Birileri, firari FETÖcü Emre Uslu'nun altı ay önce yayınladığı videoda, bugün olup bitenleri görmüş, içinde Peker de var, Kılıçdaroğlu'nun adaylık denemeleri de var.
Çok pardon da bu kriminal sabıka abidesinin sadece kullandığı dili dinlediğinizde, ki ilk videosundan beri kullanıyor, bunun tam da FETÖ ağzı olduğunu anlamamak mümkün değildi zaten.
Bunun için kâhin olmaya gerek yoktu, sosyolog olmaya da gerek yoktu.
Kimin doğrultuları ile hareket ettiği de ayın on dördü gibi meydandaydı.
Asıl vahim olan ise Türkiye'deki muhalefetin düştüğü acizlik.
Yani hiçbir ciddi siyaset üretmekten aciz olup, böyle bir kişinin ortaya, belgesiz, dayanaksız attığı iddialara bel bağlayarak, ucuz ve çukur seviyesinde popülizme başvurmak.
Hele de başvuranların geçmişlerindeki vukuatlara bakarsak, iş gerçekten de hazin.
Temiz siyaset algısı yapanlara bir bakalım.
Kemal Kılıçdaroğlu.
Bir kaset komplosu neticesinde bulunduğu makama oturtulmuş, tarihte hiç olmayan bir şeyi, yani bir devlet kurumunu, yani SSK'yı batırmış ve salt Rahşan affı ile cezadan kurtulmuş.
Partisi içinde, taciz ve tecavüz olayları almış başını gitmiş ve kendisi bunlara suskun kalmış. Üstelik de, PKK'nın bir organı olan HDP ile sayısız FETÖcü ile de kol kola yürümekten de hiçbir beis görmemiş.
Meral Akşener.
İçişleri Bakanlığı döneminde, siyaset/devlet/mafya/medya iç içe girmiş.
Faili meçhul cinayetler, bombalı saldırılar zirve yapmış, zamanın Başbakanı Tansu Çiller: "Bu kadın güvenilir değil, MGK'da ne konuştu isek anında ABD'ye iletiyordu" diye beyanat vermiş.
Partisi içindeki FETÖcü iddialarına zerre yanıt verememiş, ancak kendisi de 15 Temmuz öncesi, darbeyi işaret ederek kanal kanal gezinmiş.
Pervin Buldan.
Ailesi, servetini uyuşturucu kaçaklığı ile kazanmış.
Kocası öldürülmüş bir PKK militanı.
Kendisi Kandil'den inmez.
Doğrudan PKK ile iltisaklı bir isim.
Ve bunlar kalkmış, bir kriminal suçlunun öğretilmiş yalanları üzerinden, temiz toplum, temiz siyaset vurgusu yapıyorlar.
Şaka gibi.
Türkiye'nin onca ciddi gündem maddeleri var iken ve aslında iç siyaset ile kaybedecek tek saniyesi hayta selasesi yok iken, bu tür şeyler ile, Devleti ve hükümeti iç siyasete çekme çabaları, gerçekten de çok acı.
Hadi AK Partisi karşıtlarının hali malum.
Peki ya yanında olduğunu iddia edenlere ne demeli?
Sayısız siyaset dehalarına, Erdoğan uzmanlarına, ne demeli?
Kabineler mi değişmedi, Bakanlar mı gitmedi, bilmem kimler mi patlamadı, siyaset kazanları mı kaynamadı…
Neler, neler.
Hiç düşünmediniz mi, bu adam sessiz kalıyor ise bir bildiği vardır diye?
Menşei ve amacı bir saldırıya kendiliğinizden karşı gelmek, hiç mi aklınıza gelmedi?
Belli ki gelmedi.
Ha, diyeceksiniz ki, bu olaya fazla anlam yüklemek istemedik.
Ucunun nereye varacağını kestirmek çok mu zordu?
Netice itibariyle, bir kez daha, ortaya çıktı ki, Türkiye'nin siyası anlayışı, siyaset anlayışı, elli yıldır hiç değişmemiş, gelişmemiş.
Elli yıl önce prim yapan ne var ise bugün de yapıyor.
Kimsenin realite ile alakası yok.
Abuk, subuk hatta fantastik gündemler daha cazip geliyor.
Bu duruma üzülmek için, gelecek için endişelenmek için, kâhin olmaya gerek yok.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam