Global Lock Down!

Adını virüs koyduk, gerçekten de ne olduğunu sadece Allah biliyor.

Açıkçası, benim izlemlediğim kadarı ile Türkiye, bu konuya mümkün olan son ve had safhaya kadar direndi. Hem de Arslanlar gibi.

Ancak, tüm dünya Lock Down’u yani hayatı yavaşlatmayı, kitlesel karantinayı uyguladıktan sonra, sizin ülkenizin ekonomisi tam gaz çalışsa ne olacak?

İhracata muhtaç bir ülkeyiz, ancak tüm dünya kendini kapatmış, tüm sınır kapıları kapanmış, her ekonomi durmuş ise hele de tüm sanayilere, tüm prodüksiyonlara bir şekilde parça üreten Çin, üretmiyor ise sizin tüm fabrikalarınız tam gaz çalışsa ne yazar?

Kimse yedek parça göndermiyor, kimse mal çekmiyor ise siz ne üreteceksiniz, daha da önemlisi, kime ne satacaksınız?

Böylelikle, elbette Türkiye’de de hayatın yavaşlaması, ama standby da kalması, yani her an hazır ol da kalması kaçınılmaz oldu.

Ve netice de tam da öyle oldu işte.

Şimdi diyeceksiniz ki, bu virüs meselesi na ciddi mi?
Değil elbette!

Hatta ihtiva ettiği tehlike de az buz değil.
Ancak gördüğüm kadarı ile böylesi abartıları da gerektirecek bir olay değil.

Kovid 19’a gelene kadar, bu dünya neler gördü neler….
Şimdi ise bunu başımıza musallat ettiler.

Karantina yani “evde kal” gerekli mi?

Evet gerekli.
Çünkü ya varsa?
Ya bilindiğinden çok daha tehlikeli ise?
Diye bir sürü soru var insanların kafasının içinde.

Bundan dolayı da tedbir almak, alınan tedbirlere uymak da son derece elzemdir.

Kim çıkarmış, neden çıkarmış, ne çıkarmış, artık bu soruların pek bir anlamı kalmadı, çünkü meydana geldi, şu an da yaşanıyor.

Bundan kim ne kadar, nereye kadar kazanç sağlar, güç alır, şu olur, bu olur, bunların şu an itibariyle gerçekten de hiç önemi yok.

Önemli olan, ilacı nedir, aşısı var mı dır, çıkacak mıdır, bu olay ne zaman biter!
Şu an önemli olan tek şeyler bunlar.

Sayın Dr. Fahrettin Koca, “salgını kontrol altına aldık”, diye bir müjde verdi.
Bunun başarısı Filasyon sistemi, karantina ve evde kalmak olduğunu da belirtti!

Bunu buraya bırakalım!

Bu adamın ben samimiyetine de dürüstlüğüne de inanıyorum.

Evet sonunda ışık gözüktü!

Çünkü Türkiye’ye benzer sistem ile ilerleyen Almanya’da da bugün itibariyle, alınan tedbirlerin gevşetilmesine, okulların kademeli olarak açılmasına doğru, hükümete tavsiyeler geldi.

Ancak şu ayrıntıyı belirtmeden geçemeyeceğim;
Almanlar, sosyal mesafeyi koruma hususunda, evde kalma hususunda, son derece disiplinliler, harfiyen de uyguluyorlar.

Ancak bizim millette…. Hak getire…

Dışarısı insan dolu, herkes de bitişik bitişik, mesafe falan, ara ki bulasın, ikaz eden emniyet mensupları ile de tartışmalar cabası.

Halen hakim kafa, “bize bir şey olmaz” kafası!

Hemen her hususta, zaten kural dinlemez, kanun bilmez bir toplumuz.
Kafamıza yatmayanı, yatırır hale getirir, işimize gelmeyeni de hiç tınlamayız.
Artık biz ne isek…

Uzun süre sonra, haber çekimleri için dışarıya çıktım.
Ve aslında boş olması gereken sokaklarda, caddelerde, trafiğe takıldım.
Şok oldum.

Meydanlarda insanlar cıvıl, cıvıl.

İnanılmaz bir durum.
Yani ille de tamamen yasaklansın, elimizde kalan azıcık hürriyet de gitsin diye adeta yalvarıyor milletimiz.

Zihnim almıyor bunu.

Gönüllü olarak evde kalmak, zaruriye başa geldi mi çıkıp halletmek gibi bir hürriyet var iken, bunu da yitirmeyi insan neden isteyebilir ki?

Bir sürü bilim adamı, koskoca devlet, rica ediyor, kendi sağlığınız için mümkün mertebe evde kalın diye, ama… bizim milletimiz, ricadan, minnetten anlamıyor demek ki!

Şurda disiplinli davranarak, belki de birkaç hafta içinde geçebilecek bir durumu, bilerek kötüye taşımak, ne kadar mantıklı olabilir?


Allah sonumuzu hayır etsin İnşaALLAH!

Evde kalın, sağlıklı kalın.

Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber