Pazar sabahı, tüm dünya yeni bir gelişmeye, yeni bir eskalasyona uyandı.
El Kassam güçleri, İsrail'e hiç görülmemiş bir şekilde, hiç görülmemiş bir şiddetle saldırdı, halen haberler havada uçuşuyor ve tüm dünya bir şok içinde, özellikle de İsrail şok içinde, korku içinde.
Peşinen söyleyeyim, asla İsrail taraftarı değilim, ancak Hamas'a da zerre itimat edemiyorum.
Söylenenlere göre EL Kassam, 5000 adet, roket fırlattı ve İsrail'in o meşhur demir kubbesi sadece %10'nu engelleyebildi.
Yani 4500 roket, hedeflerini vurdu.
Kaldı ki, El Kassam, karadan da saldırdı, epeyce de başarı elde etti.
Diğer detayları zaten herkes biliyordur diye düşünüyorum.
Ancak öyle bir zamanın içindeyiz ki, her şeyi üç kere sorgulamadan, bir daha sorgulamadan olmuyor. Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değil ve asıl arka planda olup biten muhtemelleri de incelemek bu yüzden elzem.
Bu saldırdı/taarruz, öyle bir zamana denk geldi ki, Türkiye ile İsrail, uzun zamandan sonra, diplomatik normalleşmeye gidiyordu.
İsrail, Gazze gazını ve kendi gazını, Türkiye üzerinden pazarlama planları gerçekleşiyor, Filistin ve Gazze'nin de bu ticaretten pay alması gündeme gelmişti.
Tam da bu esnada, böyle bir gelişme, çok ama çok manidar!
Hamas'ın bu işi, İran'dan destek almadan gerçekleştirmesini düşünmek, en hafif tabiriyle safdillilik olur.
Zaten, bu operasyona anında katılan Cihad örgütü ve katılmadı büyük muhtemel Hizbullah, yine işin içinde İran parmağı olduğunu gösteriyor aslında.
Ve evet, ABD anında İran'a suçu yıktı zaten.
Peki başka neden, ya da nedenleri olabilir mi?
Mesela, ABD'nin Rusya ile olan taşeron savaşı?
Ukrayna'nın işinin bitik olduğunu görmemek için kör olmak lazım.
Batı istediği kadar göstermelik desteklerde bulunsa da, asla hava hakimiyeti kuramayan Ukrayna'nın, üç, beş metre kazandık demesi de, bu gerçeği değiştirmez.
Elbette savaşın devam etmesi lazım ya...
İşte fırsat bu fırsat.
Çünkü, Hamas demek İran demek, İran demek de Rusya demek.
Buyrun, savaşın devamı için bahane.
Gelelim güçler orantısına.
Hamasetsiz, nötr, objektif.
Filistin in herhangi bir ağır silahı yok, tankı yok, hava kuvvetleri hiç yok.
Evet bir zamanlar İntifada'nın başlattığı gibi bir direniş başlatabilir, ancak buna Askeri operasyon demek, bence fazla iddialı olur.
İsrail ordusu, silah ve mühimmat bakımından, Filistin'e karşı kat be kat üstün.
Bu, su götürmez bir gerçek.
Peki şimdi tekrar düşünelim.
• İsrail'de bir kargaşa olması, hele de bu zamanda, yani Türkiye ile ticari münasebetlerin müspet bir hale geldiği zamanda kimin işine yarar?
• Türkiye'nin Gazze ile bir Münhasır Ekonomik Bölge kurma çabası kimleri rahatsız etmiş olabilir?
• ABD'nin Ortadoğu ya sıkılmasını kimler isteyebilir?
• Türkiye üzerinden geçecek yeni İpek yolu, başta İran olmak üzere kimlere batmış olabilir?
Bu ve benzer sorular ortada duruyor.
Cevapları ise çok yakın zamanda önümüze gelecektir.
Ancak bu konuda sarf edilmesi gereken birkaç söz daha var şüphesiz.
İsrail bir Yahudi din devletidir!
Laikliği tamamen reddeder.
İsrail, on yıllardır Filistin'i işgal etmiş, Allah'ın günü ise Filistin halkına terör ve zulüm, hatta vahşet uygulamaktadır.
Tüm bu gerçeklerin karşısında Batı dünyası, daima üç maymunu oynamaya devam etmiştir.
İsrail, halen Adolf Hitler'in uyguladığı soykırımın verdiği "dokunulmazlığı" kullanmakta.
Aslında bu da gerçeğin sadece bir bölümü.
Hitler rejimi, tam olarak bilinmese de 6 milyon civarında sivili toplama kamplarında katletti.
Bunun hepsi Yahudi değildi, çünkü Nazi rejimi, aynı nefreti sadece Yahudilere değil, sakatlara, hastalara, homoseksüllere, çingenelere, koministlere, sosyalistlere, kısacası onlar gibi düşünmeyen herkese uygulamış ve katletmiştir.
Josef Stalin, Rusya da 11 Milyon Yahudi'yi öldürttü.
Polonya bir milyon Yahudi katletti.
İngiltere, Fransa ve evet ABD de o zamanlar, Almanya'dan kaçan Yahudileri kabul etmeyerek, bu canilerin kucaklarına ittiler.
Yani kimse günahsız değil.
Ancak bu tarihten gelen "dokunulmazlığı", İsrail öyle bir kullandı ki, Hitler rejimine bile rahmet okutacak vahşeti, kurulduğu günden beri Filistinlilere uyguladı, uyguluyor.
Tüm bunların karşısında ise hem Batı, hem Batının içimizdeki uzantıları hiç ses çıkartmadı.
Ancak tümü bugün "şoke olduk", "bu nasıl bir vahşet" ve elbette "İsrail'in yanındayız" sloganlarını atıyor.
Evet bizim içimizde olan, sözüm ona laiklik havarileri de.
Onlar da bir Din devleti olan İsrail'e destek ve bağlılıklarını bildiriyor.
Diyeceklerim bu kadar.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam