Hem de tüm dünya ya yine bir örnek olacak %85 katılım ile bir demokrasi bayramı yaşandı. Buraya kadar her şey çok güzel ve çok iyi…
Ancak, oy verme işlemi kapandıktan, sandıklar sayılmaya başlandıktan sonra, adeta bir gerilim filmi başladı. Hatta bir polisiye.
Bugün asıl yazdığım uzun yazıyı bu yüzden sildim.
Sildim çünkü olanlar çok vahim!
Evet, Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği bir sonuç, bundan sonra iki blokun oluşması idi.
Ve bu iki blokun isimleri konuldu; Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı.
Bundan sonra da bu değişmeyecek. İsmi ne olursa olsun, her Parti bu iki blokun birinde yerini bulmak zorundadır.
Bu durum bir başka özelliği de beraberinde getirdi.
O özellik ise, bundan sonra seçim sonuçlarının her daim ve tabiri caizse kafa kafaya gideceğidir. Ya da çok büyük açıklar ile geleceğidir.
Buraya kadar da her şey doğal, her şey normal.
Ancak bundan sonra olanlar, resmen zihinleri zorlayacak cinstendir.
AK Partisi’nin kalesi olan bir ilçeyi düşünün.
Ve bu ilçe de bir X sandık.
İlçe Belediye Başkan adayına misalen 200 oy çıkmış, ha keza Meclis üyeleri içinde yüksek bir oy çıkmış, ancak İl Belediye Başkan adayına sıfır oy çıkmış!
Burada da tam zıt kutup da olan aday kazanmış!
Çok affedersiniz ama buna beni kimse inandıramaz!
AK Partisi seçmeninin, kalkıp da CHP adayına oy vereceğine bana kimse inandıramaz!
Ve bu bir değil, iki değil. Üç yüz dokuz sandıkta bu veya benzer bir şekilde gerçekleşmiş?
Bunu da bana kimse izah edemez!
39 ilçenin 22’sini AK Partisi birini Milliyetçi Halk Partisi alacak, iki önemli ilçeyi, kalesini kaybedecek, ama İl başkanlığını alamayacak, öyle mi?
Affedersiniz de bunu zeka seviyesi 30 olan bir insana bile yutturamazsınız, inandıramazsınız!
Ve inandıramadınız da.
Hatta bu iş adli bir boyut kazandı.
Kazanması ile beraber de CHP, bir metamorfoz daha yaşadı!
Seçim akşamı kendinden emin, iddialı açıklamalar yapan Ekrem İmamoğlu sustu!
İl başkanları Canan Kaftancıoğlu, usülsüzlükleri itiraf etti.
Çünkü ard arda operasyonlar yapılıyor, usülsüzlük yaptıkları sandık görevlileri gözaltına alınmaya başlamış, itiraflar gelmeye başlamıştı!
Gelelim bu sahtekarlığın nasıl yapıldığına!
Birincisi matematiksel bir gerçek:
Sandığın başında bir AK Partili üyenin karşısında, dört muhalif üye!
Ve ne hikmetse, öğretmen ve memurlar da ağırlıkla sol görüşlü.
İkinci ayağı ise geçen seçimlerde ortaya çıkarılan, FETÖ ve CHP’nin ortak çalışması “Oy ve ötesi” Platformu!
Özellikle yetiştirilmiş avukatlardan teşkil edilen bu hiçbir yasal sıfatı ve görevi olmayan örgütün sözüm ona görevlileri, ki bizzat tecrübeden biliyorum, CHP, HDP, İP ve SP’nin müşahid görevlendirilme yazıları ile donatılmış, ortalıkta gerginlik yaratıyorlardı.
Geçen sene acemi olanlar, bu yıl tam örgüt işin içine girmişler.
Güya çetele tutmak için yanlarında getirdikleri kağıtlar, İlçe Seçim kurulunun resmî tutanağı ile karekodlara kadar aynı idi!
Ve bunlara, istedikleri sonuçları yazıp, imzalattırıp mühürletirdiler.
Bu şuna yol açtı, YSK’ya giden resmî evrak ile bunların ellerinde tuttukları kağıtlar ayrı ayrı değerler taşıyordu.
Ancak ıslak imza ve mühürlü idi!
Bu işin birinci ayağı!
İkinci ayağı ise 490 000 küsür “geçersiz” oy!
Ne hikmetse, AK Partisi’nin kuvvetli olduğu bölgelerde 10000 in üstünde geçersiz oylar çıkar iken, CHP’nin kalelerinde, bu sayılar asgari rakamlara düşmüş oluyor!
Seçimlerde görev almış insanlar ile tüm gündür istişareler yaptım. Duyduklarım beni şoke etti.
Eyüp de bir sandık başkanı, AK Partisi'ne atılmış bir oyu niçin geçersiz saymaya kalkmış dersiniz?
Muhtar oy pusulası yok diye!
Zarf kapalı değil diye!
Bu açıkça, insanların akılları ile alay edilmesidir.
Keza Ankara’da da bu seçimlerde orantısız bir sonuç karşımıza çıkmıştır.
25 İlçenin 22’sini kazanan bir partinin İl Başkanlığını kaybetmesi, akıllara ziyandır.
Hülasa, burada da sandıklarda ciddi manipülasyonlara rastlanmıştır.
AK Partisi bunların üstüne ciddiyet ile gitti, gidiyor.
Çok net olarak şunu söylemek mümkündür ki, bu iki il de en azından bu iki ilde, seçimlere şaibe karışmıştır, fitne ve fücur karışmıştır.
Bu iki ilin ve fakat özellikle İstanbul’da oyların, evet, çuvallardaki oyların yeniden sayılması elzem olmuştur ve İstanbul’da bu işlem başlamıştır da!
Aksi takdirde, bu şaibe karışmış iller de seçimlerin iptali bile söz konusu olabilir!
Bu satırların kaleme alındığı saatlerde, daha resmî bir açıklama olmadığı için, bende birtakım bilgileri şu an etiklik kuralları gereği paylaşmayacağım.
Zaten seçim sürecinde de bir terslik vardı.
Her daim stresli olan, agresif olan Millet İttifakı ve CHP, son derece relax ve cool tavırlar sergilediler.
Bir iki göstermelik miting dışında pek bir gayret bile göstermediler.
Bugünün ışığında bakılınca, bu tavırların nedeni de ortaya çıktı.
Sandıktan kimin çıkacağını bilenler elbette relax olacaklardı.
Savcı Sayan, bugün katıldığı bir programda çok önemli bir hususa da dikkat çekti.
15 Temmuz’da İstanbul ve Ankara Belediyeleri CHP’li olsa idi, darbeye karşı koymakta belki de başarılı olmayacaktık.
Ve bu iki ilin özellikle seçilmiş olması, acaba yeni bir darbenin hazırlığı mıdır diye de kafaları karıştırmakta.
Bu hususlarda, Savcı Sayanın bu beyanatları, yabana atılacak cinsten değil!
Aslında, bugün den sonra, 4,5 sene seçimsiz geçeceği için, hükümet de rahat bir elle icraatlarına hız verecek, önemli reformlar gelecekti ve gelmek zorunda da!
Bu içinde bulunduğumuz durum, bu süreci biraz daha erteleyecek gibi gözüküyor!
Akabinde yaşananlar ise beni, siz değerli okuyucularımdan özür dilemeye mecbur bıraktı.
Çünkü yanılmışım!
YSK bu devletin saygın bir kurumudur demiştim son yazımda!
Yanılmışım!
Bu ülkede oylar çalınmaz demiştim, yanılmışım!
Ancak bu kadar aleni ve yüzsüz davranacaklarını, kimse göremezdi!
Ekrem İmamoğlu’nun, Anıtkabir’i ve çok sevdiğini iddia ettiği, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı, kirli oyunları için istismar edeceği, aklıma bile gelmezdi. Ama oldu.
Daha hiçbir sıfatı olmayan bu terbiyesiz insan, Anıtkabir hatıra defterine “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” olarak imza attı ve dahi okudu!
İstanbul İl Seçim kurulu, itirazlar üzerine yeniden sayılmaya başlanan oyların sayımını durdurdu ve dahi tedbir aldı!
Bu Seçim yasasına muhalefet olduğu kadar, bugüne dek görülmemiş bir skandal idi.
Ancak Kurul Başkanı hakimenin, eşi FETÖ’den içerde olan birisi olduğu olunca, bu karara da şaşmamak gerekir!
Mart’ın sonu bahar derken, bunların, Arap baharını kastettikleri artık ayan beyan ortada!
Bu kadar aleni hırsızlık, usülsüzlük elbette ortaya çıkacaktı!
Şimdi ise, “biz kazandık, onlar vermedi” bahanesi ile iki yıldır bir türlü çıkaramadıkları kaos ve kargaşa ortamını çıkartma peşindeler!
Tüm bu usülsüzlükler, CHP’nin tek başına yiyeceği haltlar elbette ki değildi. Çok uluslu bir operasyon, organize işlerdi.
Arkalarındaki akıl ise, hiç kimsenin şüphesi olmasın, 15 Temmuz’un arkasındaki akıldır!
Ve şunu da belirtmeden geçemeyeceğim:
Bugün yaşananlar, doğrudan, FETÖ ile mücadele de yaşanan rehavet, gevşeklik, kararsızlık ve isteksizliğin neticesidir!
İki yıldır, pek çok akil insan, naçizane bendeniz, defalarca bu hususa dikkat çektik!
Yazdık, çizdik.
Netice belli!
Gerekli kararlılık, hatta acımasızlık sergilenmedi ve iki yol içinde bu melun örgüt, yeniden toplandı ve yine başımıza bela olacak!
Görünen köy kılavuz istemez!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam