklilik primleri en alt seviyeden yatırılıyor.
Tazminat primi yüksek olan personel ise, yıldırma politikasına, yani işveren mobingine maruz bırakılıyor.
 
Ve bunları belediye iştirakleri bile yapıyor!
 
Hem de hiç utanmadan.
 
Şirketler, belli periyotlarda kapatılıp başka isimler ile yeniden kuruluyor, el değiştiriyor, ki kimse o işe başladığı şirketten hak talep edemesin diye.
 
Özellikle taşeron branşlarda yani mesela temizlik, özel güvenlik gibi sektörlerde, işler tamamen çığırından çıkmış, bu hele bir de yabancı şirketlere hizmet veren "çağrı merkezi" sektöründe adeta Nirvana yapmış.
 
Elemanların maaşlarını yatırmamak, eksik ödemek, zorunlu sigortalara mecbur bırakmak (bu sigorta şirketlerinden de deve yükü ile prim almak), bir sene dolmadan da sözümona küçülmeye gidiyoruz diyerek insanları işten çıkartıp, öbür taraftan, hemen yeni elemanlar almak...
 
Peki neden?
Çünkü insanları işe alırken muhakkak "işkur" kaydı istenir, işkurdan destek alınır, o desteğin vakti bitince de, şutlanır.
 
Buna nitelikli dolandırıcılık derler!
 
Ancak tüm bu saydıklarımı demek ki hiçbir kontrol eden yok, olsa bu ahlaksızlar, bu tezgahı sittin senedir yapamazlar herhalde, değil mi?
 
Ve bu işleri yapanlar da, baktığınızda kerli ferli popüler, bilindik koskoca "holdingler".
 
Dışarıdan binalarını, plazalarını görenler bir şey zannederler, ancak kazın ayağı öyle değil.
 
Hem insanlar mağdur ediliyor ve hemde devlet bariz dolandırılıyor!
 
Hak, hukuk, ahlak, hak getire.
 
Misal, bir temizlik şirketi, bir insanı işe aldı.
 
Teni bir projeye yönlendirdi, ancak ortada ne malzeme var, ne sistem, ne de yeterli sayıda eleman.
 
Ama dönen 40 fırıldak var.
 
Mesela belli etkinlikler de, dışarıdan takviye eleman getirilir, bunun için Müşteri misalen kişi başına 1000 ₺ öder, ancak gelen garibanlara 570 ₺ ödenir.
 
Peki geri kalan kısmı?
Proje müdürü, simsarlar tarafından iç edilir.
Sigorta yok, güvence yok.
Bu da Türkiye'nin en büyük spor kulüplerinin birinde yaşanır, ismi şimdilik bende saklı.
 
Peki yeni işe gelen eleman?
Sabah 8 de işbaşı yapar ve özel etkinliklerde gecenin ikisinde çıkar!!!!
 
Hani Türkiye de bir iş güvenliği yasası vardı değil mi???
Maaş günü gelir, maaş yok.
Ortada hiçbir sorumlu da yok.
Bin bir meşakkat ile zar zor maaşın bir kısmı ödenir, yol, yemek paraları yine yoktur ve bu aylarca böyle devam eder.
 
Gelelim bu çağrı merkezlerine.
Çoğu Avrupa ülkelerine hizmet verir ve inbound/outbound olarak ayrılır.
İnbound, müşteri servisidir, gelen müşteri çağrılarına yardımcı olunur.
Bu buraya kadar tamam ve legal.
Öbür kısım, yani outbound, mesela Almanya'da yasal değil, çünkü ürün pazarlama, satış veya mümessiller için randevu ayarlamaktır.
Bunlar Avrupa'nın birçok ülkesinde, ciddi cezalar ile tahditli yassak, yani illegal.
Onun içinde zaten Türkiye'den yaptırılıyor, hem zaten Almanya'ya göre maaş ve maaş yan giderleri çok daha ucuz.
Birçok şirket ise değişik isimler altında olsa da tek elden gidiyor.
 
Elemanlar ise, şirketler arasında satılıyor!!!
 
Bu da modern köle sistemi olsa gerek.
Evet, maalesef ülkemizde dürüstlük veya ahlak diye mevhumlar kalmamış.
Tabii herkes böyle yapıyor demiyorum, ama bana anlatılanlar ve bizzat araştırdıklarım sonuçlar bunlar.
Tabii, kimse kanun önünde hakkını arayamıyor.
 
Nedeni ise, en düşük avukat ücreti 20000₺ olmuş, ve insanlar alacakları tazminatı, ya da alamadıkları maaşları, bu kez Avukatlara vermek durumunda kalacak.
 
Adalet gerçekten de Mülkü olanın temelli elinde olmuş artık.
 
Adalete güvenin kalmadığı bir ülkede ise, paralel yapılar, çok çabuk türerler, neticelerini de haber bültenlerinden izleriz;
Alacak, verecek davasından çıkan olayda ölen/yaralanan... diye.
Devlet, kendi menfaatleri gereği de bu sistematik soygunlara bir dur demeli, önünü kesmeli.
İşkur, muntazaman dolandırılmakta.
Evet görünüşte yasal olabilir, ama her yasal olan da helal değildir, hak hiç değildir.
 
 
 
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 
OGÜNhaber