Murat Yılmaz
Evet, böyle bir mücadele şüphesiz var. Fakat yürütülüş şekli, süreci ve ahvali, en hafif tabiriyle ağır aksan yürümekte.
Bunu hemen her gün ortaya çıkan değişik skandallar bize böyle hissettiriyor. Son olarak da Eskişehir katliamı, bunu açıkça gözler önüne serdi.
Ancak, şimdi o, şu, bu demeden, ilk evvela ve etraflıca FETÖ’nün ne olup, ne olmadığını bir inceleyelim. Sonra da bu mücadelenin niçin çok zor olduğuna ve yapılanlara bir göz atalım.
Zira hastayı tanımaz isek, hekim öneremez, reçete yazamayız!
FETÖ en başta ve asla bir dini cemaat değildir. Yöneticileri de ne imamdır, ne abi ne de abla. Terörist başları ve çakallarıdırlar.
PKK ile FETÖ’nün tek bir farkı bile yoktur!
Ancak FETÖ, basit bir topluluk da değildir.
Dünyanın en kesif istihbarat servislerinin, namen: CIA, FBI, MOSSAD, MI6, BND’nin dizayn edip, kurdukları, parasal, lojistik, silah, istihbari destek verdikleri bir casusluk, Terör ve operasyon birimidir!
Hasan el Sabbah’ın haşhaşi fedaileri teşkilatından sonra bir daha görülmemiş bir fanatiklik, gözü dönmüşlük ve gizlilik ile meydana gelen bu örgüt, maalesef çağımızın getirdiği teknoloji den de çok iyi yararlanarak, dünya tarihinde benzeri olmayan bir çete halini almıştır!
Alçaklıkta, ihanette, şerefsizlikte, satılmışlıkta ve köpeksi sadakatte bir numune haline geldi FETÖ!
1965’de bir vaiz olarak kariyerine başlayan FETOŞ, şimdilerde Mehdi oldu!
1980 ile 1985 arası, ihtilalci cuntanın izni ve CIA’in emri ile tüm Anadolu yu örgütleyen bu sapık, 1990’lardan ABD’ye çekilene kadar ise Orta Asya, Avrupa ve Amerika kıtasını da örgütleyip, pek çok alanda da önemli kuruluşlar meydana getiren FETOŞ, çok mühim bir parasal güce de hüküm etmeye başladı!
1980 den itibaren, devletin kurumlarına da itina ile sinsice sızan bu melun örgüt, 1990’ların sonunda ise bu kurumların pek çoğuna gizlice hükmetmeye başlamıştı bile. Yakın tarihimize baktığımızda bunu açıkça görebiliyoruz!
O tarihten sonra da Türkiye de hiçbir şey onların isteği dışında olmuyor, olamıyordu. Fakat kendilerini ustalıkla gizliyorlar, hiç beklenmedik kisvelerde karşımıza çıkıyorlardı!
Malum “Sol” dergisinin baş aktörü olan Gökçe Fırat’ın bile aslında bir FETÖ abisi olduğunu duyduğumuzda hepimiz şaşırmıştık!
Bugün ise, tüm sol cenahın, ulusalcı cenahın, FETÖ’nün borusunu çaldığına tanık oluyoruz!
Gezi de kimin kiminle olduğunu da gördük, 17/25’in ardından CHP ile FETÖ’nün tek vücut olduğunuda gördük!
Netice de, bu melunların, 15 Temmuz darbe girişiminde ve dahi günümüzde kimler tarafından kabul gördükleri de apaçık ortada!
FETÖ’nün bu devlete verdiği tahribat daha belli bile değil!
Örgüt ise halen çok aktif ve etkin!!!
Adana’da iki FETÖ zanlısı tutuklama karanın akabinden adliyeden kaçabiliyor ise, bu ne ile izah edilebilir ki?
Ömer Halisdemir’e kurşun sıkan bir alçak, mahkemede tehditler savuruyor ise, bu nasıl izah edilir ki?
FETÖ sanıklarının yakınları, 15 Temmuz Şehidlerimizin yakınlarına hangi cüret ile tehditler savunabilir, ve bunlar niçin derdest edilmezler? Bu ne ile açıklanabilir?
Evet, bu örgüt, maalesef hale’n çok etkin ve bir korku imparatorluğu kurmuşlar. Pek çok bürokrat ve devlet memuru halen bunlardan korkmakta.
Mesela bugün bana birisi iki isim verecek oldu, ancak korktuğu, boomerang etkisi ile kendine bulaşması oldu. Ve bu insan haklı.
Neden mi haklı? Çünkü bu çete öyle bir oyun kurdu ki, onlardan bir kişi gitse, masum beş kişi gidiyor.
Bunlar, FETÖcü olmayanları, FETÖcülük ile itham ederek insanları zan altında bırakıp kendilerini gizliyorlar!
Bir girdap ki, giren batıyor!
FETÖ ile mücadelede işte bundan dolayı çok zor. Çok ağır ilerliyor ve de pek çok hatalar yapılıyor!
Baş hata, mücadelenin ağırlığı!
Ağırlık yurtiçi!
Fakat üst düzey yönetici kadrosu, topyekun yurtdışına kaçtılar ve oralardan bu teşkilatı hale’n yöneterek, burada kesilen parasal kaynakları, yurtdışından takviye ediyorlar.
Ancak bir bataklığı kurutmak için, ilk önce su kaynaklarını yok etmek gerekir!
Su yurtdışından akıyor. Özellikle Avrupa’dan, hususen de Almanya’dan!
Burada gizli mekanların, yeraltına inenlerin “maaşları” oralardan sağlanıyor.
Açıkta olan FETÖcü memur ve bürokratlar hale’n parasal sıkıntı çekmiyorlar.
Demek ki baş sorun yurtdışında ve yerel devletlerden bize gelecek tek bir yardım asla olmayacak. Bundan dolayı ise, biz bu hususta da kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız. Hem de ivedikle ve kararlıkla.
Yurtiçinde belli çevrelerce yapılan satışları, para trafiklerini çok iyi incelememiz gerekiyor. 15 Temmuz’dan evvel, Bursa’dan milyarlarca değil, tonlarca paraların nereden, nasıl gidip geldiğini, ilgili makamlara bildirmiştim bizzat.
Paranın izini sürer isek, şimdiye kadar ortaya çıkmayanları da ortaya çıkarabilme imkanımız olacaktır!
Gazete aboneliği ile banka hesapları ile yola çıkarsak, ancak “ayak takımına” ulaşırız!
ByLock’dan yola çıkarsak, orta kademeyi buluruz, ki onların bile çok önemli bölümü maalesef kaçtı gitti!
Daha bilmem kaç tane haberleşme sistemi duyacağız ve bunlar acaba nerelere çıkacak?
Bunlardan daha önemlisi, FETÖ’nün kurduğu korku hegemonyasını kırmak ve devletin mutlak kararlılığını ve hakimiyetini, bürokrasiye göstermektir!
Ortaya çıkmayan FETÖcü zındıklar, şu an, STK’lara be değişik cemaatlere sızmaya başladılar!
Bu toplumların, 15 Temmuz sonrası aralarına aldıklarını çok iyi tahkik etmeleri elzemdir, vahimdir!
FETÖ ye ikinci bir sızma fırsatı, kamufle olma fırsatı, asla verirmemeli!
Hayır, bu mücadele kolay değil ve maalesef, başta Sayın Cumhurbaşkanı ve bir takım tam inanmış adam dışında, doğru dürüst yapılmamakta!
Bazen acizane fikirlerime değer verenler soruyor: ‘daha ne kadar sürecek bu iş’ diye!
En az on yıl dediğimde ise, soruyu soranların şaşkınlıkları ile karşılaşıyorum!
Ve tüm bu konuları, defalarca anlatıyorum!
FETÖ ile çok ciddi mücadele eden değerli büyüklerimi görüyor ve gayretlerinden utanıyor, kendi kendime soruyorum: Sen elinden geleni yapıyor musun diye!
Ve galiba hepimizin kendine sorması gereken soru da bu olsa gerek!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam